Din; bir toplumun yaşamın anlamını ve amacını anlamasına yardımcı olduğuna inanılan, bir kutsala bağlı inançlar ve hareketler bütünüdür. İnançların ve kutsalın ritüel formunu alması ile ilgili olan din, kanıttan çok iknaya dayalıdır ve önemli bir sosyal kurum olarak toplumun birçok ihtiyacını karşılar. Toplumların devamlılığı ve yapısı için dinin önemli bir yapı taşı olduğuna inanılır. Dünya nüfusunun %89’unun inandığı bir din vardır. Din kurumu birçok sosyal bilimci tarafından değişik açılardan incelenmiş bir fenomendir. Bu incelemelerden en çok iz bırakanlar ise Durkheim, Karl Marx ve Max Weber olmak üzere modern sosyal bilimin başlıca mimarlarından olan üç ismin din ile ilgili gözlemleridir.
Durkheim ve Kutsalın Önemi

Emile Durkheim dini, “diğer olgulardan ayrılmış ve yasaklanmış kutsal şeylerle ilgili olan inançlar ve pratiklerden (mensuplarını tek bir manevi/ahlaki topluluk halinde, Kilise adı verilen bir cemaat etrafında toplayarak) oluşan birleşik bir sistem” olarak nitelendirir. Durkheim toplumu “tanrısal güçte” olarak tanımlar ve tüm kutsalların kaynağı olarak görür. Bu kutsallar etrafında ritüeller oluşturulur ve ritüeller de toplulukları besler.
Durkheim dini “toplumsal bir yapıştırıcı” olarak nitelendirir. Durkheim, toplumsal entegrasyonu sağlayan bir kurum olarak gördüğü dinin; insanların hayatına anlam, amaç ve sorunlarla baş etme gücü toplumlara ise ortak değerler ve hedefler verdiğini belirtir. Aynı zamanda din; insanlara içinde bulunacak bir grup, aidiyet hissi ve sosyalleşme olanakları sağlayarak insanları toplumsal bir kimliğin parçası yapar. Ona göre din; sosyal uyumlanma, bağlılık ve sosyal kontrol sağlayarak fiziksel ve psikolojik sağlığa önem veren, yardımlaşma ve grup olma bilinci yüksek bir kültürün oluşmasına vesile olur. Durkheim, insanların ortak değer ve amaçlarla birbirlerini kontrol etmeye, “hizaya sokmaya” ve düzeni sağlamaya odaklandığını söyler. Sonuç olarak bu da toplumları bir arada tutar.
Weber, Protestanlık Etiği ve Din

Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu (1905) ve benzeri incelemeleriyle sistematik din sosyolojisinin kurucusu kabul edilebilir. Weber, Protestan etiğini Kapitalizmin ruhu ile bağdaştırır ve Kapitalizmin Hristiyanlığın bu iş etiği sayesinde batıda bu derece yer edebildiğini savunur. Protestanlığın takipçileri disiplinli bir çalışma ahlakını, dünyevi kaygıların öneminin artmasını ve hayata rasyonel bir bakış açısını (kurtuluşun ve arınmanın işareti olarak maddi başarı ve zenginlik) vurgularlar. Weber’e göre dini fikir sistemleri, bireysel ve özellikle ekonomik olmak üzere fikir ve eylemleri etkilemiştir. Dini fikir sistemleri (özellikle Protestanlık), Batı’da ekonomik sektörün ve hemen hemen tüm diğer kurumların rasyonelleştirilmesine yardımcı olma konusunda benzersiz bir etkiye sahip olmuştur. Batılı olmayan dünyadaki dini fikir sistemleri ise ezici bir etki yaratıp rasyonalizasyonun önündeki en büyük yapısal engel olmuştur.
Marx, Burjuva ve Din

Karl Marx, dini bir sosyal kontrol mekanizması olarak görür. Özellikle de dinin sosyal değişimin önünde bir engel olduğunu tartışır. Dinin burjuva tarafından proleter halkı uyutmak ve değişim talep etmemesini sağlamak, onlara dünyadaki zorluklarını kabul etmeleri için ilahi bir rahatlama ve avunma sağlamak için kullanıldığını söyler: “Din, yeryüzündeki zorlu yaşamlar için teselli sunarak kitleleri uyuşturarak boyun eğdirdi” der. Dinin sosyal davranışı etkileyip varolan eşitsizlik düzenini devam ettiğini öne sürer. Hatta genellikle yanlış anlaşılan “Din, Toplumun Afyonudur” sözü de insanların dine bu denli önem vermesinin nedenini anlatmak için dinin kullanılmasına sitem etmek için söylenmiştir.
Toplum ve Din

Tüm bu farklı görüş ve teorilerin ortak noktası, din kurumunun toplumdaki ve sosyal yapılanmadaki öneminin yadsınamayacak kadar büyük olduğudur. Din toplumsal kimliğimizi şekillendiriyor, toplumsal kontrol ve birlikteliği sağlıyor. Sosyalleşmeye, aidiyete ve toplumları bir arada tutmaya katkı sağlayan din kurumu, toplumlara ortak gayeler verirken bir yandan kişilere hayat anlamı ve hayat amacı veriyor. Bir yönüyle var olan düzenin bir destekçisiyken diğer yönüyle toplumsal değişimin önünde büyük bir engel, ekonomik sistemlere destekçi olabiliyor. Bunun üstüne yapılan birçok araştırma da din kurumu ve toplum arasındaki ilişkinin çok katmanlı ve karmaşık olduğunu, araştırmaların devam edeceğini gösterir.
Kaynakça
Ermiş, Ali. “Max Weber(1864-1920) Sistematik Din Sosyolojisi | Din Sosyolojisi.” Din Sosyolojisi | Din Sosyolojisi Hakkında, 28 Mar. 2020, dinsosyolojisi.com.tr/max-weber1864-1920-sistematik-din-sosyolojisi.
“Emile Durkheim (1853-1917) Fonksiyonel Din Sosyolojisi | Din Sosyolojisi.” Din Sosyolojisi | Din Sosyolojisi Hakkında, 28 Mar. 2020, dinsosyolojisi.com.tr/emile-durkheim-1853-1917-fonksiyonel-din-sosyolojisi.
Yenen, İbrahim. “Klasik Sosyal Kuram Ve Din: Karl Marx Ve Emile Durkheim’in Din Yaklaşımları.” Uluslararası Sosyal Bilimler Ve Eğitim Dergisi, vol. 4, no. 7, pp. 745–58.
Hastings, Orestes P. “Not a Lonely Crowd? Social Connectedness, Religious Service Attendance, and the Spiritual but Not Religious.” Social Science Research, vol. 57, May 2016, pp. 63–79. https://doi.org/10.1016/j.ssresearch.2016.01.006.
Kapak görseli: holyrood.com