Past Lives Film İncelemesi: Yaşanamayanlar

Editör:
Ayçe Cansu Yaşar
spot_img

Güney Koreli-Kanadalı senarist ve oyun yazarı Celine Song‘un yazıp yönettiği çıkış filmi Past Lives (Başka Bir Hayatta), 2023 Sundance Film Festivali‘nde ilk kez gösterildi. Ardından bu yıl onuncusu düzenlenen Sundance Film Festivali: Londra’da Birleşik Krallık prömiyerini yapan film, burada kazananı seyircilerin belirlediği Seyirci Ödülü’nü kazandı. Başrollerini Greta Lee ile Yoo Teo‘nun paylaştığı romantik dram, göreceli kısa bir uzun metraj olsa da yaşanmamışlıklarla yüklü.

Filmin açılış sahnesi New York’ta bir barda geçiyor. Nora (Greta Lee), Hae Sung (Yoo Teo) ile sonradan Nora’nın eşi olduğunu öğreneceğimiz Arthur‘u (John Magaro) bir masada otururken görüyoruz ve onlar hakkındaki bir konuşmaya kulak misafiri oluyoruz. Masada Nora ve Hae Sung derin bir konuşmaya dalmışken Arthur’un dışlandığını görüyoruz. Duyduğumuz diyalog da dışarıdan bakınca bu masadakilerin ilişkisi hakkında hiçbir fikir yürütülemediği hakkında. Gerçekten de henüz karakterleri tanımadığımız için tahmin yürütmek oldukça zor. Nora’nın Hae Sung ile konuşmadığı nadir anlarda Arthur’a kısa bir şeyler söylemesi ve ardından ona arkasını dönmesi olsun, Hae Sung ile Arthur’un hiç konuşmaması olsun; farkında olduğumuz tek şey bu masanın Arthur için çok garip bir ortam olduğu.

Hae Sung Yoo Teo Nora Greta Lee ve Arthur John Magaro

24 Yıl Önce

Bu sahnenin ardından Seul‘e, yirmi dört yıl önceye dönüp Na Young (Nora’nın Güney Kore’deki adı) ile Hae Sung’un okuldan dönüşünü izleriz. İlk kez sınavda ikinci olan Na Young ağlarken ilk kez birinci olan Hae Sung onu teselli etmeye çalışır, çok da başarılı olduğu söylenemez. İki çocuk da kendi evlerine giderken biz Na Young ile beraber onun evine yollanırız. Burada ailesini Kanada’ya göç etmek için eşyalarını paketlerken izleriz. Na Young da Nora ismine, babasının yardımı ile, bu sahnede karar verir.

Na Young’un annesi, kızının iyi vakit geçirmesini istediğinden ona Hae Sung ile bir park randevusu ayarlar. Çocuklar parkta oynarken Hae Sung’un annesi ona “Eşin yönetmen, sen de oyuncusun, niye bunları arkanızda bırakıyorsunuz?” diye sorar. Na Young’un annesi de soğuk bir şekilde “Arkanda bir şey bırakırsan başka bir şey kazanırsın.” diye cevap verir. Her ne kadar ailenin iyiliği için yapılıyor olsa da bu göçün biraz isteksizce yapıldığını anlarız.

Çocukluk sahnelerinin bu kadar içten ve etkileyici olmasının en önemli sebeplerinden biri bu kısımların aslında otobiyografik olması. Sanatçı bir annenin ve film yapımcısı bir babanın çocuğu olarak Güney Kore’de dünyaya gelen Song, on iki yaşında ailesiyle beraber Kanada’ya göç etti. Yönetmen için özel olduğu belli olan bu hikayenin işlenişi de bir o kadar özenli; sahnelerin ve diyalogların sadeliği, Song’un bu anıların saflığını bozmamaya çalıştığını gösterir nitelikte.

12 Yıl Sonra

Past Lives’ın bir sonraki bölümü Nora ve ailesinin Kanada’ya gidişlerinden on iki yıl sonra başlar. Nora’nın tekrar göç ettiğini, artık New York’ta yaşadığını öğreniriz. Amacı Pulitzer ödüllü bir oyun yazarı olmaktır, hırsından bir şey kaybetmediğini görürüz. Askerliğini yapmış olan Hae Sung ise iyi bir okulda mühendislik öğrencisidir ve Mandarin öğrenmeyi hedeflemektedir.

Tesadüf eseri Hae Sung’un kendisini aradığını öğrenen Nora, ona mesaj atar ve çocukluk arkadaşları tekrardan görüşmeye başlar. Zaman farkına rağmen sık sık araşan ikili, telefonda Korece konuşur. Nora, Hae Sung’a annesi dışında kimseyle Korece konuşmadığını söyler; bu sahne Nora’nın Hae Sung’a annesi kadar değer verdiğini ima eder gibidir. Birkaç hafta sonra Nora, beklenmedik bir şekilde, Hae Sung’a görüşmeyi kesmek istediğini söyler. New York City’ye başarılı bir yazar olmak için geldiğini ama Hae Sung yüzünden vakit kaybettiğini de ekler. Hae Sung da zaten yakında dil öğrenmek için Çin’e gidecektir, gurur yapar ve konuşmayı orada keser.

Bu bölümde geçen ve filmi özetleyen bir cümle var: Bazı geçişler vardır, hayatınızla ödersiniz. Nora için bu geçiş Pasifik Okyanusu’nu geçmek. Hae Sung ile olan görüşmelerinde Güney Kore’de kalsaydı nasıl bir hayatı olabileceğini görme şansını elde yakalar. Biz de gördüklerinin Nora’yı ne kadar mutlu ettiğini izleriz; Hae Sung ile her şeyini paylaşır, onu özlediğini söyler, en sonunda onun için Seul’e dönmeyi bile düşündüğünü itiraf eder. Hiç yaşamadığı bir hayatı özlediği, bu kadar duygusallaştığı için kendine inanamıyor gibidir, bundan da Nora’nın günlük hayatında mantığını dinleyen birisi olduğunu anlıyoruz. Oysaki konu Hae Sung olunca çocukça davranıyordur, hem kendine hem de ona biraz da bu yüzden kızgındır. Nora’nın New York City’de kendine kurduğu hayatı ve hedeflerine ulaşmak için harcadığı eforu görünce ona sempati duymaya başlarız. Artık sıradan bir karakter olmaktan çıkar, gerçekçi çekinceleri ve hedefleri olan samimi bir karaktere dönüşür. Yine de Hae Sung’a üzülmeden edemeyiz. Bu bölümün sonunda da tıpkı ilk bölümün sonundaki gibi iki arkadaş kendi yollarına gider.

Past Lives setinde Celine Song ve Greta Lee

12 Yıl Daha Sonra

Hae Sung son görüşmelerinden on iki yıl sonra Nora’ya New York City’ye geleceğinin haberini verir. Çocukluk arkadaşları bir daha buluşur ve beraber şehri gezerler. On iki yıl önce ne kadar çocukça davrandıklarından, şimdiki ilişkilerinden, Güney Kore’den ve hayat planlarından bahseden ikilinin birbirlerine ısınması uzun sürmez.

İlk günlerinin ardından eşi Arthur’un kendisini kıskandığını anlayan Nora ona endişe etmesine gerek olmadığını, işini bırakıp Hae Sung’la Seul’e dönmeyeceğini şaka yollu söyler. Filmi üzücü yapan da bu gerçektir; izlerken iki karakterin asla bir araya gelmeyeceğini biliriz, yine de ümit etmekten geri duramayız. Sonraki sahnede Nora ile Arthur’un Nora’nın Green Card alabilmesi için evlendiğini öğrendiğimizde de bu evlilikten iyice soğuruz.

Arthur’u ne kadar antipatik bulsak da filmin en acıklı repliğini ondan duyduğumuzda onun için üzülmeden edemeyiz. Nora’nın uykusunda Korece konuştuğunu söyler ve “Rüyalarını anlayamadığım bir dilde görüyorsun. Onlar sende erişemediğim bir yer gibi.” diye ekler. Buna diyecek bir şey yoktur tabii, bu kimsenin suçu değildir. Nora’nın çocukluğunu, ailesini ve çocukluk aşkını -dolayısıyla mutluluğunu- Korece ile bağdaştırdığını fark etmek zor değil. Buna üçünün beraber bara gittiği sahneyi izlediğimizde ikna oluruz. Nora film boyunca sadece Hae Sung ile Korece konuşurken mutludur. Daha önce de bahsettiğimiz gibi bu sahnede çocukluk arkadaşları Arthur’u görmezden gelir ve saatlerce konuşur.

Past Lives’ın işlediği temel konulardan birinin iletişim kopukluğu olduğunu söyleyebiliriz. Bir cümle ne kadar basit olursa olsun, başka bir dile çevrildiğinde anlamından bir şeyler yitirir. Dolayısıyla bir çift olarak ne kadar çabalasalar da Arthur hiçbir zaman Nora’yı tam olarak anlamayacaktır çünkü Nora’nın kafası Korece çalışır, iç sesi Korece’dir. Aksine Hae Sung Nora’yı çocukluğundan beri tanır ve anlar. Buna rağmen Nora tercihini kariyer açısından mantıklı olandan yana kullanarak Arthur’u seçmiştir. Bu seçim de yanında Nora’nın Hae Sung ile yaşadığını hayal edebildiği ancak asla gerçekleşmeyecek bir hayatı getirir.

Filmin sonunda Nora, Hae Sung’a taksiye kadar eşlik eder. Arabaya bindikten sonra Hae Sung ona dolaylı yoldan ileriki hayatlarında mutlaka beraber olacaklarını, şimdi yaşadıkları hayatın bir hazırlık olduğunu söyler. Vedalaştıktan sonra Nora’yı Arthur’un yanına kadar takip ederiz. Nora gibi biz de ikisinin bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemeyiz ama bunun birbirlerini son görüşleri olduğunu sezeriz. Daha fazla kendini tutamayan Nora ağlarken onu teselli etmek için yanında bu kez Arthur vardır.

Dili, çocukluğu, nostaljiyi ve hırsı konu alan Celine Song’un çıkış filmi Past Lives’ın fragmanını aşağıda bulabilirsiniz:

spot_img
Şimal Köseoğlu
Şimal Köseoğlu
first impressions of earth

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.