Otuz Yıl Savaşları: Tanrı Bizi Cezalandırıyor

Editör:
Irmak Çelik
spot_img

Avrupa’da 23 Mayıs 1618‘den itibaren başlayan ve otuz yıl boyunca süren kıtlık ve çatışmaları kapsayan “Otuz Yıl Savaşları”, beş milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan din savaşlarıdır. Avrupalıların bu savaşın nedenine dair söylediği tek açıklama, “Tanrı bizi cezalandırıyor” olsa da otuz yıl boyunca süren bu savaşın ardında bıraktığı enkaza bakıldığında küçük açıklamaların yaşanılan kayıpların nedeni olamayacağı da ortadadır.

Savaşın Tohumlarının Atıldığı İlk Dönem

Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ve Alman prensleri arasında geçen mezhep çatışmaları, savaşın temelini atan ilk olaydır. Nedeni dinî konular gibi görünse de içerik olarak siyasi bir çatışma barındıran mücadele, başka devletlerin de dâhil olmasıyla geniş bir coğrafyaya sıçramıştır.

Reform Hareketlerinin bilim, sanat ve edebiyat alanındaki yeniliklerinin Rönesans‘ı doğurmasıyla birlikte halkın bilinçlenmeye ve kiliseye olan güveninin de azalmaya başladığı görülmektedir. Bu güvenin azalmaya başlamasındaki en büyük etkenlerden biri Martin Luther‘dir. 1517’de Almanya’daki bir kilisenin kapısına astığı protesto metniyle kilisenin para karşılığı insanları haksız yere aforoz ettiğini ve günahlarını sildiğini öne sürerek Reform Hareketlerinin de öncüsü olmuştur. Bu sayede Hristiyanlığın üç büyük mezheplerinden biri olan Protestanlık başlamıştır. Kilisenin yetkilerini azaltmak isteyen Protestanlardan rahatsızlık duyan Katoliklerin arasında bir çatışma ortaya çıkmıştır.

Reform (tarih) - Vikipedi
Luther’in 95 Tezi’nin 1517 yılı Basel basımındaki ilk sayfaları – wikimedia.org

Mezhep Çatışmaları ve Ausburg Antlaşması’nın İmzalanması

Martin Luther’in öncüsü olduğu Protestanlık mezhebi, Katoliklerle girdiği savaşı kaybetmiş ve 1555 yılında imzaladığı Ausburg Antlaşması ile getirilen “Kimin iradesi, kimin hükmü” anlayışıyla savaş sona ermiştir. Bu anlayışla Alman prensleri, kendi topraklarında istedikleri din mezhebini özgürce seçebilecekti ancak bu uzlaşma beklenildiği gibi sürmemiştir.

Antlaşmaya uymayan taraflar bahanelerini din olarak gösterse de bu çatışmanın altında siyasi güç mücadelesi yatmaktadır. Avrupa, dinî ve siyasi açıdan ikiye bölünmüşken İspanya’daki Habsburg Kralları Katolikleri güçlendirmeye çalışmış, İngiltere ve Fransa gibi devletler ise Protestanlığı desteklemiştir. Avrupa’da bir gerilim söz konusu olsa da hiçbir mücadeleye karışmadan hoşgörü içinde yaşayan bir bölge de bulunmaktadır: Bohemya.

Savaşın Gelişimi ve Otuz Yıl Savaşları’nın Etkileri

Kutsal Roma Germen İmparatoru II. Ferdinand‘ın Bavyera Kralı Maximillia’nın da desteğini alarak Protestanları bölgeden çıkarmaya çalışması, Ausburg Antlaşması’nın zedelenmesine neden olmuştur. Bu baskıya karşı gelen Protestanlar, 1618’de düzenledikleri “Bohemya Ayaklanması” ile otuz yıl sürecek kıtlık ve savaş dönemini başlatmıştır. Yedi yıl süren ayaklanmanın ardından II. Ferdinand, ayaklanmayı bastırmış ve karşı tarafı yenilgiye uğratmıştır. Bu gidişattan memnun olmayan ve Protestan olan Danimarka Kralı IV. Christian; İngiltere, Fransa ve Hollanda’dan aldığı destekle kendini Protestanlığın savunucusu ilan etmiş ve Danimarka’yı savaşa dâhil etmiştir.

Dosya:Battle of Lutzen.jpg
Carl Wahlbom – İsveç Kralı II. Gustav Adolf’un Lützen Savaşı’nda Ölümü – 1855 – wikimedia.org

Dinî kaygılarla savaşa katılmış gibi gösterilse de IV. Christian’ın bir amacı daha bulunmaktaydı: Baltık bölgesini ele geçirmek. Bu planını başarılı şekilde ilerletmek istese de Katolik ordusunu yöneten ve zekiliğiyle tanınan Wallenstein, IV. Christian’a büyük bir engeldir. Wallenstein, Danimarka’nın bu isteğini başarılı şekilde bloke ederek Protestan savunucusunun savaştan çekilmesini sağlamıştır. Ancak bu başarılı hamle bile kaosun bitmesine engel olamamıştır. Danimarka’nın ardından bu sefer de İsveç Kralı II. Gustaf Adolf, Protestanlık mezhebini savunmuş ve imparatorluğa saldırmıştır. II. Gustaf Adolf, ilk başta büyük zaferler kazansa da 1632’deki Lützen Savaşı‘nda öldürülmüştür.

Sol görselde yer alan Danimarka Kralı IV Christian ve sağdaki görselde yer alan İsveç Kralı II Gustaf Adolf wikimediaorg

Art arda gelen ölümlerin ardından iç sorunları da bulunan Protestan birliği, büyük yenilgilerle oldukça sarsılmıştır. 1635 yılında imzalanan bir antlaşmanın sonucunda Protestanlar tek bir imparatorluğa bağlanmış ve gücün Katoliklere geçmesine ortam sağlanmıştır. Katoliklerin bu denli bir güce sahip olmasından rahatsızlık duyan Fransa, savaşa dâhil olarak Protestanların yanında savaşa katılmıştır. Bu rahatsızlığın sebebinin sadece dinî kaygılardan oluşmadığını da ispatlamış olan Fransa, savaşın uzamasına neden olmuştur. Fransa’nın başında Katolik başpiskopos olmasına rağmen Protestanların yanında savaşa girmesinin nedeni, olası bir Avusturya ve İspanya ittifakının da kendisinin Avrupa’daki çıkarlarını zedeleyeceğini düşünmesidir. Hollanda ve İsveç’in destekleriyle Katolikler ağır yenilgiye uğratılmaya başlanmıştır.

Katliam Yaratan Savaşın Sonuçları: Vestfalya Antlaşması

1648 yılına gelindiğinde otuz yıl süren savaşlar, tarafların imzaladığı Vestfalya Antlaşması ile son bulmuştur. Yıllarca süren bu savaşta yorgun düşen Avrupa, kıtlık ve salgın hastalıklarla baş etmek zorunda kalmıştır. En büyük hasarı alan ülkelerden biri Almanya’dır. Savaşın sonunda nüfusunun %20’sini kaybetmiştir. Diğer yandan Almanya, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla yıllarca süren feodalizm karmaşasının da içine düşmüştür.

Vestfalya Antlaşması sayesinde İspanya’daki Kalvinizm mezhebi de tamamen tanınmış ve Katolik kilisesinin yetkileri sınırlandırılmıştır. Prenslere istediği mezhebi seçme hakkı tanınırken diğer Avrupa ülkeleri de oldukça güçlenmiş ve Avrupa’nın sınırları yeniden şekillenmiştir. Vestalfya Antlaşması, sınırlar ve iç işlerine müdahale gibi kavramların üzerinde tartışılmasına ortam hazırlamıştır. Bu tartışmalar, günümüzün uluslararası şekiller sistemine temel atılmasını sağlamıştır.

Gerard ter Borch Vestfalya Barış Antlaşmasının imzalanması 1648 wikimediaorg

Kaynakça

“Otuz Yıl Savaşları”, Tarihi Olaylar, Web, 18.08.2022

“Avrupa’nın Kıyameti : Otuz Yıl Savaşları”, GZT, 2019, Web (https://youtu.be/oz64KqIihlI), 19.08.2022

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.