Osmanlı’da mimari denilince cami, saray, köşk, türbe gibi yapılar akla gelirken; Selçuklu döneminden kalmış medreseler, saraylar ve camiler gibi benzer yapılar da bu alanda öne çıkar. Selçuklu mimarisi Anadolu’da; Osmanlı mimarisi ise Edirne, Bursa ve çoğunlukla İstanbul’da yer edinmiştir. Birçok mimarı yetiştiren bu coğrafyada bilinen en önemli isim Mimar Sinan olsa da onun kadar ünlü olmayan ancak birçok üst düzey mimar bu coğrafyadan geçmiştir.
Osmanlı erken ve orta dönemlerinde yapılar genellikle zamanının şartları ve olanakları doğrultusunda ihtiyaca yönelik ve devlet eliyle ortaya çıkmıştır. 19.yy‘a gelindiğinde ise Avrupa mimarisi karşısında direnemeyen Osmanlı mimarisi, birçok noktada denediği batılılaşmayı mimaride de denemiştir. Bu amaç doğrultusunda İtalyan mimar Raimondo D’Aronco (1857-1932) Sultan II. Abdülhamit’in saray mimarı olarak görev yapmaya başlamıştır. Bu sırada 1890’lardan itibaren Avrupa’da Art Nouveau akımı ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki örnekleri ise İtalyan mimarın etkisiyle Osmanlı’nın batılılaşma adımlarının ortaya çıkardığı mimari eserde görülmektedir. Özellikle Beyoğlu’nda rastladığımız bu örnekler, dönemin mimarisinde önemli bir farklılık ortaya çıkarırken, Lale Devri, Batılılaşmanın verdiği barok-rokoko-ampir etkisini sürdürmeye devam eden Osmanlı, Art Nouveau’nun getirdiği etkileri de derinden hissettirmiştir.
Art Nouveau
Art Nouveau, sanayi devriminin ortaya çıkardığı fabrikalaşma ve seri üretim mantığının sanata zarar verdiğini, emek harcanan dekoratif el işçiliğiyle işçinin mutlu olabileceğini savunan akımdır. Özellikle gotik ve barok akımlarının etkisinin görüldüğü akımı üslup açısından değerlendirdiğimizde bu akıma bağlı eserlerin genellikle dekoratif amaçlı ilerlemiş olması dikkatleri çeker. Bitkisel motiflerin hakimiyet kazandığı eserlerde, çeşitli çiçekler, kıvrık dallar, yer yer hayvan figürlerini görmek mümkün. Fakat en karakteristik özelliği ise mimarinin yanında sanat eserlerinde, dergilerde, illüstrasyonlarda görülen bitkisel motiflerin çevrelediği ve çoğunlukla tam merkezde yerini alan kadın figürleridir. Avrupa’da yaygınlık kazanan bu karakteristik özellikleri Osmanlı sahasında da izlemek olasıdır. Artık batının etkisiyle yorumladığımız Osmanlı döneminin dergilerinde kadın figürlerini Art Nouveau’nun etkisiyle rahatça izleyebilmekteyiz.
Mimaride ise yüzümüzü yeniden Avrupa’ya dönersek, bu dönemin en bilinen temsilcisi İspanyol mimar Antoni Gaudi‘dir. Kendisi o dönemden günümüze kadar yapım süreci devam eden Sagra da familia eseriyle de bilinmektedir. Dönem özelliğini yapıda görebiliyorken; ferforje demirlerin bir çeşit dekoratif malzeme olarak kullanılması da dikkatleri toplamaktadır. Gayet gösterişli olan bu yapıda bitkisel motifleri dekoratif biçimde incelemek mümkündür. Osmanlı mimarisinde ise bitkisel motifleri görebileceğimiz, kıvrık dalların yoğunlukta olduğu ”Yeni Sanat” anlayışına tam da denk düşen üslup özelliklerinin varlığından söz edebileceğimiz eserler mevcuttur.

Botter apartmanı (Casa Botter)
Hollandalı Botter, Sultan II. Abdülhamit’in terzisi olarak Hollanda’dan davet edilince ailesiyle birlikte kalması için İtalyan mimar Raimondo D’Aronco’ya (1857-1932) ”Casa Botter” apartmanı yaptırılır. Alt kat terzi atölyesi ve büro olarak, üst katlar da konut olarak yapılmıştır. Daha sonraları birçok nedenden dolayı el değiştirir ve orijinal planı bozulsa da çiçek rölyefleri, soyut desenler ve insan silüetleriyle süslü dış cephesi korunarak günümüz mimarisine ilham vermeye devam etmektedir.
Mısır Konsolosluğu
1895 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından satın alınarak Mısır ve Sudan Hidivi II. Abbas’ın annesi Emina İlhami’ye armağan edilmiştir. O dönem yazlık olarak kullanılan yapı şimdi yerini Mısır Konsolosluğu’na bırakmıştır. Pencerede bulunan çizgiler, çatı kulelerinde görünen hayvan figürleri, ferforje çitleri gibi dikkat çeken birçok detay Art Nouveau özelliğini yansıtmaktadır.
Şeyh Zafir Türbesi
Bu dönemin bir diğer önemli ve dikkat çekici eseri ise Beşiktaş’ta bulunan Şeyh Zafir Türbesi‘dir. Türbe mimarisi olarak diğer örneklerden ayrışmaktadır. Burada kullanılan Art Nouveau mimarisi ögeleri Osmanlı eserlerinin sadeliğiyle bir sentez oluşturmaktadır. Geleneksel yaklaşım ve modern anlayışın birlikte bir eserde can bulması İtalyan mimar Raimondo D’Aronco’nun (1857-1932) başarısı olarak değerlendirilebilir.
Art Nouveau’nun Türk Mimarı
Art Nouveau akımını Türkiye’de temsil edenlerin çoğu yurt dışından gelen mimarlar olsa da tamamı yabancı değil. Bu akımdan etkilenerek birçok eser icra eden ve aslında her gün resmini gördüğümüz iyi bilinen mimarların başında Mimar Kemaleddin gelmektedir. Türkiye’de Art Nouveau akımının en önemli örneklerini bırakmış bir Türk mimardır. Mimar Kemaleddin gerek Osmanlı döneminde gerek Cumhuriyet dönemine ait birçok eser çıkarmıştır. Bu eserler: Tayyare evleri, Edirne Garı, Ankara IV. Vakıfhanı’dır. Kemaleddin Bey’in bilinen en önemli Art Nouveau eseriyse (Hicaz Umumi Valisi) Ahmet Ratıp Paşa Köşkü’dür, bilinen diğer adıyla Hababam Sınıfı filmlerinin çekildiği yer olan Çamlıca Kız Lisesi’dir.
Osmanlı’da Emile Galle Esintisi
Cam ustası olarak bilinen Emile Galle (1846-1904), hayatını bahçelerde, doğaya olan hayranlığıyla geçirmiştir. Kendisini ”benim köklerim doğanın derinliklerindedir” olarak tanımlayan Galle, bitkilerle olan yoğun bağını sanatına da yansıtır. Ona göre doğa, sanatı oluşturan her şeydir.
Galle, cam sanatıyla ün yapmış olsa da metal, porselenle de uğraşmış ve eserlerine 1885 yılında ilk kez kullandığı ahşap mobilyaları da dahil etmiştir. Onun için mobilyanın her parçası ayrı ayrı değerlendirilmeli, bir bütünü oluşturacak şekilde özenle ve büyük dikkatle tamamlanmalıdır. Eserlerinde yer alan her nesneye gösterdiği bu ilgiyi süslemelerine de yansıtmıştır. Çeşitli bitkisel formları ahşap üzerinde, cam üzerinde izlerken kıvrık dallı çiçek motiflerini görürken hemen her eserini de imzalamıştır.
Batılılaşma sonrasında batıya yönelik ve batıyı takip eden sanat eserlerini gördüğümüz Osmanlı Dönemi’nde ise bahar dalları, yapraklar, çiçekler, renkli bitkiler artık karakteristik diyebileceğimiz bir üslubu oluşturuyordu. Bu açıdan Art Nouveau akımının Osmanlı’ya uğramaması ise kaçınılmazdı. Son dönem Osmanlı’ya ait sarayların, köşklerin koleksiyonlarının Milli Saraylara bağlı olan eserlerin çalışmasını yapan İlona Baytar, tesadüf eseri Galle’nin iki eserini (bahür ve etajer) tespit etmiştir. Bu eserlerin üzerinde kuş figürleri, bitkisel kıvrımlı motifler, Art Nouveau üslubuna ait özellikler ve Galle’nin imzasının bulunduğu eserlerin olduğunu yazmıştır.
Zanaat ve sanatı birleştiren Art Nouveau, Osmanlı Dönemi’nde de birçok etkisini hissetirmiş olup özellikle mimari anlamda üslubunu yansıtmıştır. Yapıların dış cephelerinde yoğunluk kazanan etki, Osmanlı’nın geçirdiği batılılaşmanın verdiği barok-rokoko üslubuyla birlikte bazen karmaşık bir kompozisyonda bazen de tek başına karşımıza çıkmıştır.
Kaynak
Baytar İ., ”Osmanlı’da Art Nouveau Üslubu ve Mobilya Örnekleri ile Emile Galle”, Sanat Tarihi Dergisi, 2019. web