“-Senin burada ne işin var tatlım? Hayatın ne kadar
kötüleşebileceğini bilecek yaşta değilsin.
-Hiç on üç yaşında bir kız olmadığınız anlaşılıyor doktor.”
Jeffrey Eugenides‘in, Middlesex ile Pulitzer Ödülü‘nün sahibi olmasından yaklaşık dokuz sene önce 1993 yılında yayımladığı ilk romanı Virgin Suicides‘ın, 1999 yılında ilk gösterimini Cannes Film Festivali‘nde yapan beyaz perde uyarlaması The Virgin Suicides, -Türkçe dağıtım ismiyle Masumiyetin İntiharı– Sofia Copolla’nın genç yaşta başlayan oyunculuk yıllarının ardından yönetmenlik kariyerine başlangıç filmi olmasının yanı sıra, Eugenides ve Copolla’ya uluslararası ün getiren ve yıllar içinde değerinin giderek arttığı kült bir film haline geldi.
Türk asıllı Fransız yönetmen Deniz Gamze Ergüven‘in uzun metraj ilk filmi olma özelliğini taşıyan Mustang‘in senaryosunu, Ergüven, Fransız meslektaşı Alice Winocour ile, Virgin Suicides‘tan ilham alarak kaleme aldı. Esin kaynağına benzer biçimde ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapan film 88. Akademi Ödüleri‘nde ise En İyi Uluslararası Film Kategorisinde Fransa’nın adayı olarak yarıştı. Çekimleri Kastamonu ve İstanbul’da gerçekleşen 2015 yapımı Mustang, uluslararası başarı kazanması ile de yakın dönem Türk sinemasına adını kazımayı başardı.
Detroit’ten Kastamonu’ya, Dünyanın iki farklı ucunda kız çocuklarının karşılaştığı benzer sorunları tüm gerçekliğiyle izleyiciye sunan bu iki filmin paralellikleri ve ayrışan yönlerinden detaylı bir biçimde bahsedeceğiz.
Yazının devamı bahsi geçen filmler hakkında spoiler -filmin gidişatı hakkında tat kaçıracak bilgiler- içermektedir.
Filmler Arasındaki Paralellikler
Senaryo
İki filmin birbirine en çok benzeyen yanları şüphesiz senaryoları. Bu durum, Mustang’in, The Virgin Suicides filminin başarısından on altı yıl sonra senaryosundan esinlenerek yazılmasından kaynaklı oldukça doğal. Fakat yönetmenin filminde yer verdiği bazı sahne tercihlerinin The Virgin Suicides ile olan benzerliği filmin esinlenmeden çok bir uyarlamaymış izlenimi vermesi isteyerek yapılmış bir tercih mi bilinmez ama bu konuda büyük bir soru işareti uyandırıyor.
İki filmde de çok benzer sahnelerle işlenen kızların okul arkadaşları ile beraber eğlenmelerinin ardından kısıtlamaların artması, yine kızların kıyafetlerinin aile bireyleri tarafından kısmen kapalı ve tek renk seçilmesi ve bunun akabinde yanlarında refakatçi ile dışarıya çıkma izinlerine sahip olmaları, en büyük kızlar olan Sonay ve Lux karakterlerinin özdeşleştirilip cinselliklerini düşüncesiz ve özgürce yaşamaları ve filmlerin daha ilerleyen bölümlerinde evlerin parmaklıklar ile hapishaneye çevrilmesi gibi artırılabilecek örnekler ise bu büyük benzerliklerden bazıları.
Anlatıcı
The Virgin Suicides filminde hikayeyi Lisbon ailesinin ergenlik çağındaki erkek komşularından dinlerken, Mustang’de hikayeyi ana karakter olarak konumlanan Leyla‘dan dinliyoruz. Fakat anlatıcılar ne kadar farklı tercih edilmiş olsa da anlatıcıların konuşmayı olaylar yaşandıktan sonra dile getirmeleri ve filmin gidişatından bahsetmeleri her iki filmde de ortak. Örneğin, The Virgin Suicides’ta, filmin ilk cümlesinden -hatta isminden- bizi filmin ilerisinde neyin beklediğini anlayabiliyoruz. Mustang’de ise benzer bir biçimde, gerçekleşen ilk düğün sahnesinde Leyla’dan beş kız kardeşin tekrar bir araya gelemediğini öğreniyoruz.
Dini Figürler
The Virgin Suicides, Lisbon ebeveynlerinin katı ve sıkı tutumlarını dine bağlayarak filmde Haç işareti ve İsa başta olmak üzere çeşitli dini figürleri görselliğinde içeriyor. Mustang’de de benzer bir şekilde İslamiyet dini ile ilgili figürler yer alsa da yetim kız çocukları üzerine uygulanan baskı tek başına dine yönlendirilmemiş ve Türk kültürü, halkın tabuları ve cahillikleri ile beraber ele alınmış. Türk sinemasının henüz yeterince özgür olamaması veya yönetmenin gelecek tepkilerden korkmasından kaynaklanabilecek bu farklılığa rağmen her iki film de din olgusu veya dinin yanlış yorumlanmasına yönelik bir eleştiri içeriyor.
İki Filmi Birbirinden Ayıran Detaylar
Filmlerin Sonları
İki filmin en büyük farklarından biri ise şüphesiz son tercihleri. Kendilerine çıkış yolu göremeyen beş kız kardeşin hepsinin yaşamına yön vermesiyle sona eren The Virgin Suicides’ın aksine Mustang, yaşanan her şeye rağmen bir umut olduğunu gösteren kısmen mutlu bir sona sahip. Fakat bu farklılığa rağmen, Leyla’nın tek bir kelime söylemeden öğretmenine sarılması ile sona eren Mustang, en az The Virgin Suicides kadar güçlü bir finale sahip.
Sinematografi
Yönetmenlerin görüntü tercihleri ise filmler arasındaki bir diğer büyük fark. Mustang, The Virgin Suicides’a nazaran daha koyu bir renk paletine sahip. Görüntü ve sesler gerçekçiliği artırmak üzerine kullanılmış. The Virgin Suicides’ta ise görüntülerde pastel renkler çoğunlukta ve soluk tonlar filmin genelinde çoğunluğu oluşturuyor. Filmin edit kısmında tercih edilen bazı ince eklemelerle beraber sinematografisi ve renkleri Mustang’in gerçekçiliğine zıt bir biçimde, The Virgin Suicides’ın masalsı anlatımını güçlendiriyor.
Verilmek İstenen Mesajlar
Filmlerin vermek istedikleri mesajlar da birbirlerinden farklı olan unsurlar arasında. The Virgin Suicides herhangi bir mesaj verme kaygısı gütmüyor. Hayatları ellerinden kayıp giden kızların yaşadığı trajediyi içeren gençlik filmi edasıyla işliyor. Mustang ise filmlerde ve dizilerde son yıllarda sıkça rastladığımız yozlaşmış Türk kültürünü ve eleştirisini merkeze alıyor. Filmin sonu ise zorlu şartlar altında yaşayan kız çocuklarının kurtarılmasının gerekliliği ve umudun varlığı şeklinde de yorumlanabilir.
Son Kıyaslama
Mustang, müzikleri ve atmosferinin katkısıyla etkileyici bir konuyu sert bir biçimde anlatıyor. Esin kaynağı The Virgin Suicides’ta ise fazlasıyla ağır bir konu, yine müzik ve atmosferinin yardımıyla Mustang’in aksine bu sefer yumuşatarak anlatılıyor.
The Virgin Suicides, senaryo olarak kitaba oldukça sadık kalsa da yarattığı atmosfere bakımından, kitabı okurken okuyucunun zihninde canlandırdığı dünyayı tam olarak filme aktaramıyor. Kitap uyarlamalarında sinema sektörünün yaşattığı zorluklar merkeze alınarak yönetmenin atmosfer tercihi tartışılabilir bir unsur ama The Virgin Suicides’ın, potansiyelinin tamamını kullanamadığı bir gerçek.
Mustang tıpkı esin kaynağı gibi bizce elindeki malzemenin tam anlamıyla hakkını veremeyen bir film. Fakat bu sefer problem The Virgin Suicides’ın aksine teknik tercihlerden değil senaryodan kaynaklanıyor. Başka bir ülkede ve kültürde yayınlanmış bir filmi Türk kültürüne uyarlamaya çalışırken Mustang, senaryoda yer yer kopukluklara yer veriyor. Bunun yanı sıra filmin birebir uyarlama olmaması için sahnelerde yapılan bazı değişimler senaryoda izleyiciyi filmden koparabilecek çeşitli mantık hatalarına sebep oluyor.
Özetle, birbirleriyle birçok ortak yöne ve çeşitli zıt yönlere sahip bu iki film, potansiyellerini tam olarak kullanamamalarının kurbanı olsalar da işlenen malzemenin tek başına kuvveti izleyiciyi her iki filmi izlerken de fazlasıyla etkiliyor.
Peki ya siz hangi filmi daha çok beğendiniz?
Özgürlüğü elinden alınmış hiçbir kız çocuğunun kalmadığı bir günde görüşmek üzere.