Perde 28. İstanbul Tiyatro Festivali için açıldı! Birbirinden etkileyici performanslara tanık olduğumuz festivalde prömiyerini gerçekleştiren Nora: Bir Bebek Evi oyununa Tuğçe Altuğ, Deniz Celiloğlu, Özlem Öçalmaz, Jak Cem Avnayim, Emrah Özdemir ve Işıl Dayıoğlu eşlik etti. Bu sene de İstanbul Tiyatro Festivali’nin atmosferine karışıp bir kadının uyanışı ve toplum kalıplarından sıyrılma hikayesine tanık olduk. Nora: Bir Bebek Evi tüm yorumlarımızla sizlerle.
Nora

“Bir erkek gibi hissettim.”
Beni en çok etkileyen ve oyun boyunca zihnimde yankılanan replik, Nora‘nın kendisiyle gurur duyduğu bir adım atmasının ardından “Bir erkek gibi hissettim.” demesi oldu. Oyun da bence bu cümlenin beraberinde şekilleniyor ve bir kadının yeniden doğuş hikayesine tanık olmaya başlıyoruz. Kadınların kendini buluş hikayesine yer veren eserler her zaman ortak olmak istediğim yapımlar arasında yer alıyor. Tema aynı olsa da birbirinden farklı hikayeler izliyoruz. Nora’da benim için unutulmaz deneyimlerden bir tanesiydi. 1879 tarihli bir oyunun günümüzde de sahnelenmeye devam etmesi beni oldukça etkiledi ve sonrasında düşündürdü. 145 sene önce kadınların kendi sesine sahip olması için bir dışa vurum olarak hayat kazanan oyun, günümüzde de sahneye taşınıyor. Bu kadar geçen yılın, zamanın ardından sesimizi tekrar tekrar duyurma ihtiyacı hissediyoruz.
Ben kişisel olarak ucu açık, yorumu izleyiciye sunulan eserleri daha çok seviyorum. Nora oyununda sonda verilmek istenen mesajlar açık bir şekilde betimleniyor. Bunun oyunun yayım yılının izlerini sürmesiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Bu durum elbette oyunu büyük bir keyifle izlememe engel olmadı. Bağlayıcı metaforlarıyla oyunun sahne, dekor, ışık ile bir bütün oluşturması beni oldukça tatmin eden bir deneyime ortak olmamı sağladı.
Bir Bebek Evi

Oyun boyunca kafamı kurcalayan bir soru neden adının “Nora: Bir Bebek Evi” olduğuydu. Sanırım cevapları alabilmek için biraz aceleci davrandım çünkü oyun bittiğinde her şey zihnimde netleşti. Nora’nın toplum tarafından kutsallaştırılan evlilik çatısı altında birileri tarafından yönlendirilmesi ve adeta oynatılarak(!) düzenin parçası olmak zorunda kalışı oyunun ana noktasını var ediyor, tıpkı oyuncak bir bebek gibi… Nora’nın bir kadın olarak eşinin, çocuklarının olması ve onların hayattaki en önemli sorumluluklarını oluşturması gerektiği betimlenirken bir yandan da çok fazla noktada kendi özgür iradesi olmadığı gözler önüne geliyor.
Oyun bittiğinde detayları daha net gözlemleyip parçaları birleştirebildim. Oyun, dekor ve kostümlerle bir bütüne ulaştı. Nora’nın içinde yaşadığı bebek evi ışıklarla süslenmişti. Karakterimiz kendi benliğini eline aldığı her adımda her birini bağladı ve buna her yaklaştığında ışıkların her biri sahneden ayrıldı. Bu gerçekliğine yaklaştığının bir sembolüydü bence. Nora’nın yeniden doğumundan önce sancılı birkaç gününe tanık olduk. Şeker yemesine eşi tarafından izin verilemeyen Nora, gerçekliğine ışıkların sahneyi terk etmesiyle erişti. Bence sahne tasarımı ve kostüm seçimleri çok başarılıydı. Nora’nın oyunun başında giyinmiş olduğu kostüm oldukça çocuksu bir parçaydı. Kıyafetleri oyunla paralel olarak değişim göstermeye devam etti. Kendisini ziyaret eden arkadaşının yetişkin kıyafeti giyinmesi bence bu değişimi daha net gözlemlememizi sağladı. Sahneden sarkıtılan ışıkların yerden yükselmesinin beraberinde Nora’nın kıyafetleri de yaşını daha çok yansıtan bir şekilde değişti. Aynı şekilde sesinin çocuksuluğunun ve netliğinin değişimine kendi sesine sahip olma sürecindeki farklılık göstermesine de yakından tanık olduk. Nora’nın küçük çocuğuna bir bebek evi aldığını söylemesiyle başlayan oyun, tüm bu detaylarla şekillenmeye devam etti.
Kendi İç Sesini Yaratmak

Eşi Torvald’ın onu sadece kendisine bağlı olduğunda ve düşüncelerini benimsediğinde sevdiğini gören Nora bu süreçte birden çok duraktan geçiyor. Oyunda Nora’nın okul arkadaşı Kristine, Dr. Rank ve Krogstad ayna rolü üstleniyorlar. Hayatla tanışmasına hiç izin verilmeyen, düşüncelerini eşinin ve babasının sesi oluşturan karakterimizden sadece iyi bir eş ve anne olması bekleniyor. Daha fazlası olmasına izin verilmiyor. Oyuna eşlik eden her bir karakter ise Nora’nın kendi iç sesini yaratabilmesi için bir basamak oluşturuyor. Bence Nora’nın sergilemiş olduğu dans tüm bunların bir dışa vurumu olarak sahneyle bütünleşmiş oldu. Böylelikle son kırılmasını da yaşayan karakterimiz eşi Tolvald ile yüzleşmesinin ardından yeni hayatına doğru bir adım atıyor.
Bu sene de Tiyatro Festivalinin atmosferini soluyabilmek çok güzeldi. Geçen seneki deneyimlerimi buradan okuyabilirsiniz. Nora: Bir Bebek Evi, her detayıyla izlemekten keyif aldığım bir oyun oldu. Festival kapsamındaki oyunun prömiyerine ortak olabilmek ise bence seyir zevkini daha da artıran unsurlardan biriydi. Her kadının bir gün kendi iç sesine sahip olması dileklerimle..