Musée d’Orsay: Eski Bir Tren Garından Müzeye Uzanan Yolculuk

spot_img

Fransa’nın başkenti Paris’te yer alan Louvre Müzesi ve şu anda kütüphane olarak işletilen Centre Pompidou (Pompidou Merkezi)’dan sonra Fransa’nın en çok ziyaret edilen 3., Dünya’nın ise 10. müzesi olan Orsay Müzesi, bina olarak eski bir tren garını kullanması ile oldukça ilgi çekiyor.

Vincent Van Gogh, Édouard Manet ve Gustave Courbet gibi önemli sanatçıların eserlerinin sergilendiği Orsay Müzesi’nin tarihini, koleksiyonlarını ve en önemli eserlerini sizler için incelemeye aldık.

brown and white concrete building

Müze Tarihi

Musée d’Orsay veya Orsay Müzesi, 14 Nisan-12 Kasım 1900 tarihleri arasında düzenlenen Paris Uluslararası Sergisi için 1898 yılında özel olarak inşa edilen Orsay Garı’nda açıldı.

Fransa’nın kuzeybatısında yer alan Sen Nehri’nin solunda bulunan eski bir tren garının 1898-1900 yılları arasında dönüştürülmesi sonucu bugünkü Orsay Müzesi binası ortaya çıktı. Müze açılışı ise 1 Aralık 1986 yılında gerçekleşti.

Müze açılmadan önce Fransa, Paris’te yer alan bir sanat müzesi olan Jeu de Paume‘de sergilenen eserler, altı aylık bir süreçte Orsay Müzesi’ne taşındı. Şu anda müzede 3.000’den fazla sanat eseri sanat severler tarafından ziyaret ediliyor.

Tren Garının İzleri: Saatler

Müze binasının eskiden tren garı olduğunu ispat eden en önemli yapılardan birisi oldukça büyük saatler. Fransız mimar ve görsel sanatlar öğretmeni Victor Laloux tarafından binanın açılışından evvel üç büyük saat eklendi. Bunlardan birisi müzenin ana salonunda, diğer ikisi ise Sen Nehri boyunca uzanan kısımda yer alıyor. Saatlerin tek amacı zamanı göstermek değil, bir yanda da müzeyi ziyarete gelenlere eşsiz bir Paris manzarası sunmak.

silhouette of people across large clock

Empresyonizm Sanat Akımı

Müzede sergilenen eserler hakkında konuşmadan önce, bu eserleri daha iyi anlayabilmek için empresyonizm sanat akımı üzerine kısa bir bilgi edinmemiz gerekli. Çünkü Orsay Müzesi, empresyonizm veya izlenimcilik akımının oldukça belirgin görüldüğü eserlere ev sahipliği yapıyor.

Toplayıcılar, Jean-Francois Darı, Tuval üzerine yağlıboya, 1857.

Kökeni 19. yüzyıla dayanan empresyonizm, bütün sanat dallarını etkilese de özellikle resimde belirgin bir şekilde görülen bir akım.

Empresyonizm akımının öncüleri olarak Claude Monet ve Camille Pissarro bilinir.

Empresyonizm yani izlenimcilik akımının ismi ise Paris gazetesi Le Charivari‘de yayınlanan bir hicive cevap bulmak için eleştirmen Louis Leroy’u kışkırtan Clause Monet’in Impression, soleil levant (İzlenim, Gündoğumu) başlıklı çalışmasına dayanır.

Fransa’nın başkenti Paris’te bir araya gelen sanatçıların oluşturduğu bu akım, ilk başlarda sanat dünyası tarafından oldukça olumsuz karşılandı.

Empresyonizmin özellikle resim dalını incelediğimiz zaman ağırlıklı olarak ışık ve renk elementlerinin kullanılarak bir ürün ortaya çıkarmayı hedefler. Bu akımda, resimde yer alan nesne, kişi veya olaydan ziyade ışık olgusunun sanatçı üzerindeki etkisi ve bu etkinin resme nasıl yansıdığı ile ilgilenilir.

Nesnelliğin ikinci planda olduğu bu akımda sanatçılar gerçeği direkt olarak vermek yerine gerçeğin kendilerinde yarattığı duygu, düşünce ve izlenimleri resme yansıtmayı tercih ederler. Yani kişisel yorumu birinci plana alırlar.

Küçük ve oldukça ince ama buna rağmen belirgin fırça darbelerine sahip akım, konu olarak sadelikten yanadır. Gündelik yaşama, sıradan insanlara ve basit denilebilecek konulara kendi kişisel algılarını ve yaşamlarından edindikleri deneyimlerini birleştirip bunlara ek olarak hareketi de eklerler.

Müzede Hangi Sanatçılar Yer Alıyor?

Empresyonizm akımının belirgin bir şekilde görüldüğü Orsay Müzesi‘nde yer alan ressamlar;

Gustave Courbet, Jean-François Millet, Jean-Baptiste Camille Corot, Alexandre Cabanel, Jean-Léon Gérôme, Pierre Puvis de Chavannes, Eugène Boudin, Camille Pissarro, Édouard Manet, Edgar Degas, Claude Monet, Odilon Redon, Pierre-Auguste Renoir, Jules Desbois, Ferdinand Hodler, Gustave Caillebotte, Brian Wright, Vincent Van Gogh, Paul Signac, Paul Cézanne, Édouard Detaille, Eugène Jansson, Félix Vallotton, Georges-Pierre Surat, Pierre Bonnard, André Devambez, Paul Sérusier, Maurice Denis, James McNeill Whistler, William Adolphe Bouguereau ve André Derain.

Yine müzede yer alan ünlü heykeltraşlar;

François Rude, Jules Cavelier, Jean-Baptiste Carpeaux, Auguste Rodin, Paul Gauguin, Camille Claudel ve Honoré Daumier.

Orsay Müzesi’nde yer alan eserlerin temelini oluşturan sanat akımını konuştuk. Sırada, müzede sergilenen yüzlerce eserden sizler için seçtiğimiz yedi eser var.

Vincent Van Gogh

Vincent van Gogh, kendi adını verdiği bu eseri, on yıllık çalışmalarında büyük yer kaplayan otoportrelerinden birisi. Ayna karşısında dışarıdan bir göz gibi kendini gözlemleyen Gogh, toplamda 43’ten fazla otoportre yaptı.

Otoportre, sanıldığının aksine sadece kişinin kendini tuvale aktarması demek değildir. Oldukça uzun ve sessiz geçen zamanlar, kişinin kendi ile sonu gelmeyen bir sorgulamaya girmesine sebep olabilir.

Vincent van Gogh, Tuval üzerine yağlıboya, 1889.

Kırsalda Dans Et

Auguste Renoir, Tuval Üzerine Yağlıboya, 1883.

Yıldızlı Gece

1888 yılının Nisan ayında Van Gogh, kardeşi Theo’ya mektubunda şöyle yazar:

“Seli ağaçlarıyla ya da belki olgun bir buğday tarlasının üzerinde yıldızlı bir geceye ihtiyacım var.”

Aynı yılın haziran ayında ise ressam Emile Bernard’a şöyle bir itirafta bulunur:

“Beni her zaman endişelendiren bu tablo Yıldızlı Gökyüzü’nü ne zaman yapacağım?”

Eylül ayına geldiğinde ise Van Gogh, kız kardeşine yazdığı bir mektupta bu konuyu tekrarlıyor ve nihayet yakasını bırakmayan bu fikri tuvale aktarıyor.

“Çoğu zaman bana gece, gündüzden daha zengin bir renk katıyormuş gibi geliyor.”

Vincent van Gogh, Tuval üzerine yağlıboya, 1888.

Piyano Başında Genç Kızlar

1890’lı yıllarda Auguste Renoir’in arkadaşları ve sanat camiasındaki çeşitli sanatçılar, o zamanın Fransız Devleti’ndeki kişilerin, 50 yaşına yaklaşan sanatçı Auguste Renoir’in tek bir resmini bile satın almamış olmasına derin öfke duyuyorlardı.

Sanatçıyı tanıyan ve eserlerini beğeni ile takip eden Fransız şair Stéphane Mallarmé, 1892 yılında Fransız sanat eleştirmeni Roger Marx’ın da yardımı ile empresyonist sanatçıların eserlerinin ulusal müzelere taşınması için harekete geçtiler.

Bu girişim ile Piyanodaki Genç Kızlar eseri satın alındı ve Lüksemburg Müzesi’ne konuldu.

Auguste Renoir, Tuval üzerine yağlıboya, 1892.

18. yüzyılda Fransız resimlerine oldukça popüler olan bir temayı kullanarak zarif genç kızların yaşadığı dünyayı tuvaline aktaran ressam, basitlikten yana olmayı reddetti. Zamanın ressamı olmak isteyen Renoir, Piyanodaki Genç Kızlar eseri ile bize kibar ve dönemin burjuva sınıfını yansıtıyor.

Apartman, 1, rue Huysmans, Paris 6.

Böylesi ünlü bir müzede sergilenmek için oldukça genç bir eser olsa da Apartman, 1, rue Huysmans, Paris 6., 20. yüzyıl Paris mimarisini simgeliyor.

Raoul Brandon, Kurşun kalem, kalem, sulu boya ve guaj, 1923.

Apartman cephesine aktarılan perspektif yüksekliği ve balkonların yanında aynı zamanda iç mekanı da görebiliyor olmamız, zamanın mimarisi hakkında epey bilgi veriyor.

Kökenleri 16. yüzyıla dayanan ve oldukça ince bir işçilik sanatı olan Ferforje işçiliğini de binanın iki kanatlı giriş kapısında ve korkuluk detaylarında görüyoruz.

Pierrot Fotoğrafçısı

Adrian Tournachon, Bir kolodion cam negatiften tuzlu kağıt baskı, 1854.

Sakountala için Çalışma II

Henüz sadece 22 yaşındaki sanatçı Camille Claudel, Hindu şairi Kalidâsa’nın yeni bir çeviride yayınlanan mitolojik bir destan olan Mahabharata’dan alınan bir dramadan esinlenmiştir.

Camille Claudel, Pişmiş toprak kroki, 1886 civarı.

Dramaya göre; lanetin ardından Kral Dushyuanta, Shakountala ile yaptığı ittifak anlaşmasını unutarak kendisini terk eder.

Camille Claudel’in çalışması ise bu trajik hikayenin mutlu sonunu yani eşlerin tekrardan bir araya gelmesini yansıtıyor.

 


 

KAYNAK

  • Orsay Müzesi (Erişim Tarihi 14.02.2022)
  • Sert, F. (2018). Paris’ te Orsay Müzesi İzlenimleri. Uluslararası Tarih Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi19, 269-286. (Erişim Tarihi 14.02.2022)
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.