“Son 40-50 yıllık evre içinde yek doğurgan ses Müzeyyen Senar’dır. Anaç, mırıltılı, daha çok mırlama sözcüğüyle tanımlanabilir bir ses. Renginden değil, kıvamından söz edilebilir.”
– Cemal Süreya, 99 Yüz (1991)
Cumhuriyet dönemi Türk müziğinin hafızası addedilen Müzeyyen Senar; yüzlerce klasik Türk musikisi eserini yorumlayan bir solist olmasının yanı sıra mayalar, zeybekler ve türkülerdeki üstün icrasıyla Türk musiki tarihinde önemli bir yere sahip olmuş, sanatseverlerin gönlünde yer edinmiştir. Usta-çırak ilişkisi içinde eğitimini meşk eden ve bu geleneği uzun yıllar taşımış olan Senar’a Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda şarkı söylemesi tarihi bir kimlik kazandırmıştır. Rumeli türkülerinin ruha nüfuz eden yapısını karakterize eden coşkulu ezgilere ve bilinen eserlere yaptığı farklı yorumlara “bestecileri şarkıları yaparken ne hissediyorsa ben de söylerken aynı duygular içine giriyorum” diyerek bambaşka bir anlam kazandıran Senar, yetiştirdiği önemli isimlerle de usta bir sanatçıdır.
Müzeyyen Senar’ın Yaşamı
16 Temmuz 1918 yılında Bursa’da dünyaya gelen Müzeyyen Senar’ın ilk ustası, annesi Zehra Hanım diyebiliriz. Çevresindekilerce methedilen sesiyle kadın topluluklarında tef çalıp gazel söyleyen, şarkılar seslendiren Zehra Hanım’ın en büyük hayranı, kuşkusuz küçük Müzeyyen’dir. Annesi ile birlikte katıldığı düğünlerden birisinde cesaretlenip şarkı söylemesiyle büyük ilgi görür. Ancak bu güzel başlangıç başka bir sorunun tetikleyicisi olur. Küçük Müzeyyen, ertesi sabah uyandığında artık kekemedir. Çocukluk döneminde yaşadığı ani kekemelik problemi ilkokulda da devam eden Müzeyyen Senar bu durumdan şöyle bahseder:
“Müthiş üzüntülüydüm. Konuşamamak beni kahrediyordu. Ancak bugün düşündüğümde, sanki Tanrı bana başka bir şey vermek için kekeme olmamı istemişti. Kekeme olmasaydım belki bugün Müzeyyen Senar olamazdım.”

1920 yılı küçük Müzeyyen’in ailesi için yıkıcı bir dönemdi. Bursa’nın Yunan işgaline uğraması sonucu Müzeyyen’in babası Mehmet Bey’in işleri artmış, beraberinde aileyi ihmal etme ve aldatma sorunlarını getirmiştir. Tüm bu olumsuzluklara katlanamayan anne Zehra Hanım, küçük kızı Müzeyyen’i de geride bırakarak evi terk eder.
Babası ile büyükannesinin yanına yerleşen Müzeyyen için yeni ve zor bir dönem başlar. Annesinin eksikliğini onun rolüne bürünerek ve onun gibi şarkılar söyleyerek tamamlamaya çalışır. Aynı zamanda çevrede “Hanımefendinin Konağı” olarak bilinen bir konakta akşamları toplanıp fasıl yapanları dinler ve onlara eşlik ederek teselli bulur.
Annesinden usta-çırak yoluyla öğrendiği icra tekniği, konaktakilerle birlikte söyledikleriyle geniş bir repertuvar oluşturmuştur. 1930 yılında 12 yaşındaki Müzeyyen, babasını geride bırakarak İstanbul’a annesini aramaya gider. Sultanahmet’te tanıştığı bir kadınla Üsküdar’da teyzesini bulurlar. Annesi ile karşılaşınca kekemeliği geçer ve kekelemeden beni babama göndermeyin der.
Üsküdar Musiki Cemiyeti ve Müzik Eğitimi
İstanbul’da yeniden okula başlayan Müzeyyen, kısa bir süre sonra sesiyle dikkati çeker. Sesinden ve icra yeteneğinden etkilenen arkadaşlarına küçük yaşlarda öğretmenlik de yapacaktır. Okul müdürünün isteği ile bir müsamerede gösterdiği performans, eniştesi Ziya Bey’in arkadaşı vasıtasıyla akademik olarak ilk musiki eğitimini aldığı Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne kaydına vesile olmuştur.

13 yaşında kaydolduğu Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde nota, usul ve makam bilgisi öğrenen Senar, burada Emin Ongan ve Necati Tokyay ile tanışır. Yeteneğini ortaya koyabilmesi adına önemli bir adım olan Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin ardından ünlü hocalara ev sahipliği yapan ve önemli bir müzik okulu olarak öne çıkan Şark Musiki Cemiyeti’ne geçer. Burada Mesut Cemil ve Münir Nurettin Selçuk gibi dönemin önemli şahsiyetlerini dinleme ve tanıma şansını bulur. 1932 yılında gazinoda çıkma teklifi almasıyla birlikte solist ve sanatçı kimliği ortaya çıkmaya başlar. Sahneye çıkabilmesi için 15 olan yaşı büyütülerek 18 yapılır. Ünü yayıldıkça Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lemi Atlı, ve Mustafa Nafiz Irmak gibi dönemin ustaları ona dersler verir, kendi bestelerini de öğretip yorumlatırlar.
Bu dönemde Eskişehir konserinde genç Müzeyyen’i gören Ali Senar adındaki bir genç kısa sürede evlenme teklif eder. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Ali Senar’ın bir ses sanatçısı ile evlenmek istemesi ailesi tarafından pek hoş karşılanmamasına rağmen 1935 yılında evlenirler ve Müzeyyen Dombayoğlu, Müzeyyen Senar olur. Eşinin kısıtlayıcı tutumu nedeniyle Senar, gazino programlarını ara verir ve radyo programlarına yoğunlaşır.
Bu dönemde Müzeyyen Senar’ın yeteneği, Cumhuriyetin kurucusu ve Türk sanat müziğinin büyük bir hayranı olan Mustafa Kemal Atatürk‘ün dikkatini çeker ve sanatçı Atatürk’e özel konser verir. Müzeyyen Senar ve Mustafa Kemal Atatürk‘ün ilk tanışmasını konu alan Keşke Dedirten İlk Tanışma: Mustafa Kemal Atatürk ve Müzeyyen Senar başlıklı içeriği okumak için linke tıklayabilirsiniz!
Evliliğindeki çatışmalar ilk çocuğunu dünyaya getirdikten sonra daha da artar. 1939 yılında ilk eşi Ali Senar’dan ayrılması ile gazinolarda sahne almaya yeniden başlar. Sahnede Senar olarak tanındığı için soyadını değiştirmez. 1943 yılında ikinci evliliğini Ercüment Işıl ile yapar, Müzeyyen Senar dönemin kadınlara biçtiği rollerin dışında bambaşka bir alanda kendini var etmeye çalışan bir kadındır. Bundan dolayı kabul edilmeyen gelin durumu ikinci evliliğinde de devam eder. 1944-1947 yılları arasında iki çocuğu daha dünyaya gelir. Gün geçtikçe artan şöhreti ile sadece dinleyiciler için değil, eserlerini meşhur etmek isteyen besteciler için de ilgi odağı olmuştur, turne programları yoğunlaşır. 1951 yılında Ercüment Işıl’dan boşanır.

Yurt Dışına Açılma, Filmler ve Son Konserler
Ünü Türkiye sınırlarını aşıp Mısır, İran, Lübnan, Avrupa ve Amerika’ya kadar yayılmıştır. İlk yurtdışı konserini 1947 yılında Paris’te vermiştir. Üçüncü ve son evliliğini Suudi Arabistan Sefiri Tevfik Hamza Bey ile 1953 senesinde yapmıştır. “O gerçekten adam gibi adamdı. Hayatımda ilk defa bir erkeğin omuzlarımdan tüm yükü alarak beni sevebileceğini ondan öğrendim.” (Dikici, 2009) Eski de olsa bir elçi eşinin sahneye çıkmasının hoş karşılanmayacağını düşündükleri için boşanırlar. Sanatını evliliğine tercih eder.

Babalarının himayesinde büyüyen çocukları ile ilişkileri ise hiçbir zaman istediği gibi olmaz.
“Galiba yaşam tarzım, bize hiçbir zaman normal aile yaşantısı sürdürme imkânı vermedi. Turneler, gece sahne çalışmaları (…) Zaman zaman çocuklarıma karşı suçluluk duygusu hissetsem de yapabileceğim bir şey yoktu. Çünkü herkes benim elime bakıyordu. Ailemin geçimini sağlamak benim görevimdi. Çocuklarımın da bunu anlayabildiklerini pek zannetmiyorum.”
Dönemin İstanbul valisi Ethem Yetkiner, Müzeyyen Senar hayranıdır, Senar dördüncü evliliğine doğru giderken 27 Mayıs Askeri Darbesi gerçekleşir. Ethem Yetkiner tutuklanır ancak darbe koşullarına rağmen Senar, Yetkiner’in ihtiyaçlarını karşılar.

1940’lı yıllarda Kerem ile Aslı adlı filmde baş rol oynayarak sinemaya adım atmasının ardından 1960’lar da Ana Yüreği ve Sevgili Hocam‘da rol alması açısından önemlidir. 1976’da rol aldığı son filmi Analar Ölmez‘de kendi hayatını canlandırmıştır. 1983’e kadar albüm, plak çalışmaları ve ağırlıklı olarak gazino programları devam etmiştir. Türkiye’nin ünlü gazinolarında yaptığı başarılı sahne programları ve plaket çalışmalarıyla Türk müziğine yeni bir soluk getiren unutulmaz sanatçı Müzeyyen Senar 1998 senesinde kendisine teklif edilen Devlet Sanatçılığı unvanını da reddetmiştir.

Belvü Gazinosu’nda başlayan 74 yıllık sahne hayatı 2006 yılında Sepetçiler Kasrı konseriyle son bulur. Kadınların müzik yoluyla kendilerini var etme mücadelelerinin bir örneği olan Senar, 8 Şubat 2015 tarihinde 97 yaşında hayata gözlerini yumdu. Radi Dikici’nin “Müzeyyen Senar Efsanesi” adlı kitaptaki tanımlamasıyla “Cumhuriyet musikimizin ilk ve gerçek divası” Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Vasiyeti üzerine mezarı başında Tatyos Efendi’nin Senar’ın en sevdiği makam Kürdilihicazkar bestesi olan “Ehli aşkın neşvegahı kuşe-i meyhanedir” şarkısı çalınmıştır. Günümüz Türkçesi ile: Aşk ehli meyhane köşesinde neşelenir, keyif bulur. Âleme, uydurma efsanelere aldanmayasın. Âşıkların gönlü bir kadehte mutlu olur.
Kadınlar, biri kendilerinin de kanıksamış olduğu geçmişin tortulu kalıpları, diğeri toplumun erkeklere verdiği iktidar erki olmak üzere birden fazla savaş verirler. Toplumun belirlemiş olduğu kadın kimliği, bu kimlikle sınırlamış olduğu meslekler ve yaşam tarzlarıyla nesillerce aktarılan kadınlık bilinci ve işleyişi kuşaklar boyu devam etmiştir. İçinde bulunduğu toplumsal doku, yaşam tarzı ve kültürü erkek egemenliğinde olan Müzeyyen Senar bir sanatçı olarak içindeki sanat ateşiyle bir kırılma için mücadeleler vermiş, kendi yolunu çizme cesaretini göstermiştir.
Kaynakça
- Petekbaşı Korkut, Z. (2020) Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve müzik bağlamında kadın portreleri olarak Müzeyyen Senar ve Ayşe Şan. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman Üniversitesi, Batman.
- Dikici R. (2005), Cumhuriyet’in Divası Müzeyyen Senar, İstanbul, Remzi Kitabevi.
- Dikici, R. (2015), Cumhuriyetin Divası Müzeyyen Senar, Dil Kültür ve Edebiyat Dergisi, Sayı:2 s.79.
- İstanbullu, S. (2018), Müzeyyen Senar’ın Hayatı ve Müziksel Çalışmaları, “AKÜ/AMADER”, 2018:12
- Öne çıkan görsel dergiteneffus.com‘dan alınmıştır.