Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar | 40 Alıntı

spot_img

1- “Bu sözleri unutamam artık; bütün geleceğimi kararttın. Oysa, kitaplardan söz ederken sesin ne kadar farklıydı.”
(s.15)

2- “İçimde bir boşluk var; perşembe sabahları, okula gitmek istemediğim sırada duyduğum korkuya benzeyen bir boşluk.”
(s.20)

3- “İşte bu ahşap evimde, bir gece için de olsa, seni barındırıyorum; bir işe yaradığımı hissediyorum. Son zamanlarda neye yaradığımı pek bilemiyorum da. Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi.”
(s.23)

4- “Bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiğimi zaten bir türlü kavrayamam. Mesela, karanlıktan sonra birdenbire nasıl aydınlık olur, albayım? Siz hiç görebildiniz mi?”
(s.33)

5- “Üzülme. Evimizin önünden aynı çamur geçiyor. Aynı güneş, çamurumuzu toz ediyor.”
(s.56)

6- “… çünkü, galiba aşıktım.”
(s.61)

7- “Oysa ben, bütün cümlelerin baş tarafını kaçırdığımı çok iyi biliyordum; oyuna geliyordum.

Çünkü, bütün gücüme rağmen oyuna geliyordum. Kendime kızıyordum: Çünkü oyuna geliyordum, anlıyor musun oğlum Hidayet? oyuna geliyordum. Oyuna gelmemeliydim, bana oyun oynanmamalıydı. Bütün gücümle uyanık kalmalıydım; başkalarının rüyalarını görmemeliydim.”
(s.63)

8- “Bazı sözler vardır, oğlum Hidayet, insan onlarsız edemez. Ölü noktaya gelmiş olan bir oyun, onlarla birden canlanır; akıcı, sürükleyici bir duruma gelir.”
(s.64)

9- “Bir yaşantıyı tam bitirmeli. Hiçbir iz kalmamalı ondan. Yeni yaşantılar için. Yeni yaşantılar için. Bunu önceden bilseydim, yaşantı milyoneri olmuştum. Ha-ha.”
(s.65)

10- “… ben fazla tuzlu sevmem halbuki, isteyen sofrada ilave eder, az tuzluya çare vardır, çok tuzluya çare yoktur, ben bütün bu sözleri çok tatlı bir dille söylediğimi sanıyordum …”
(s.83)

11- “Kimseden karşılık beklemiyorum. Ben monologdan yanayım. Sevgisiz acımaya karşıyım.

Eski düzene isyan ediyorum ve eski düzenin değişmesine karşıyım. Ha-ha.”
(s.89)

12- “Ve bütün sözlerimi yarıda kesmesine izin verdim. Ben ki, bu konuda kimseye yetki vermemişimdir.”
(s.91)

13- “… kalbimden ona da yaprak açardım. Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor.”
(s.101)

14- “Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmağa devam edebilir. Sen anlamazsın tabii. Anlamak için insanın bazı eksik yönleri olmalı.”
(s.140)

15- “Senin için her şeyi yaparım:

Yaşantımın size iyi gelmeyen yanlarını kendime saklarım. Çünkü sizi seviyorum Bilge. Bütün hayatımı, hayır bütün hayatımın sadece güzel oyunlarını, yerdeki terliklere doğru çekingen hareketler yapan ayaklarınızın dibine seriyorum.

Bu yaşantının sonu kötü bitecekti. Kitaplarda öyle yazıyordu. Bu yaşantının da sonu kötü bitecek albayım. Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler, başkalarının yaşantılarına kısa bir süre için girerler.”
(s.158)

16- “Bazı insanların, bazı şeylere hiç hakları yoktu: ne var ki, insanlar da en çok bu hiç hakları olmayan şeyleri yapıyorlardı.”
(s.189)

17- “Hayır, kelimeler aldatıcıydı; kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.”
(s.210)

18- “Herkes biliyordu ki, bu dünya aslında yoktu; bunu Hikmet de biliyordu. Herkesi okumaya vakti olmadığı için, onlara romanlar yaratıyordu Hikmet, oturduğu koltukta.”
(s.241)

19- “Onlar da yalnız kaldılar. Bu, sözün gelişi bir yalnızlık değildi: Kelimenin sözlükteki anlamıyla bir yalnızlıktı: Yanlarında başkaları bulunmuyordu.”
(s.247)

20- “Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur.

Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok.”
(s.255)

21- “Kendinizi bu akışa bırakın albayım. Zaten kaç kişi kaldık şurada: Bakın insanlık da öldü.

Siz bilmezsiniz albayım: İnsanlık tek başıma kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.”
(s.257)

22- “Kendime engel olamıyorum: Yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum. İnsan, sevdiğini üzmek pahasına ondan yararlanmağa çalışıyor. Bu arada benim gibi, aşağılık durumlara düşüyor. Çünkü neden? Çünkü yalnızlık ve karanlık onu vahşileştiriyor.”
(s.259)

23- “Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman.

Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
(s.259)

24- “Yazalım albayım. İşte kalem, işte ıstırap albayım. Benden başlayalım albayım. Önce ben konuşurum. Sonra, gene ben konuşurum. Soldan girerim albayım. Akşam olmaktadır albayım. Bütün güzel oyunlarda, heyecanı arttırmak için akşam olur albayım: Işıklar yavaş yavaş söner. Güneş demek istiyorum albayım. Parantez içine yazılır albayım ‘hava kararmaktadır’ diye.”
(s.262-263)

25- “Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. Okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor.”
(s.286)

26- “Her hareketin bir anlamı var. İnsan, benim gibi hareketten vazgeçerse, bu anlamları daha iyi hissediyor.”
(s.313)

27- “… affedersiniz ne kadar güzelsiniz, neden insan bir kelime bir cümle yüzünden kaybediyor?”
(s.317)

28- “beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, …”
(s.318)

29- “Sevgili Bilge, işte bu yüzden hayal ve gerçek benim onlara verdiğim anlamları kaybetmek üzere. Sen, yaşadığım bir gerçek misin? Yoksa, bir zamanlar yaşamış olduğum bir rüya mısın? Yoksa ikisi de değil misin?

Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşantılarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.”
(s.327)

30- “Göründüğüm kadar rahat değilim albayım. Fakat kimseye dinletemiyorum. Beni ciddiye almıyorlar.

Hayallerimde bile yenik düşüyorum.”
(s.331)

31- “Çünkü hayatta başka şeylere önem verilmesi gerektiğini öğrenmiştim. Fakat bunu öğrenmekte çok geç kalmıştım. Neyse, bu mesele de ayrıydı. Bunları insan zamanında görmeliydi.

Ben bütün oyunların, çocuklukla birlikte sona ereceğini bilseydim, muhakkak oynardım işte: Haini oynardım, korkağı oynardım, fakat oynardım; kimse beni sahneden çıkaramazdı. Büyüyünce bu rolleri oynamak pek hoş olmuyordu. Neyse bu mesele de ayrıydı.”
(s.361-362-363)

32- “Törenler ve dilekçelere dayanarak bir insanın öldüğüne nasıl inanırsınız?”
(s.369)

33- “Sevgili Bilge,
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.”
(s.385)

34- “Konuşmamak ne iyi, bir bilsen. İnsan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. Fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor. Kendinden nefret ediyor.”
(s.387)

35- “Dalgınlıkla yanlış kelimeler kullanmayalım; birbirimizi bu hususta her zaman uyaralım. Dikkat et, hatırlıyorsun ya, diyelim; aman elini unutma, elinden bir kaza çıkmasın. Bir de ne olur kelimelere dikkat et, yalvarırım kelimeleri unutma!”
(s.401)

36- “Mış gibi yapmaktan usandım albayım.”
(s.411)

37- “Fakat beyefendiciğim, biraz geç kaldık: Artık herkes resimli roman okuyor. Eski moda harflerle kimse ilgilenmiyor.”
(s.449)

38- “Gene de gidebilirim istersen: Hiç gelmemişim gibi yaparız.”
(s.450)

39- “Sonra da beni bırakıp gidecek albayım. Kendi yerine bir şey bırakmadan gidecek.”
(s.456)

40- “Fakat yoruldum albayım. Artık hiçbir şey yapmak istemiyorum. Gerçekten bir şey yapmak istemiyorum. Korkuyorum.

Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın?”
(s.463)

 

Tehlikeli Oyunlar
İletişim Yayınları

spot_img
Zeynep Gizem Eskici
Zeynep Gizem Eskicihttp://instagram.com/siyahbeyazkutuphane
"küçük hanım yine hayaller peşinde... küçük bir hanım olamayan küçük hanım"

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.