Paula Rego 1960 sonrası dönemde sanatını icra eden; aile içi şiddet, kadının ötekileştirilmesi, cinsel istismar gibi konulara değinmiş çağdaş kadın sanatçılardan birisidir.
Rego, 1935’de Lizbon’da dünyaya gelmiş ressam ve desinatördür. Lizbon yakınlarındaki bir İngiliz vakfı olan St. Julian’s okuluna gittikten sonra ailesinin teşvikiyle birlikte Salazar diktatörlüğünden kaçıp, eğitimini Britanya’da tamamladı. 1950’lerde Slade’de güzel sanatlar okurken, Mısır doğumlu Victor Willing’le tanıştı. Willing o sırada evliydi ve o dönemin kuşağının en iyi ressamlarından biri olarak kabul ediliyordu. Paula 1956’da, okulun son yılında hamile kaldı ve bebeğini doğurmak için Portekiz’e döndü. Bu sırada Willing ve karısı boşandı. Willing Portekiz’e gitti ve 1959’da Paula ile evlendiler. Bu evlilikten iki çocukları daha oldu. Victor Willing depresyonla mücadele edebilmesi için Paula’yı resim yapmaya teşvik etti. Londra’da bir atölyede sık sık çalışmasına ve desenlerinin güçlenmesine rağmen Paula, hep gözden uzakta olmayı tercih etti.
1966’da Victor’a MS (multipl skleroz) teşhisi konuldu ve on yıl sonra aile tamamen Londra’ya taşındı. Lizbon’daki açtığı bir kaç sergi sayılmazsa Rego 1970’lerde gözden kaybolmuştu. 1981’de ise Londra’da kişisel sergisini açtı ama Willing’in öldüğü 1988 yılına kadar tam anlamıyla göz önüne çıkmaya cesaret edemedi. Willing, Paula’nın resimlerindeki sembollerin ne anlama geldiğini biliyor ve onu teşvik ediyordu. Her zaman onun en sağlam eleştirmeni olmuştu.
Çoğu zaman Paula’nın eserlerinde pastelle yapılan figür grupları ön plandadır. Ayrıca soyut resmi denediğini ancak pek iyi olmadığını söylüyordu. Fakat tam tersi, daha uygun bir terim bulunmadığından soyut ekspresyonist olarak tarif edilebilecek ilk eserleri, daha sonraki tabloları kadar etkileyiciydi.
The Firemen of Alijo, 1966 kaynakça: elephanart.com
Tuval üzerine akrilik boya, yağlı pastel, karakalem, grafit, reçine, mürekkep, kağıt ve alüminyum folyo – Collection of Tate, Birleşik Krallık
Alijo İtfayeciler, Rego’nun kolaj çalışmasının erken bir örneğidir. Küçük yaşlardan itibaren kolaj ve büyük ölçekli resimlere ilgi duymaya başlamıştı. Aynı anda soyut ve figüratif kompozisyonları sürrealist teknikle birleştirmeye başladı.
Bu kolaj oluşturulduğunda Portekiz’de Salazar diktatörlüğü devam etmekteydi. Bu yüzden bu çalışma aynı zamanda siyasi bir meydan okuma olarak da yorumlanabilir. İnsana benzer ama tam olarak insan olamayan şekiller, bükülmüş ve çeşitli metamorfoz aşamalarından geçiyorlar. Hepsi bir güç için çekişiyor, yükseliyor ve savaşıyor. Farklı şekillerin başkalarına dönüşmesi de akılda çeşitli sorulara neden oluyor. Benlik ve başka olmak nedir? Kimin gücü var ve kim güçsüz?
The Policeman’s Daughter, 1987 kaynakça: e-skop.com
Tuval üzerine yağlı boya, Saatchi Gallery
Bu resimde genç bir kadın, sandalye üzerinde kahverengi bir çizmeyi cilalıyor. Çizme, Salazar rejimi dönemimdeki polisin üniformasının bir parçası gibi görünüyor. Rejim sırasında Salazar, gizli polisler ve muhbirler sayesinde ülkenin kontrolünü elinde tuttu. Portekiz vatandaşları muhalif eylemlerden dolayı ihbar edilme korkusuyla yaşadılar. Resimde adam ortada görünmüyor ama otoriter bir zorba varsaydığımız kişi, çizmeyle varlığını hissettiriyor. Kadın sadece çizmeyi cilalıyor gibi gözükse bile resim işbirliği hakkında sorular soruyor. Babasının eylemlerinde onu eşit derecede suçlu görüyor muyuz? Kadında insanlığa karşı işlenen suçlardan sorumlu tutulabilir mi?
Genç kadının yüzünün pasifliği de dikkat çekiyor. Sanki, aşırı baskıcı rejim kişiliği ortadan kaldırmış gibi, yaptığı eylemin sadece kendisi var. İç mekanın sınırları ise gerçeküstü. Dar bakış açısı, resme bakanları klostrofobik hissettiriyor.
The Dance, 1988 kaynakça: tate.org.uk
Tuval-kağıt üzerine akrilik boya, Collection of the Tate, Birleşik Krallık
Rego, iki dans eden çifti, dans eden bir üçlüyü ve yan tarafta ise çok daha büyük tek figürü tasvir ediyor. Çiftler çoğunlukla birbirine dolanmış görünüyor. Özellikle de merkezin solundaki çift sıkıca sarılmış bir şeklide dans ediyor. Sağ taraftaki üçlü ise zamanın geçişine dair bir örneği temsil ediyor; bir büyükanne, anne ve kız yaşam döngüsü boyunca birlikte hareket ediyorlar. Arka plan ise karanlık ve baş döndürücü. Ay sahili aydınlatıyor ve arkadaki tepenin üzerinde bir kale var.
Dog Woman, 1994 kaynakça: wikiart.org
Tuval üzerine pastel, Saatchi Gallery
Resimdeki model Rego’nun arkadaşı Lila Nunes’tir. Eserde bir kadın dört ayak üzerine çömelmiş, dişlek ağzı açık bir şekilde eğilmiştir. Çarpıcı ve hayvani bir biçimde boynu bükülmüş ve gözleri geriye kayıyor. Adeta ‘uygarlık konumunun’ bireyi günlük yaşamın rutin hareketlerinden ve jestlerinden neredeyse tanınmaz bir konuma sokmasını yansıtıyor. Ama kadın cezalandırılmıyor veya baskılanmıyor tam tersine, sanki bu yeni ve aşırı fiziksel durumda bir şekilde sosyal utançlardan kurtulabilir, daha özgür hissedebilirmiş gibi tamamen bilinçsiz gözüküyor.
Come to me, 2001-2002 kaynakça: wikiart.org
Renkli litografi
Bu taş baskı Charlotte Bronte’nin romanı Jane Eyre’ye yanıt olarak yapılan bir diziden alınmıştır. Rego, kitap için yaptığı illüstrasyonlarda Jane Eyre’nin yaşamının doğasını ortaya koyar ve üzerinde düşünür. Ayrıca Jane Eyre’yi güçlü bir birey olarak gösterir. Jane Eyre’nin bulunduğu yerde o an hissettiği korkuyu koyu elbisesiyle şok edici bir kontrast sağlayan garip kırmızı arka planda hissedebiliyoruz. Yüzü buruşuk ve elleriyle giysisini kavramış bir vaziyette oturuyor.
Paula Rego’nun çalışmaları siyasi anlatılara meydan okumuş, üreme hakları ve mülteci krizi gibi özellikleri kadınların yaşadığı travmatik görünümlerden etkilenmiştir. Sanat dünyasına birçok unutulmaz eser miras bırakmıştır. Rego 8 Haziran 2022’de Londra’da vefat etmiştir.
Kaynakça:
1- e-skop.com, Web
2- dergipark.org, Web
3- theartstroy.org, Web
öne çıkan görsel : gazeteduvar.com