Memoria Film İncelemesi: Sanrının Derinliği

Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

 ”Yaprakların ve bir zamanlar öfkeli rüzgarların ötesinde
hava nefes alıyor, kendi solan gölgesinde.”

  MUBI sinema platformu, geçtiğimiz hafta harikulade sinema seçkisine Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un Memoria adlı eserini de dahil etti.

2021 çıkışlı Dram/Fantastik türündeki filmin, Yönetmen Weerasethakul’un Tayland dışında (Kolombiya) çektiği ilk film olduğunu söylemekte fayda var. Film farklı kamera teknikleri ve genellikle tek plan çekimler üzerinden ilerliyor. Sahnelerdeki duygu yoğunluğunu tam anlamıyla hissedebilmek ve anlamlandırabilmek için ciddi manada bir sabır gerekiyor. Çünkü film içerisinde izlediğimiz sahnelerde ana tema, diyaloglardan ziyade (son kısım hariç) olay örgüsü üzerinden ilerliyor ve aslında bu olaylar kendi içlerinde bir bütünü oluşturuyor. Biraz metafiziğe ilginiz varsa ve son zamanlarda ciddi manada hem hayatı sorgulamak hem de ağır oturaklı bir dram filmi izlemek istiyorsanız, Memoria filmi tam olarak bu arzularınızı karşılayacaktır.

Jessica (Tilda Swinton) orkide çiftliğinde çalışan donanımlı bir insandır. Kardeşi Karen (Agnes Brekke) hastalandığı için apar topar Kolombiya’ya onun yanına gelir. Jessica henüz burada yaşayacaklarının farkında değildir. Belli dönemlerde kulağına bir ses gelir ve onu uyku problemi yaşatacak düzeyde rahatsız eder. Bu belirsizlik içerisinde kesin olan tek şey ise bir arkeolog, Hérnan adında genç bir ses mühendisi (Juan Pablo Urrego) ve son olarak da Hérnan adında yaşlı bir balıkçıyla (Elkin Diaz) tanışmış olmasıdır.

Durgun sahneler içinde kendine ait bir yol bulan sinematografi, film boyunca sürekli olarak değişerek ilerleyen yardımcı sesler eşliğinde, sahneler arasındaki bağlam gücünü ve dolaylı bir geçiş hissiyatını yaşatıyor.

Film boyunca hemen her sahnede karanlık bir tema kullanılmış. Bunun nedenlerini sorguladığımız zaman ortaya iki başlık çıkıyor; fakat ikinci başlık özelinde ve bir nevi filmin ikinci kısmı diyebileceğimiz başlıkta bu tema giderek yerini daha canlı renklere bırakıyor.

 

 

 

 

 

 

 

İnsanın Değer Algısını Sorgulaması

Filmi izlerken ilk bakışta böyle bir şeyle karşılaşmadığınızı düşünebilirsiniz, fakat detaylara bakılınca rastgele gelişen olaylar silsilesi ile hayatını sorgulayan Jessica’nın temel içgüdü olarak bunu yaşadığını görüyoruz. Keza Jessica hastaneye kardeşini görmeye gittiğinde kardeşi ona bir köpekle ilgili bazı bilgiler verir ve sonunda ekler: ‘’Sence köpek beni lanetledi mi? İnsanlar çok acımasız, fakat aynı şeyleri köpeğe ben yaptım.’’

Bu diyaloğun sonunda Jessica kardeşine bu konu özelinde çok kafa yormamasını öğütler, fakat ilerleyen sahnelerin birinde Jessica’yı bir sokak köpeği takip etmeye başlar. İlk başta farkında olmadan yürüyorken daha sonra köpeği fark eder ve daha hızlı hareket etmeye başlar ve sonunda köpeği atlatır. Bir bakıma insanın sosyal yaşantısındaki izlerin, yalnız kalınca bireyin düşüncelerine nasıl etki edebileceğinin de bir göstergesidir bu olay. Yine ileriki bir sahnede Jessica, Karen ve Karen’ın eşi Juan Ospina (Daniel Giménez Cacho) Karen’ın hastalığının sebebi üzerine konuşurken, Juan ortaya çok absürt bir tez atarak hastalığının bundan kaynaklı olabileceğini söyler. Buna karşılık olarak Jessica bu olayın belki de köpekle ilgili olabileceğini savunur. Burada yine kendisi ile çelişen bir Jessica vardır. Aynı konuyu ilk duyduğunda farklı bir şeyi savunurken, ikinci kez konuşulduğu zaman ilk olaya kıyasla daha absürt olması gerekçesi ile kolayı seçip açıklayarak, daha kolay bir olayı kendine öncül seçiyor. Olayın sonucunda düşüncelerin aslında o anki duruma göre evrilebildiğini ve bu evrim sürecinde bencilce bir yargıyla basite indirgeme durumunun söz konusu olduğunu gözlemliyoruz.

 

Ruhani Benlik Arayışı


Filmin başlarında süreklilik arz eden bir karanlık mottosu yer alıyor. Film ilerledikçe bu motto yerini daha canlı renklere bırakıyor. Bunun nedeni bir bakıma ana karakter Jessica’nın içinde bulunduğu ruh durumu ile alakalı diyebiliriz. Çünkü Jessica, filmin başlarında hayatında bir odak noktası olmayan ve kardeşinin hastalığına yoğunlaşan karamsar bir insan modundadır. Havanın kapalı, yağmurlu olması veya ışıksız ortamların çokluğunun nedenlerinden biri de bundan kaynaklanır; fakat Jessica’nın o garip sesi duymasıyla beraber ortaya daha farklı bir durum çıkar. Çünkü hayatındaki sorunlardan ziyade bu durum onun uyumasına engel olur ve istese de istemese de belli bir şeyden sonra bu konu üzerine yoğunlaşır. Bu da onun daha sık düşünmesine yol açar. Sesin kaynağını bulabilmek adına ses mühendisi Genç Hérnan’ın yanına gider ve ondan duyduğu sesin aynısını yaratmasını ister. Hérnan birkaç deneme yapar, fakat bulamaz. Daha sonraki görüşmelerinde sesi uyarlayabildiğini Jessica’ya söyler. Jessica dinlediğinde ona onay verir. Daha sonra Hérnan tuhaf bir şekilde ortadan kaybolur. Filmin ilerleyen sahnelerinde şans eseri de olsa Jessica bir Arkeolog ile tanışır. O da aynı Hérnan gibi kendi alanında uzmandır ve kendini geliştirmek adına hep daha fazlası için çabalar. İşte Jessica da bu iki karakterin tutkusunu görüp, kendi benliğini kulağına gelen ses ile tamamlamak ister. Bu noktada artık kulağına gelen garip ses onu rahatsız etmiyor, aksine bu sesi daha çok duymak istiyordur. Bu hareketlenmeyle beraber filmin temasındaki canlılık artar, fonda duyulan su sesleri daha rahatlatıcı bir hale bürünür. Hem karakteristik olarak hem de duygu yoğunluğu olarak değişim, yine bu yaratı ile betimlenir. Artık tamamıyla kendi benliğine odaklanan Jessica odak noktalarından hareketle şehirden soyutlanarak, ormanın içine girer ve orada yaşlı balıkçı Hérnan ile karşılaşır. Balıkçı, Jessica’ya farklı bir evrenden geldiğini ve yaşam döngüsünü hissedip, her kayanın, her taşın, her toprağın bir anısı olduğunu anlatır. Hemen ardındaki sahnede Jessica, Hérnan’ın düşüncelerini okur ve olağanüstü bir betimleme yapar. Bunun üzerine Hérnan şu sözleri söyler: ”Ben sabit bir disk gibiyim ve bir şekilde, sen bir antensin.”

Elini Jessica’nın eline yakınlaştırır. Bu esnada fonda radyodaki cızırtıları andıran bozuk bir ses duyulur. Bu da disk-anten ilişkisini destekleyen bir ektir. Hérnan, Jessica’ya dokunduğunda şırıl şırıl bir nehir sesi duyulur. Bununla beraber Hérnan’ın az önce bahsettiği anıları, artık Jessica da duyabilmekte ve hissedebilmektedir. Filmin başından beri duyulan garip sesin de aslında Hérnan’ın hafızasından çıktığını ve Jessica’ya her anten gibi kendi uydusunu bulabilmesi için gönderilmiş bir sinyal olduğunu yine bu sahne sayesinde anlayabiliyoruz.

Söylenti Dergi, sinema ekibi olarak ‘’Memoria’’ filmini sizler için analiz ettik. Dilerseniz filme MUBI platformundan ulaşabilirsiniz.

 

spot_img
Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk ve eğitim hayatımın birçoğu Seydişehir'de geçti. Bu sürelerde içimdeki yazma hissiyatı beni çepeçevre kapladı. Özellikle bu süreçte kısa öyküler ve sanat sineması için analizler yapmak hayatımın odak noktası oldu. Asla yazı yazarak para kazanmak gibi bir gayem olmadı. Sadece içimden geldiği şekli ile kendi görüşlerimi insanlara aktarabilmek ve bir nebze de olsa dünyada bir iz bırakabilmek için yazmaktayım. Her zaman farklı bakıştaki insanların eserlerimi olumsuz ya da olumlu yönde eleştirmelerini isterim. Çünkü bu davranışın benim yazın hayatımda etkili bir ilerleme olacağını düşünürüm. Bunlara ek olarak şu anda yaşantıma İzmir'de devam ediyorum ve Dokuz Eylül Üniversitesi/Arkeoloji bölümünde eğitimimi sürdürüyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.