Oruç Aruoba, hem şiir hem felsefe severler tarafından çokça okunan bir yazar olarak, Japon edebiyatından haiku adıyla bilinen şiir türünü kendine has bir üslupla ve yazı diliyle yeniden var eden özgün kalemlerden biridir. Yazarın satırlarını heceleyiş biçimi ilk bakışta sanılanın aksine rastgele bölünmüş hecelerden oluşmayıp sindirerek ve kendini vererek okunduğunda sanki bir sihre sahipmiş gibi ortaya çıkar. Kitaplığınızda okuduktan sonra dönüp dönüp ziyaret ettiğiniz kitaplara sahip olan yazar 2020 yılında aramızdan ayrılmıştı. Onu, fakülte hocalarımdan sevgili Cengiz Çakmak‘ın ağzından duymuştum ilk kez. “Başka bir kalem o.” dediğinde bahsettiği şeyi, Metis yayınlarınca adeta sanat eseri gibi sıralanmış o kitapların dizelerinde görünce daha iyi anlamıştım. Anlatmak istediğini kısa ve basit görünen; ama aslında çok daha uzun bir hayat anlatısıyla, çok derin bir duyguyla yazdığını her satırında ayrı ayrı hissetmiştim. Bize bu derin duyguları bazen kelime kelime, bazen harf harf yazarak ileten yazarın şiirlerine hakim olan beş farklı temaya göz atalım.
Varoluş

“Hani, yan yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı- bir alev elde edersin ya- onun gibi işte…”
(Hani-Oruç Aruoba)
Oruç Aruoba’da felsefi yönelimiyle en belirgin ortaya çıkan tema varoluştur. Bir Herakleitos varoluşuna benzer anlamıyla aynı filozofta olduğu gibi, yoklukla birlikte oluşan, yoklukla yani kendinin zıttıyla var olan bir oluş düşüncesi karşımıza çıkar. “Hani” kitabında bahsettiği bir mumun erimesiyle dibine akan sıvının yeniden yanabilir hale gelmesi gibi, var olmak için önce yokluğa dönmek gerektiği benzetmesi bunu somuttan en soyut haline dönüştürmesi tam da yazara özgü bir anlatış biçimidir.
Yalnızlık

”Kaldım kara sözcüklerle hece hece
he
ce
le
dim-
ke
ke
le
dim:
Din
me
di——”
(Geç Gelen Ağıtlar-Oruç Aruoba)
Dörtlü bir koleksiyon halinde sıralanmış kitaplarından biri olan Geç Gelen Ağıtlar’da Aruoba, kitaptaki şiirlerin genelinde yalnızlığı derinden hissettirir. Şiirlerindeki diğer temaların da sebebi ve temeli sayılabilecek yalnızlık konusu, onun kendini bulmak ve hissini satırlara dökebilmek adına öncelik verdiği temalardandır.
”Bu gece pencerem bir ayna
Gözünü dikmiş bakıyor bana
Akıyor aşağıya camdaki buğu
Ama sisten ulaşamıyorum sana.’’
(Ayna-Oruç Aruoba)
Söylemek istediğini bazen kelimeyi apaçık kullanmadan anlatır Aruoba. İnsanın yalnız oluşu, bazen farkında olmadan yaşanan bir andan ibarettir. Bazen de yalnız kalışı, bir mevsimin geçip gitmesi gibi bir terkediliş gibi yaşanır ve tekrar aynı mevsime dönülse de yalnızlık aynı kalır.
Aşk

”Yattın mı? Yorgun musun?
Biraz kıpırdasan uyumadan önce – bilemesen
nereye koyacağını ellerini,
biraz oynatsan bileklerini düşünürken beni
uyuyamadan önce – bilsen
nasıl özlediğimi
ellerini
bileklerini.’’
(İnce Ellerin-Oruç Aruoba)
Dörtlemenin kitaplarından biri Ol/An, Oruç Aruoba’nın aşk temasını en çok vurgulayan şiirlerinin toplandığı kitabıdır. Aslında hep karşı cinse anlatmak istediği her şeyi satır satır işleyen yazar, aşkı bazen imkansızlıklarla, bazen büyük kavuşmalarla, bazen derin özlemlerle işler. Aşkın insana hissettirdiği tüm farklı tatlar yazar açısından anlatılmış olur. Bazen olmayan bir yerden, bir kaybedişten ya da bir anlamdan bahsederken muhatap olarak hep bir ”Sen” vardır şairde.
Aşkın iki kişilik bir yalnızlık oluşunu ”Sen Gitmiştin” şiirinde şöyle tarif eder;
”Kırlangıçlar, birer ikişer
giriyorlardı duvar aralarına.
Martılar, teker teker
konuyorlardı kilise damlarına
Herkes gidecek
sen ve ben kalacaktık
yalnız sen
yalnız ben——
sen gitmiştin
ben de gidecektim.
Yürüdüm.’’
(Sen Gitmiştin-Oruç Aruoba)
Doğa

Yaz günlerinde, çok sevdiği kedisiyle uzun vakitler geçirdiği Bodrum’da doğayı buram buram hisseden ve bizlere hissettiren Aruoba’nın şiirlerinde alıştığımız temalardan biri doğadır. Hatta kitaplarında sıklıkla fotoğraflanmış ağaçlar görürüz. Meşe Fısıltıları’nda, Mayıs ile Kasım aylarında yazdığı şiirleri toplanan yazar, ayları simgeleyen şiirleri İskelenin Ucu’nu mayıs için, Hava’yı da kasım için yazmıştır. Doğa hissini yalnız başına değil de yine ”Sen’’e anlatır.
”BUGÜN DE GİTTİM ORAYA
Mayıs’tı hala – ama hiçbirşey kalmamıştı
sen
ile
ben
den-den
iz
den
iz- ”
Mayıs ile, yani bahar ile başladığı şiirlerine gün doğumunu, köpek havlayışlarını, rüzgar esintilerini, leyleklerin yuvalarından gidişlerini, güneşin doğuşuyla doğuyu inceliklerle tasvir eder. Şiir temalarının bilinen bir yönünü de gördüğümüz şiirlerinde baharın gelişi yani mayısı sevgilinin gelişi, kasımı ise hüznün başlangıcı ve sonbahar adına ayrılışlar olarak ele alır.
Zaman

”Dolunay’dan bir gün önce mi; yoksa Dolunay’ın birinci gecesi mi, diye düşünürsün; bir türlü de emin olamazsın: ama, pek de önemli gelmez sonunda bu belirleme: yeterince parlaktır ya—
öyle ya da böyle ; ne çıkar…
(Tümceler, Özen- Oruç Aruoba)
BİR YERLERDEN/BİR ZAMANLAR olarak bahsettiği Tümceler kitabında ve şiirlerle karışık ve şiir dilli metinlerinde Aruoba, ansızın bir akşam üzeri anısını, sadece o ana özgü bir fotoğrafını çeker gibi anda kalmayı öğretir bizlere. Her vaktin kendine has bir geçişi vardır onda. Örneğin öğle vaktinde Beşiktaş’ta yolda bir adamın ayaküstü sohbetini, Çiftehavuzlar’da korkup otomobilin altına kaçan bir kediyi fotoğraf kısalığıyla ama çok da derinlikli anlatır. Biz de satırları okurken o anda ordaymışız gibi onu gözüyle bakar buluruz kendimizi. Zaman, şairin onun yakalayışı, zamanın akışı ve anlamına dair bir karşıtlıkla durur sanki.
”Ekim ayının ortasına dek nasılsa canlı kalmış bir Ağustosböceği, şiddetli Güz yağmurlarından, geceleri bastırmağa başlayan soğuklardan sonra bile, sığındığı kuytudan cılız ve mecalsiz iniltisini gece yarısı ayazı içinde yükseltirken, herhalde, yaz ortasındaki halini hatırlıyordur-”
Ekim ortasını ayrıca yaprak dökümü fırtınası ile duyurur örneğin. Ayları zamanın ona kattığı tüm özelliklerle gün gün anlatır.
Kaynakça:
Aruoba, Oruç. Hani. İstanbul:Metis Yayınları, Eylül 2012.
Aruoba, Oruç. Geç Gelen Ağıtlar. İstanbul:Mephisto Yayınevi, Aralık 1994.
Aruoba, Oruç. Olan. İstanbul:Metis Yayınları, Ekim 2014.
Aruoba, Oruç. Meşe Fısıltıları. İstanbul:Metis Yayınları, Aralık 2007.
Aruoba, Oruç. Tümceler. İstanbul:Metis Yayınları, Haziran 2015.