Müjde Film İncelemesi: Aşkın Şifa Verici Gücü, Nefret ve Önyargıya Karşı

Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Yönetmenliğini Alphan Eşeli’nin yaptığı ‘’Müjde’’ 47 dakikalık süresi ile orta metrajlı, özerk bir filmdir. 16 Mart 2022’de dünya prömiyerini MUBI’de yapan Müjde, dram türünde bir film olmasının yanı sıra konu bütünlüğü açısından da ırkçılık temasını milliyetçi bir düzlemde oldukça titiz bir incelikle işlemiştir. Filmin müzik ve ses tasarımını ise ‘’Akın Sevgör’’ üstlenerek, dramaturjiyi müziğin ruhani etkisi ile güçlendirmiştir. Ayrıca bazı sahnelerde ‘’Burial’’ ve ‘’Liana İsmail’e’’ ait müzikler de bulunmaktadır.

Günümüzün en yakıcı konularından biri şüphesiz ki savaşlardır. Toplumları, dini, dili ve ırkı ayırt etmeksizin çok farklı kesimden insanın hayatını kaybetmesine yol açan savaşların ideolojik düzlemde olumsuz sonuçlanarak, birçok hayata dokunduğu su götürmez bir gerçektir. Alphan Eşeli, bu filmde Suriye’deki savaşı ele almış ve savaşın insan hayatında bıraktığı yıkıcı yaşantıyı oldukça öz bir şekilde betimlemeyi başarmıştır.

Özellikle Müjde karakterinin (Lale Mansur) işçi bulmak için, Suriyelilerin içler acısı şekilde hayatlarını geçirdikleri bölgeye gittiği sahnede buna şahit oluruz.  Bu sahnede yaşanan bazı olaylar Suriyelilerin savaştan kaçarak, zorunlu göçmenlik yaptıkları bir ülkede yaşam koşullarına nasıl adaptasyon sağlamaya çalıştıkları iyi şekilde lanse edilir. Ayrıca bu durum göçmenlerin yaşantısına onların penceresinden bakmamızı da sağlar.

Sahnenin devamında Müjde, göçmenlerin arasından 3 işçi bulmak ister fakat onların dilini bilmediği için onlarla anlaşamaz. Buna karşılık İngilizce konuşarak anlaşmaya çalışır. Bu esnada Suriyeli göçmenlerden olan Sayyid (Salim Kéchiouche) İngilizce bildiği için Müjdenin yanına gelir ve ona yardımcı olmaya çalışır. İşte Sayyid ve Müjdenin ilk tanıştıkları sahne de tam olarak burasıdır.

Dolayısıyla filmin bazı sahneleri İngilizce olarak geçer. Fakat ağır, ileri düzey bir İngilizce değil de daha sade ve basit bir düzeyde işlenir. Bu da izleyicinin altyazı olmasa bile anlayabilmesine yarıyor.

Film içerisinde göze batan bir başka olay ise Müjde eski evinden yeni evine taşındığında birkaç arkadaşı ile bir kafede oturdukları ve sohbet ettikleri sahnedir. Bu sahneyi öne çıkaran şey tabi ki diyaloglarıdır. Müjdenin arkadaşlarından birinin ‘’Nakliyecileri nasıl ayarladın?’’ sorusunun üzerine Müjde’nin ‘’Suriyeli göçmenlerden bazılarını işçi olarak tuttum.’’ demesi, göçmen konusunun açılmasına yol açar. Bu sekansta Müjde’nin arkadaşları ağızbirliği ederek fevri yorumlamalarda bulunurlar. Bunun üzerine Müjde ‘’Türk’ü Suriyelisi, ne fark eder?’’ diyerek, aslında hepsinin özünde insan olduğunu ve kökeninin bir şey ifade etmediğini vurgulamak ister. Fakat arkadaşları ‘’çok şey fark eder!’’ diyerek konunun üzerine giderler. Daha sonra yaptıkları yorumlar ile oradaki göçmen insanları hor gördüklerini, onlara karşı ön yargı ile yaklaştıklarını ve onları küçümsediklerini anlıyoruz. Başka bir bakış açısı ile buna empati yoksunluğu da diyebiliriz.

Sahnenin hiç göze batmayan, sıradan gösterilen fakat ileriye dönük mesaj veren bir repliği de ‘’Neredeyse üç ay oldu taşınalı, davet de etmedin bizi ama, alışabildin mi?’’ repliğidir. Müjde bu soruyu ‘’Kusura bakmayın. Taşınmaydı, yerleşmeydi anca oldu.’’ diyerek geçiştirir. Sahne kesildiğinde ve diğer sahneye geçildiğinde ise Müjde’nin neden arkadaşlarını eve davet etmediğini açıkça anlayabiliyoruz.

Müjde eve geldiğinde, evde ondan başka bir kişi daha vardır. Tahmin edeceğiniz üzere bu kişi Sayyid’dir. Çift, elbette Müjdenin eski evini taşırken yakınlaşırlar ve daha sonra ilişkilerini ilerletir ve birlikte yaşamaya başlarlar. Bir tarafta savaşta ailesini kaybetmiş bir göçmen, diğer tarafta ise eşinden boşanmış ve onunla birlikte tüm bağını da koparmış bir kadın, aşkın şifa verici gücünde birbirlerinin yaralarını sarmak adına tek yürekte vuku bulmuşlardır.

Bu yeni yaşamla birlikte yeniden doğan Müjde, aynı zamanda bu yaşamı gizli tutmaya özen gösterir. Toplumun görüşlerinden oldukça korkmakta ve bunu çevresindeki hiç kimseyle paylaşmamaktadır. Çünkü birkaç paraf önce bahsettiğimiz gibi toplumdaki görüşlerin birçoğu, göçmenleri kötüye yoruyor ve onlara karşı saf alıyorlardır. Bundan da toplum baskısının hayatımızda her zaman var olacağına ve bizi sınırlayarak hayatımıza olumlu/olumsuz yön verebileceği yorumunu çıkarabiliriz.

Dikkat, başarılı şekilde kurgulanmış bir final sahnesine yaklaşıyoruz.

Sayyid ve Müjde yemek yerken, Sayyid bir anda durur ve Müjdeye dönerek ‘’Benim Suriye’ye geri dönmem lazım.’’ der. Buna gerekçe olarak, Müjde’ye ‘’bir arkadaşından haber aldığını ve oğlunun halen hayatta olabilme ihtimalinin olduğundan’’ söz eder.  Tabi ki Müjde bu duruma kayıtsız kalmaz ve Sayyid ile gitmek istediğini belirtir. Fakat Sayyid katı şekilde oranın tehlikeli olacağını ve Müjde’nin onunla beraber gelmemesi gerektiğini vurgular. Bunun üzerine Müjde, Sayyid’e para desteğinde bulunmak ister. Fakat Sayyid, buna da ihtiyaç olmadığını çünkü parayla bir işinin olmadığını söyler. Müjde olayı daha fazla uzatmaz ve kabullenmiş rolü yapar, fakat Sayyid evden çıkmadan evvel ceketine gizlice, bir zarf dolusu para koyar. Sayyid evden ayrılır ve apartman boşluğunda bir kadınla selamlaşır. Sayyid gittikten sonra Müjde o kadar üzülmüştür ki mutfağa geçerek saatlerce ağlar. En sonunda fenalık geçirir ve yere yığılır. Evde tek kaldığı için elbette ki Müjde’ye yardım edecek birisi de olmaz. Aradan birkaç saat geçer. Kamera Müjde’nin mutfağını çeker. Aynı zamanda kapı durmadan vuruluyor, zile basılıyor ve bir ses ‘’Anne!’’ diye haykırıyordur. En sonunda sesin sahibi ‘’Müjde’nin oğlu Okan (Erdeniz Kurucan)’’ kapıyı kırarak içeri dalar ve onunla beraber komşular da içeri girerek ağlamaya başlarlar. Müjde, ölmüştür.

Sahnenin devamında Sayyid’in apartmanda selamlaştığı kadının polise bir eşkal çizdirdiğini görürüz. Sahne değişir. Sayyid bir polis arabasının içinde, elleri kelepçeli şekilde oturmaktadır. Daha sonra polisin ağzından şu replikler duyulur ‘’Üç bin lira için değdi mi? Hem kendine yazık ettin hem o kadına.’’ Sahne kesilir.

Dilerseniz filme MUBI platformundan ulaşabilirsiniz.

spot_img
Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk ve eğitim hayatımın birçoğu Seydişehir'de geçti. Bu sürelerde içimdeki yazma hissiyatı beni çepeçevre kapladı. Özellikle bu süreçte kısa öyküler ve sanat sineması için analizler yapmak hayatımın odak noktası oldu. Asla yazı yazarak para kazanmak gibi bir gayem olmadı. Sadece içimden geldiği şekli ile kendi görüşlerimi insanlara aktarabilmek ve bir nebze de olsa dünyada bir iz bırakabilmek için yazmaktayım. Her zaman farklı bakıştaki insanların eserlerimi olumsuz ya da olumlu yönde eleştirmelerini isterim. Çünkü bu davranışın benim yazın hayatımda etkili bir ilerleme olacağını düşünürüm. Bunlara ek olarak şu anda yaşantıma İzmir'de devam ediyorum ve Dokuz Eylül Üniversitesi/Arkeoloji bölümünde eğitimimi sürdürüyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.