Yıl 1977. Yıldız Savaşları isimli bir serinin ilk filmi vizyona giriyor. Uzun yıllar önce çok çok uzak galaksilerde geçen bir hikaye. Temelinde yıllardır anlatılan klasik bir konuyu ele alıyor: iyiler ve kötülerin savaşı.
Star Wars filmleri hayatımıza gireli 40 yılı aşkın süre geçti fakat bu detaylı evren her geçen gün genişlemeye devam ediyor. Evrenin en çok beklenilen dizisi Obi-Wan Kenobi geçtiğimiz mayıs ayı Disney+‘da haftalık olarak yayınlamaya başladı ve altınıcı bölümü ile final verdi. Dizi serinin hikaye olarak üçüncü, yayın sırasına göreyse altıncı filmi Bölüm III: Sith’in İntikamı filminden 10 yıl sonrasında yaşananları kahramanımız Obi-Wan’ın çerçevesinden konu alıyor.
Obi-wan Star Wars evreni için oldukça önemli bir karakter olsa da bu zamana kadar hiçbir yapımda onun hikayesine doğrudan odaklanılmamıştı. Bu diziyle birlikte hem Obi-Wan’ın hikayesine hem de bunca yıldır evren içinde Bölüm III: Sith’in İntikamı ve Bölüm IV: Yeni Bir Umut filmleri arasında bizim açımızdan koca bir boşluktan ibaret olan 19 yılda neler olduğuna dair bir kapı aralamış oluyoruz.
Dizi, hayranları adeta nostalji treniyle bir yolculuğa çıkarıyor ve en vurucu kısmı da Hayden Christensen ve Ewan McGregor‘ın 17 yılın ardından tekrardan rollerine geri döndüğünü görmemiz oluyor.
“Bana yardım et, obı-wan Kenobı. tek umudum sensin”
Prenses Leia, Star Wars Episode IV: A New Hope (1977)
Güçten uzaklaşmış, kendine Tatooine gezegeninde bir iş bulmuş umutsuz ve içine kapanık Obi-Wan’ın (Ewan McGregor) yolu serinin ana karakterlerinden Prenses Leia (Vivien Lyra Blair) ile kesişiyor. Sith yönetimindeki İmparatorluk’a hizmet eden Engizisyoncular tarafından kaçırılan Leia’nın tek umudu ise Obi-Wan Kenobi’nin ta kendisi. Tıpkı Yeni Bir Umut filminde olduğu gibi. Dizi boyunca bu ikilinin kimyası, aralarındaki iletişim ve ana seriye yaptıkları atıflar bizce tartışmasız dizinin izlemesi en keyifli kısımlarıydı. İlk üçlemede Obi-Wan ve Luke ilişkisini doya doya görmüş olsak da bu ikiliyi birlikte izleme fırsatı bulamamıştık. Kenobi dizisi ise bu açığı oldukça iyi kapatıyor.
Dizide Obi-Wan’ın içinde bulunduğu ruh hali, 10 yıl önce yaşananlardan dolayı kendini suçluyor oluşu da seyirciye iyi bir şekilde veriliyor. Jedi’ların imparatorluk tarafından birer birer avlandığı bu zaman diliminde güçle olan iletişimi zayıflayan Obi-Wan’ın Leia’yı kurtar için tekrardan gücü kullanmasına şahit oluyoruz.
Hayden Christensen tarafından hayat verilen Anakin Skywalker/Darth Vader karakteri dizinin önemli bir parçası olsa da bu sefer yapımın ana kötüsü değil. Moses Ingram tarafından canlandırılan Üçüncü Kız kardeş Reva karakteri bu dizi ile tanıştığımız yeni bir karakter. Dizi haftalık olarak yayınlandığından ve 6 bölümlük mini bir dizi olarak sunulduğundan seyirci başlangıçta bu karakterin motivasyonunu anlamakta zorluk çekiyor. Final bölümüne geldiğimizde ise artık bu karakterin hikayesini biliyor konuma geliyoruz.
Star Wars evreni herkesin zihninde iyi ve derin işlenmiş kötü karakterlerin olduğu bir evren olarak resmediliyor dersek yanılmış olmayız. Bu yüzden dizinin başlangıcında hiç bilmediğimiz ve yaptıklarının nedenlerini bilmediğimiz bir kötü karakterle karşılaşınca empati kurmakta güçlük çekiyoruz. Bu da seyirciye sanki içi boş, sadece yazılmak için yazılmış bir karakter havası veriyor. Tüm bunlara rağmen dizi, son iki bölümüyle hikayeyi toparlamayı başarıyor. Reva karakteri Star Wars evreninin enleri listesine giriş yapmamış olsa da bu dizi için yeterli bir kötü karakter imajı çiziyor.
“anakın skywalker’ı sen öldürmedin. ben yaptım.”
Darth Vader, Obi-Wan Kenobi (2022)
Final bölümü, filmlere olan göndermeler, nostalji ve elbette ki bizleri en çok içine çeken Anakin Skywalker’ın içinde bulunduğu flashback sahneleri dizi bittiğinde memnun hissetmemizi sağlan en büyük etkenlerdi. 17 yılın ardından Anakin Skywalker/Darth Vader ve ustası Obi-Wan Kenobi’nin ışın kılıçlarıyla olan düellosunu bir kez daha görmek dizinin hayranlara sunduğu sürprizlerden biriydi.
Final sahnesindeki düello sırasında Obi-Wan’ın, Vader’ın maskesini ikiye böldüğü ve Anakin’in yanmış yüzünün ortaya çıktığı an, dizinin en önemli anlarından biriydi. İkisi arasındaki diyaloglar bir kez daha yürekleri sızlattı ve bizleri 2005’e, Bölüm III: Sith’in İntikamı filmindeki düello sahnesine geri götürdü.
Obi-Wan Kenobi bütünüyle bakıldığında hayranları sevindiren bir yapım olsa da genel izleyicide aynı etkiyi bırakamayacak etkenlere sahip. Dizi hikaye anlatımının birçoğunu görsellik ile yapmış olmasına rağmen sinematografi bu yapımın güçlü yönlerinden biri değildi. Kenobi çok büyük bütçeli bir yapım değil ve belli ki bütçenin büyük çoğunluğunu serinin sevilen isimlerini bir ara getirmek için kullanmışlar. Bu seçim bakıldığında hem hayranları hem de genel izleyiciyi iyi anlamda etkileyen seçimlerden biri olmuş. Ewan McGregor ve Hayden Christensen’ı 17 yılın ardından tekrardan ekranda gören hayranlar seyir keyfi yaşarken, genel izleyici de bu iki oyuncunun karakterleri ortaya koyuş şekliyle tatmin oluyor.
Dizinin diğer bir eksisi ise ışın kılıçları konusunda. Star Wars evreniyle ilgili bir yapım ortaya koyduğunuzda ve Obi-Wan, Darth Vader ve Reva gibi ışın kılıcı kullananlarla dolu karakterlere sahip olduğunuzda dizinin sonunda sadece birkaç dakika süren ışın kılıcı düelloları görmüş olmak biraz garip kalıyor. Bu evrende aksiyon sahnelerinin ana yapı taşlarından biri olan bu faktörü Obi-Wan Kenobi gibi aksiyonu bol bir karakteri ve hikayeyi anlatırken arka planda bırakmak dizide ciddi bir ışın kılıcı eksikliği yaratıyor.
Tüm bunlara rağmen Obi-Wan Kenobi evrene ve hikayeye oldukça iyi hizmet ediyor. Bizim için her zaman ‘umudu’ temsil eden bu karakterin evrenin ve kendi hayatının en kasvetli zamanında umutsuzluğa kapılmış olmasını izlemek içimizi burkuyor. Yazının başında da bahsettiğimiz gibi Star Wars aslında yıllardır her yapımda kullanılan çok basit bir konuyu ele alıyor. İyiler ve kötülerin savaşı. Fakat Star Wars’u diğerlerinden ayıran en önemli etken bu savaşın bir kazananı olmaması. Teoride kazan bir taraf olmasına rağmen karakterlerin verdiği kayıplar, bu savaşın onların üzerinde bıraktığı etki, bazen en yakınının dönüştüğü insanı tanıyamamak ve hatta bütünün iyiliği için o kişiyi öldürmek zorunda kalmak her şey bittiğinde bizleri “kim kazandı ve neyi kazandı?” sorularını sormaya itiyor. Tüm bunların açtığı yaraları iyileştirense yine çok basit ama bir o kadar da güçlü bir etken: Sevgi.
Bu formül, altyapısı iyi oluşturulmuş hikaye ve karakterlerle buluşunca ortaya izlemesi çok keyifli 12 film ve sayısız dizi çıkıyor. Obi-Wan Kenobi de temelinde yine bu formüle sadık kalarak 6 bölümlük küçük bir macerayı ekranlara getiriyor.
