Gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düzyazı türü olarak tanımlanan hikaye, destanlarla ve mitlerle doğup günümüze kadar önemli değişimler gerçekleştirir. Dünya edebiyatında Boccaccio‘nun Decameron adlı hikayeleri türün ilk örneği olarak kabul edilir. Türk edebiyatında ise modern anlamda hikayenin görülmesi Tanzimat Dönemine rastlar.
Heideger‘in ifadesiyle dil, “varlığın evi”dir. Hikaye ise varlık evinin en önemli bölümüdür. Bugüne kadar varlık evlerine bizleri misafir eden çok sayıda öykücü vardır. Günümüzden geçmişe doğru ödül alan Türk öykücüleri sizler için liste haline getirdik!
Şermin Yaşar
1982 Berlin doğumlu olan Şermin Yaşar, Türk Dili ve Edebiyatı mezunudur. Yüksek lisansını yine edebiyat alanında yapmıştır. Sosyal medyada “oyuncu anne” olarak bilinen yazarın öykü kitaplarının yanında çocuk kitapları da vardır.
2021 yılında Deli Tarla adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikaye Armağanı‘na layık görülmüştür. 16 kısa öyküden oluşan kitap, aile – toplum yapısını ve anne figürünü konu edinerek insan psikolojisini gözler önüne serer. Yazar, herkesi anlatan metinler üzerinden Türkiye coğrafyasını ne kadar iyi tanıdığını okuyucuya gösterir. “Yeniden gülmeyi başarabilen insanların muamması” için öyküler sunar.
“Gülüş anne babadan geçen bir şeydir, anne baban gülüyorsa sen de gülersin; onlar gülmüyorsa istediğin kadar içinden gelsin senin yüzüne bir tebessüm layığınca oturamaz.”
Hakan Bıçakcı
İlk romanı 2002 yılında çıkan Hakan Bıçakcı, 1978 yılında İstanbul’da doğmuştur. 2001 yılında Bilkent Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olmuştur. Çeşitli dergiler için edebiyat eleştirileri, sinema yazıları ve öyküler yazar.
Normal Nefes Almaya Devam Edin adlı öykü kitabıyla 2020 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne layık görülür. Hüzünle mizahın iç içe geçtiği, küçük ve sıradan insanların hikayelerinden oluşan kitapta 6 ana başlık ve 39 kısa öykü vardır. Kitapta günümüz insanının farklı modellerine rastlanır; ekonomik zorluklar yaşayanlar, işsizlik sıkıntısı çekenler, geleceğe dair umutsuz olanlar, plaza hayatına sıkışan beyaz yakalılar… Farklı bir üslup ve kısa cümlelerle anlatılan öykülerin genellikle bir çıkışı yoktur, bir yere bağlanamazlar. Kurul, kitabın bugünün tekinsiz dünyasının yarattığı sanrılar içinde kaybolan insanın metaforlar üzerinden incelikli bir dil ve ritmi yüksek bir kurguyla anlatılması nedeniyle ödülü layık görüldüğünü belirtmiştir.
“‘Kendi kendine konuşana’ değil de ‘söylediklerini bir tek kendi anlayana’ deli denebilir.”
Melisa Kesmez
Melisa Kesmez, Eylül 1980’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Sosyoloji mezunudur. Bir dönem Londra’da yaşamıştır. Dergilerde yazar ve çeviriler yapan yazar, ilk kitabı Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz ile edebiyat dünyasına adım atar.
2019 yılında Nohut Oda adlı kitabıyla Sait Faik Hikaye Armağanı’na layık görülür. Kitabın girişinde şöyle der Melisa Kesmez; “Kendini bildi bileli kabuğunu arayanlara…” Toplam beş öyküden oluşan kitap, kendini bir yere ait hissetmenin zorlaştığı ve güvenli bir liman bulamama anlarında, kendine bir ev inşa edebilmenin üzerinedir. Sarıp sarmalayan sıcaklığıyla, nefessiz bırakan boğuntusuyla, telaşsız ve duru bir üslupla anlatmayı başardığı için ödüle layık görülür.
“Aradığım bir şey vardı, beklediğim bir kurtuluş anı, bir ‘her şey yoluna girecek’ duygusu… Başta varmayı umduğum yer neresiydi, artık pek emin değildim ama oraya varamadığım kesindi.”
Ömür İklim Demir
Ceza avukatı, reklam ve blog yazarı olan Ömür İklim Demir, 1980 yılında Adana’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölümünü bitirmiştir. İlk kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı ile Haldun Taner Öykü Ödülü‘ne layık görülür.
10 öyküden oluşan kitapta, ilk üç öykü birbiriyle bağlantılı bir şekilde ilerler. Samimi ve akıcı bir üslup kullanan yazar, hayatta karşımıza çıkabilecek bütün evhamları bize sunar. Birbirini ıskalayan hayatlar, hizada bekleyen bıyıklı tuzluklar, intihara meyilli tahta mandallar bile vardır öykülerinde.
“Bir öykünün içinde olsaydı hikayenin tam bu noktada bitmesini çok isterdi Selim. Fakat öyle olmadı. İki saat içinde salondaki illüzyon sona erdi; çünkü mutlu son diye bir şey yoktu uzun vadede bütün hikayeler mutsuz biterdi.”
Cemil Kavukçu
Bursa’nın İnegöl ilçesinde dünyaya gözlerini açan yazar, İstanbul Üniversitesi Jeofizik bölümünden mezun olmuştur. Eleştirmen Fethi Naci, Cemil Kavukçu için şöyle der: “Elini neye değdirse öykü oluyor, tam bir anlatı ustası.” 1980 yılında bir dergide öyküsünün yayımlanmasıyla öykücülüğe başlar. İlk başlarda kendi imkanlarıyla kitaplarını bastırır. On yılı aşan bir süre zarfında üç kitapla edebiyat dünyasında ismini duyuramaz. Sonra Uzak Noktalara Doğru adlı öykü kitabını arkadaşının ısrarıyla yayınevlerine gönderir ve olumlu cevap alır.
Bu kitabıyla 1996 yılında Sait Faik Hikaye Ödülü’nü kazanır. Yazar; “öykülerimin omurgası” der bu kitap için. Öykülerde bireyin kendini arayışı görülür. Gündelik yaşamda varlıkları ya da yoklukları hissedilmeyen bireyin arayışı, içsel yolculuğu vardır.
“Gözlerimi kısmış aynaya bakıyorum, yüzüm ne kadar anlamsız. Boşluklar İmparatoru; öyle diyorum aynadakine.”
Bilge Karasu
Bilge Karasu 1930’da İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun olur. Burs kazanarak Avrupa’ya gitmiştir. Yaşamının sonuna kadar Hacettepe Üniversitesinde çalışır. Gece adlı romanıyla Pegasus Ödülü’nü kazanır ve bu ödülü alan ilk Türk yazar olarak kayıtlara geçer. 1971’de Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı adlı kitabıyla Sait Faik Hikaye Armağanı’nı alır.
Üç hikayeden oluşan kitapta cümle yapısı şiire yakındır. Yazar, düzyazı şiirini amaçlar. Metinlerarasılık, hayal gücü, bilinç dışı unsurlar vardır. Kitapta postmodern öyküler karşılar bizleri.
“ Gene, buz tutmuş bir geçmiş zaman yokuşunda…”
Tomris Uyar
Cemal Süreya, en güzel aşk şiirlerini onun için yazar. Edip Cansever de ona aşıktır. Aşkın kadınıdır o. Daha çok bu bilgiler sayesinde tanıdığımız yazar Tomris Uyar, 15 Mart 1941’de doğmuş ve kanser nedeniyle 2003’te hayata gözlerini yummuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine bağlı Gazetecilik Enstitüsünü bitirmiştir.
1987’de ikinci kez Sait Faik Hikaye Armağanı’nı almasını sağlayan eseri Yaza Yolculuk adlı öykü kitabıdır. Dokuz hikayeden oluşan kitaptaki öykülerin başkahramanı ‘yaz’dır. Bu hikayelerde, insan ilişkilerini, kadın haklarını, toplumun kadınlara baskısını, mutlu olamayan insanları bizlere sunar Tomris Uyar. Bir iç yolculuk vardır. Fethi Naci, Yaza Yolculuk kitabındaki öyküleri şu şekilde tanımlar: “Toplumsal çalkantıları bir hikayenin verebileceği ölçülerle verirler; altını kalın kalın çizmeden, bağırmadan, abartmadan. Ve insanlarla, insan özlemleriyle, yalnızlıklarıyla, acılarıyla, umutlarıyla, umutsuzluklarıyla… Soyut kavramlarla değil.”
“..sık sık gözlerini kaldırıp güneşi, bir türlü gelmeyen, yaşamımıza bir süreklilik halinde yerleşen yazın kızgın güneşini bekliyorlardı. Yaz, ortak bir sanrı gibiydi.”
Ferit Edgü 
24 Şubat 1936 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesinde bir müddet eğitim gördükten sonra Fransa’ya gider. Yazın hayatına şiir yazarak başlayan Ferit Edgü, öykü, resim eleştirileri ve deneme de yazmıştır. 1979’da Bir Gemide adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikaye Armağanı’na değer görülür.
Sekiz öykü yer alan bu kitapta, şiirsel bir dil kullanır yazar. Kimi zaman dram, kimi zaman sevinç vardır öykülerinde. Yazar, kitabın arka kapağına Tolstoy’un Savaş ve Barış’ından bir not düşer: “Toplumsal ve bireysel felaketlerle dolu günler yaşıyoruz.” Bu cümle kitabın geneline hakim olan bir duygudur.
“Eksik bir şey var. O akşam da eksik bir şey vardı. Tüm yaşamım boyunca eksik bir şey vardı. Hiçbir zaman bulup çıkaramadım.”
Füruzan
1932’de İstanbul’da doğan Füruzan’ın tam adı Feruze Çerçi’dir. Orta öğrenimini yarıda bırakarak tiyatro oyunculuğu yapmıştır. Daha sonra kendini edebiyata adar. İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 yılında Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazanmıştır. Bu ödülü kazanan ilk kadın yazar unvanını alır.
Üç bölümden oluşan kitapta toplam 12 öykü vardır. Klasik öykü dizilimi olmadığı için anlaması zor bir eserdir. Her satırında yoksulluk ve yokluk olan bu hikayeler; istismar edilen kızları, kötü yola bulaşan kadınları, hayata tutunmaya çalışanları ve bu hayatta bende varım diyen kadınları anlatır.
“Parasız yatılı imtihanlarının çocukları hep erken gelir. Hiç gecikmez.”
Yusuf Atılgan
27 Nisan 1921 yılında Manisa’da doğan Yusuf Atılgan’ın asıl adı Yusuf Ziya’dır. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatını bitirmiş ve öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Siyasal nedenlerden dolayı hapse atılır ve öğretmenliği elinden alınır. Modernizmin etkisinde kalan Atılgan, şiir yazarak edebi hayata başlamasına rağmen romanlarıyla tanınır.
Bodur Minareden Öte adlı kitabıyla Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazanır. Yazarın tek hikaye kitabı olan Bodur Minareden Öte 10 öyküden oluşur. Bu öykülerde Albert Camus vari karakterler ve durumlar vardır. Camus’nün felsefesiyle örtüşür.
“Kendini öldürenlerin yaşamayı aşırı sevenler olduğunu düşünürdüm.”
Yaşar, Şermin, Deli Tarla, İstanbul: Doğan Kitap, 2020
Kesmez, Melisa, Nohut Oda, İstanbul:Sel Yayınları, 2018
Demir, Ömür İklim, Muhtelif Evhamlar Kitabı, İstanbul: YKY, 2020