1985 yılında İngiltere’nin Oxfordshire bölgesinde kurulan Radiohead, müzik dünyasında kendine özgü bir yer edinmiş ve 1990’ların ortalarından itibaren alternatif rock sahnesinin öncülerinden biri olmuştur. Thom Yorke (vokal, gitar, piyano), Jonny Greenwood (gitar, klavye), Colin Greenwood (bas gitar), Ed O’Brien (gitar, vokal) ve Phil Selway‘den (davul) oluşan grup, deneysel ve yaratıcı yaklaşımlarıyla tanınır ve bu özelliklerini en güçlü şekilde “OK Computer” albümünde sergilemiştir. 1997 yılında yayımlanan “OK Computer”, sadece bir albüm değil, modern zamanların endişe ve yabancılaşma temalarını yansıtan bir başyapıt olarak müzik tarihine geçmiştir.

1. Airbag
Albümün açılış parçası “Airbag“, dinleyiciyi derin bir nefes alarak karşılar. Jonny Greenwood’un gitar riff’leri ve Thom Yorke’un kendine özgü vokali, araba kazasından sağ kurtulan bir kişinin yaşadığı şok ve hayatta kalmanın getirdiği minnettarlık üzerine odaklanır. Bu şarkı, modern yaşamın kırılganlığını ve anlık deneyimlerin önemini hatırlatır. Ayrıca parça, otobiyografik özelliğe sahip. Thom Yorke, on yıl önce geçirdiği bir araba kazasından esinlenmiştir ve bu korkusunu daha önce The Bends’in B-side şarkısı “Killer Cars“ta da dile getirmiştir.
2. Paranoid Android
“Paranoid Android“, albümün mihenk taşlarından biridir. Bu epik parça, bir mini senfoni gibi çeşitli duygusal evrelerden geçer, modern toplumun birey üzerindeki baskısını ve teknolojinin insani ilişkiler üzerindeki yıkıcı etkisini ustalıkla gözler önüne serer.
Thom Yorke’un üç farklı ruh hali olarak adlandırdığı üç bölümden oluşan şarkı; delilik, şiddet ve kapitalizme karşı siyasi itiraz temalarını işler. Yorke, şarkının sözlerini Los Angeles’ta bir barda yaşadığı tatsız bir deneyime dayanarak yazmıştır. Uyuşturucu kullanan yabancıların arasında kendini rahatsız hisseden Yorke, özellikle üzerine içki döküldükten sonra saldırganlaşan bir kadından ilham almıştır. Şarkının ikinci bölümündeki “kicking squealing Gucci little piggy” (tekmeleyen ciyaklayan Gucci küçük domuzcuk) dizesi bu kadına atıfta bulunur.
3. Subterranean Homesick Alien
“Subterranean Homesick Alien” şarkısında Yorke, kardeşlerinden farklı veya izole hissedişinden bahseder. Hayat dediğimiz bu adaletsiz oyunun aktif bir katılımcısı olmak yerine, sessiz bir gözlemci olabilmek için bir uzaylı kolonisinin kendisini alıp götürmesini diler. Şarkının başlığı, Bob Dylan‘ın “Subterranean Homesick Blues” şarkısından esinlenmiştir ancak Radiohead, Dylan’ın folk tarzından oldukça uzak bir yaklaşım sergiler.
4. Exit Music (For a Film)
“Exit Music (For a Film)“, Shakespeare‘in Romeo ve Juliet trajedisinden ilham alır. Şarkı, akustik gitarla başlar ve Yorke’un neredeyse fısıldayan vokalleriyle dinleyiciyi içine çeker. Zamanla, şarkının yapısı genişler ve yoğunlaşır, elektronik unsurlar ve dramatik orkestrasyon eklenir. Bu parça, kaçış ve kurtuluş temalarını işlerken aynı zamanda bir uyarı niteliği taşır: “We hope that you choke” (Umarız boğulursunuz) sözleriyle sona erer. Radiohead, 1996 turnesi sırasında yönetmen Baz Luhrmann tarafından “Romeo + Juliet” filmi için bir şarkı kaydetmeleri istenince bu parçayı yaratmışlardır.
5. Let Down
“Let Down“, modern yaşamın monotonluğunu ve bu hayatın insan ruhu üzerindeki etkilerini ele alır. Şarkının sonunda katman katman birikerek zirveye ulaşan vokal harmonileri, duygusal doruk noktasını oluşturur ve dinleyiciyi derinden etkiler.
Thom Yorke parçayı şöyle açıklar:
“Sentimentalizm, sadece duygusal olmak için duygusal olmaktır. Duygularla bombardımana tutuluyoruz, insanlar duygulanıyor. İşte bu, Let Down (Hayal Kırıklığı)dır. Her duyguyu hissetmek sahtedir. Ya da her duygu aynı düzlemde yer alıyor, ister bir araba reklamı olsun ister bir pop şarkısı.”
Jonny Greenwood ekler:
“Andy Warhol bir keresinde kendi sıkıntısının tadını çıkarabileceğini söylemişti. ‘Let Down’ bununla ilgili. Bu, bir geçiş bölgesi hissi. Bir mekandasınız, tüm bu izlenimleri topluyorsunuz, ama hepsi o kadar boş görünüyor ki. Artık dünyayı kontrol edemiyorsunuz. Orada yürüyen binlerce insandan çok uzak hissediyorsunuz.”
6. Karma Police
“Karma Police“, albümün en tanınmış şarkılarından biridir ve adeta bir marş niteliğindedir. Haksızlık yapanların cezalandırılmasını isteyen birinin öyküsünü anlatan şarkıda, Yorke’un alaycı ve karanlık sözleri, basit ama etkileyici bir melodiyle birleşir. Şarkının sonunda yer alan “For a minute there, I lost myself” (Bir anlığına, kendimi kaybettim) sözleri, albümün genel teması olan yabancılaşma ve kimlik kaybının özetidir. Thom Yorke ve Jonny Greenwood, şarkının aslında komik olması amaçlandığını ve ciddi olmayan sözleriyle karamsar bir albüme hafiflik kattığını da belirtmişlerdir.
Thom Yorke şöyle açıklar: “Karma önemlidir. Karma gibi bir şeyin var olduğu fikri beni mutlu ediyor. Beni gülümsetiyor. “Karma Police” büyük bir firmada çalışan herkese adanmıştır. Bu, patronlara karşı bir şarkıdır.”
Jonny Greenwood ise ekler: “Onu kaydettiğimizi ve doğru olmadığını düşünüp tekrar kaydettiğimizi hatırlıyorum. Sonra bir demo, bir prova kaydı duyup, ‘Bu daha iyi. Neden bunu böyle yapmıyoruz?’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bunu böyle yaptığınızda tüm yargılar bir şekilde pencereden dışarı çıkıyor. Sondaki yüksek sesleri, yüksek ton değiştiren sesleri yaptığımı hatırlıyorum. Bu, sanırım The Smiths’e bir selam niteliğindeydi.”
7. Fitter Happier
“Fitter Happier” modern toplumun duygusuz ve soğuk havasını yansıtacak şekilde nesnel bir biçimde sunulmuş bir liste niteliğindedir. Melankolik arka plan melodileriyle şarkı, albümdeki en korkutucu parçalardan biri haline gelir. Parça, modern yaşamı tarif ederken toplumu düzenleyen bir şeylerin yanlış olduğunu da ima eder.
“Fitter Happier,” OK Computer’ın temalarını en doğru şekilde tanımlayan parça olarak değerlendirilebilir. Yorke, şarkının ortaya çıkışını şu sözlerle anlatır: “Bu şarkıyı yazarken bir bilgisayar sesiyle tüm hayatınızı özetleyebileceğinizi düşündüm. Bu beni gerçekten korkuttu.”
8. Electioneering
“Electioneering“, Radiohead’in en açık politik şarkılarından biridir. 1990’ların sonlarında dünyayı saran neo-liberal politikalara karşı huzursuzluğu yansıtan parça, Radiohead’in R.E.M. grubu ile çıktığı turnede öne çıkan bir parçaydı.
Thom Yorke, bu şarkının Noam Chomsky okumaktan ilham aldığını belirtmiştir. “Chomsky’yi okurken hissettiğiniz bir duygu vardı; bir şeyler yapmak ve dışarı çıkmak istiyorsunuz, ama aslında çaresiz olduğunuzu fark ediyorsunuz.”
9. Climbing Up the Walls
“Climbing Up the Walls“, endişe ve şüphe gibi hoş olmayan duyguların İngilizce deyimsel ifadesini alarak bu ifadeye bir ses veriyor. “Climbing Up the Walls”, grubun ‘korkutucu’ olarak tanımlanabilecek ilk parçalarından biridir. Ağırlıklı olarak yaylılara dayanır ve Jonny Greenwood’un tek başına bestelediği yaylı bölümünde birbirinden çeyrek ton farklı çalan 16 farklı keman yer alır. Thom, tüyler ürpertici melodilere, insanların karşılaştığı amansız iç şeytanlar hakkında aynı derecede akıldan çıkmayan sözlerle eşlik eder.
10. No Surprises
“No Surprises“, albüm için kaydedilen ilk şarkıydı ve grup aslında orijinal kayda sadık kaldı. “No Surprises”, modern yaşamın baskılarına karşı bir başkaldırıdır. Yorke, şarkının “Bring down the government/They don’t, they don’t speak for us” (Hükümeti indir/Onlar, onlar bizim için konuşmuyor) dizesinin politik bir anlam taşımadığını, sadece insanların çürümeye terk edildiğini ve yardım alamadığını ifade ettiğini belirtmiştir.
“No Surprises”, bir anlamda huzur bulmak için edilen bir dua gibidir. Şarkının klibi de bu duyguyu destekler niteliktedir; Yorke, bir fanusun içinde nefesini tutarken şarkıyı söyler ve sonunda suyla dolan fanusun içinden nefes alarak kurtulur.
No Surprises’ın müzik videosu:
11. Lucky
“Lucky“, 1990’lardaki Bosna çatışması sırasında yazılmış ve yardım albümü The Help Album‘de yer almak üzere kaydedilmiştir. Şarkı, bir uçak kazasını tarif ederken Thom Yorke’un uzun mesafeli seyahat korkusunu büyük ölçüde yansıtır. Bu konu, Radiohead’in “Airbag” gibi diğer şarkılarında da işlenmiştir. Yapımcı Nigel Godrich, “Lucky”nin tamamlanmasının OK Computer’a dönüşecek olan sürecin başlangıcı olduğunu belirtmiştir.
12. The Tourist
“The Tourist“, albümün son parçasıdır ve yükselen gitar soloları ve ruhani vokalleriyle albümü noktalar. Parça, hayatın tadını çıkarmakla ilgilidir; bir turistin bir yeri ziyaret ederken hızlı bir tempoda hareket etmesini eleştirir. Thom Yorke, şarkıyı yazarken her şeyin hızla geçtiği ve her şeyi zar zor görebildiği bir anı yansıtmıştır. Ayrıca Yorke, “The Tourist” hakkında konuşurken şöyle söyler: “Bu şarkı, hayatımızın ne kadar hızlı geçtiğini ve bazen yavaşlamamız gerektiğini hatırlatıyor.”
Şarkının adı, Yorke’un Paris’te karşılaştığı turistlerden ilham alınarak konulmuştur. Bu turistlerin sürekli bir yerlere koşuşturduklarını gözlemleyen Yorke, şarkının sözlerini yazarken bu görüntüyü aklında tutmuştur.
Radiohead’in köklü kariyeri için bir başlangıç olarak görülen “OK Computer“, teknoloji çağının sorunlarının rock müzik ile harmanlanmasıyla karşımıza çıkar. Albümde hayattan kesitler ve duygular müzikal olarak etkileyici bir şekilde işlenir. Ve böylelikle “OK Computer,” duygularımızı ifade edebilecek önemli bir rock albümü olarak müzik tarihinde yerini almıştır.