Şiddet, sömürü, acı, zevk ve odadaki bütün filler. İlk kitabı Dövüş Kulübü ile tanıdığımız Chuck Palahniuk, 1996’dan beri satirik ve cesur kalemiyle okuyucu kitlesini büyütmeye devam ediyor. Yeraltı edebiyatı olarak değerlendirilen kitaplarında, okuyucuyu omuzlarından tutup sarsmak niyeti gizlenmiyor. Konuşmaya çekindiğimiz yeraltı konularına son derece grafik bir dille ışık tutuluyor. Son zamanlarda sistemin bir parçası haline gelse de sistem eleştirisi, Palahniuk’un muhteşem üslubu sayesinde edebi değer kazanıyor ve farklı bir yerde duruyor, son derece incelikten uzak ve göze parmak şeklinde verilmesine rağmen. Bol keseden kullandığı ters köşeler ise kitaplarına karşı bir ön yargı yaratmamalı çünkü kurguya yediriliş biçimleri harika. Kendisi aynı zamanda ”Minimalist Yazarlık” akımı denince akla gelen isimlerden. Bu yazımızda sizler için Palahniuk’un hayatından, en çarpıcı eserlerinden ve minimalist yazarlığın ne olduğundan bahsettik.
”Ne kadar dikkatli olursanız olun, hep bir şeyleri kaçırmış gibi hissedeceksiniz; sizi derinden etkileyen, tamamını tecrübe edemediğinizi söyleyen o berbat his. Dikkat kesilmeniz gereken dakikaları hızla geçmenizin yarattığı o zavallı duygu hep kalbinizde olacak. Yani o hisse alışsanız iyi olur. Günün birinde tüm yaşamınız bu histen ibaret olacak çünkü…”
Hayatı
1962’de Amerika’nın Washington eyaletinde dünyaya geldi ve çocukluğunun büyük bir kısmı burada geçti. Anne ve babasının ayrılığından sonra zamanının büyük kısmının anneannesinin çiftliğinde geçtiği biliniyor. Çocukluğundan beri yazmayı sürdüren Palahniuk, onu yazmaya ilk teşvik eden olaydan şöyle bahsediyor: ”Beşinci sınıfta öğretmenim Bay Olsen sayesinde yazar olmak istedim. Bana şöyle dedi: ‘Chuck, bu işi çok iyi yapıyorsun. Ve bu yangın çıkartmaktan çok daha iyi… Böyle devam et”. İşte beşinci sınıftaki Palahniuk’un kaleminden bir şiir:
Ejderhalar aslında zalim değiller
kalplerinin derinlerinde
Onlar tatlı ve nazik ve
onlar baya da akıllı!
Onlar ıy bir yeşil değiller ve onlar
aslında mavi değil,
Onlar hep pembe ve sarı
”birkaçı hariç”
1986’da Oregon Üniversitesi‘nde gazetecilikten mezun olan Chuck Palahniuk, mezuniyetten sonra Oregon’da bir süre gazetecilik yapsa da bu uzun sürmedi. Gazeteciliği bıraktıktan sonra ise yazarlık kariyeri yükselişe geçene kadar çalışacağı bir kamyon imalatı şirketinde tamirci olarak işe başladı. Tam da bu zamanlarda Palahniuk gönüllü olarak ölümcül hastalara rehberlik ve dostluk ediyordu. Fazlasıyla yakın olduğu bir hasta ölünce gönüllü işlerine son verdi.
Kurgu yazmaya başlaması otuzlu yaşlarının ortalarına denk geliyor. Bir arkadaşının tavsiyesiyle Tom Spanbauer’ın yazarlık atölyesine katılan Palahniuk, burada Spanbauer’ın minimalist yaklaşımından çok etkilendi ve ilk öykülerini ortaya çıkardı. İlk eserleri fazlasıyla ‘rahatsız edici’ bulunduğu için çoğu yayıncı tarafından reddedildi. Fakat şansı dönmek üzereydi çünkü bir çağın sesi olacak meşhur Dövüş Kulübü’nün kaynağı olan kısa öyküsü 1995’de yayınlanacaktı.
1996’da yayınlanan Dövüş Kulübü’nün başarısı David Fincher’ın yönetmenliğini üstlendiği 1999 çıkışlı film adaptasyonu ile taçlandı. Chuck Palahniuk ise başarısı sayesinde karanlık kurgularını yazmaya devam etmek için daha özgür bir alana sahipti. 1999’da iki çarpıcı kitabı daha yayınladı: Gösteri Peygamberi ve bazıları tarafından en başarılı romanı kabul edilen Görünmez Canavarlar. Kitaplarının içeriğinden bahsetmeden önce gelin Minimalist Yazarlık neymiş ondan konuşalım.
Minimalist Yazarlık
Kısaca ifade etmek gerekirse Minimalist Yazarlık; dolaylı ve betimleyici anlatımdan uzak, kurguda arka planın dışarıda kaldığı, spesifik ve basit elementler verilerek okuyucuya aktif rol sunulan yaratıcı yazarlık stilidir. Ana hikâyenin dışında kalan gerçekler verilmiyor ve olan olduğu gibi, etkili bir şekilde aktarılıyor. Böylece okuyucu karakterlerin motivasyonu hakkındaki yargılarına yönlendirilmeden varıyor, yapbozun eksik parçalarını kendi hayal gücü sayesinde tamamlıyor.
Minimalizm bir sanat akımı olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıktı. Bir kesim edebiyatta minimalizmi Ezra Pound ve William Carlos Williams gibi imgeci şairlere dayandırırken, bir kesim de Ernest Hemingway ve buz dağı teorisini kaynak olarak gösteriyor.
Chuck Palahniuk, kendi minimalist yaklaşımından ve Tom Spanbauer’ın atölyesinde öğrendiklerinden ”Not Chasing Amy” isimli yazısında bahsediyor, bazı tavsiyeler veriyor. Ona göre hikayede hiçbir duygu, karakter ve yer boşuna verilmemeli. Her element birbiriyle bağlantılı olmalı ve okuyucuyu aynı yere ulaştırmalı. Karakterler direkt olarak sıfatlarla betimlenmemeli, okuyucu karakterin nasıl biri olduğu yargısına kendi varmalı. Gereksiz ve soyut konseptlerden bir de fazlalık zarflardan uzak durulmalı.
Bazı Eserleri:
Tıkanma (2001)
”Yani, Tanrı’nın olmadığı bir dünyada anneler yeni Tanrı değil midir? Kutsal ve tecavüz edilemez son mertebe.”
Anne ve babaların ”kitlelerin yeni afyonu” olduğunu söyleyen Victor Mancini, tıp fakültesini yarıda bırakan bir seks bağımlısı. Deli annesinin hastane masraflarını boğulma numaralarıyla karşılıyor. Lokantalarda boğulma numaraları yapıyor ve onu kurtaran kişiler artık kahraman oldukları için kendilerini Victor’dan sorumlu hissederek sık sık yardım yapıyorlar. ”Daimî kahramanlık” rolü zavallı, sıradan hayatlarına renk katıyor. Bu kitap; seks bağımlısı Victor’un, mastürbasyon yapmadığı her gün için eve bir kaya getiren arkadaşının, pembe dizi bağımlılarının, kendini Mesih zannedenlerin, tüm günahkarların ve kaybedenlerin hikayesi. Bizim hikayemiz.
Günce (2003)
”Lord Byron ve yumru ayaklarından. Bronte kardeşler ve tüberkülozlarından. Mark Rothko ve intiharından. Flannery O’Connor ve deri vereminden bahsettin. İlham, yara ve delilik ister. ‘Thomas Mann’a göre,’ dedi Peter, ‘Büyük sanatçılar aslında hastalıklı kişilerdir. Belki de insanların sevdikleri şeyi yapabilme riskini göze alabilmek için gerçekten acı çekmeleri gerekiyordur.”’
Çizgilerin bulanıklaştığı; gerçek ve hayalin, sanat ve yaşamın, kurban ve avcının birbirine karıştığı bir günlük anlatısı. Eski sanat öğrencisi Misty Marie Wilmot şimdi bir otelde garson olarak çalışıyor, eşi ise intihar girişimi sonrası girdiği komada. Waytansea adasında kızını ve kayınvalidesini geçindirmeye çalışan Misty son derece yetenekli olsa da yıllardır resim fırçalarını eline almamış, onun yerine şarap dolu kadehleri tercih ediyor. Günlüğünü okurken ise geçmiş ve şimdiki zaman arasında sık sık gidip geliyoruz. Kitap yavaş tempoyla başlasa da ortalarına doğru Palahniuk’dan beklediklerimizi bize veriyor; son derece şaşırtıcı, katmanlı, kaotik bir hal alıyor. Waytansea adası görünürdeki çöplükten çok daha fazla şey barındırıyor.
Lanetli (2011)
”Orada mısın, Şeytan? Benim ben, Madison. Lütfen gücenme Şeytan ama bizimkiler senin var olmadığına inandırdılar beni, öyle yetiştim ben. Annem ve babam senin ve Tanrının geri zekâlı, bağnaz din adamları ve Cumhuriyetçi madrabazların fındık kabuğunu doldurmayan akıllarıyla icat ettikleri bir şey olduğunu söyledi bana.”
Palahniuk’un aforizmalarıyla süslenmiş ve cehennemde geçen bir ”The Breakfast Club” düşünün ama bu sefer karakterler çok daha iğrenç. On üç yaşındaki Madison, Hollywood yıldızı narsist bir milyarderin kızıdır. Muhtemelen aşırı doz marihuanadan ölerek cehenneme gider ve burada kendisi gibi günahkâr yaşıtlarıyla tanışır. Kirli bebek bezi, çekmeyen Wifi noktaları, Hitler gibi tarihi figürlerle dolu cehennemde şeytanın kendisi ile görüşmek için bir yolculuk yapacaklardır. Tabii ki bu kitapta da toplum eleştirisi ve Chuck Palahniuk’un sesi -on üç yaşındaki bir kızın formunda olsa da- belirgin.
Tekinsiz (2005)
Yine Chuck Palahniuk ve yine beynimize ekmek istediği hastalıklı tohumlar. Üç aylık bir yazarlık inzivasına katılan insanlar, insanlığın sınırlarını zorlayacaklardır: ”Bunun yazarların inzivası olması gerekiyordu. Güvenli ve huzurlu bir yer olacaktı. Meğer öyle değilmiş. Birbirimize isimler verdik. Leydi Çöpçü, Ajan Fitneci, Aziz Bağırsaksız gibi. Hatalarımıza, suçlarımıza, günahlarımıza istinaden uydurduğumuz isimlerdi bunlar. Anlatacak birbirinden korkunç, kafa karıştıran, mide bulandırıcı hikâyelerimiz vardı. Ancak en korkunç hikaye, bizi bir araya toplayan adamın birer kurbanı olduğumuzu anladığımızda yazılmaya başladı. Ve biz parıltılı ‘şöhretler’ dünyasına kapağı atmak adına tırnak sökmeyi, penis kesmeyi, insan pişirip yemeyi bile göze aldık; ama artık çok geçti…”
Kaynak:
“Chuck.” The Cult, https://www.chuckpalahniuk.net/chuck.
“Chuck Palahniuk.” Chuck Palahniuk | Biography, Books and Facts, https://www.famousauthors.org/chuck-palahniuk.
“Literary Minimalism: 3 Characteristics of Literary Minimalism – 2023.” MasterClass, https://www.masterclass.com/articles/literary-minimalism-explained.
8, Chuck Palahniuk January. “Chuck Palahniuk on the Importance of Not Boring Your Reader.” Literary Hub, 8 Jan. 2020, https://lithub.com/chuck-palahniuk-on-the-importance-of-not-boring-your-reader/.
“Literary Minimalism.” StudySmarter US, https://www.studysmarter.us/explanations/english-literature/literary-movements/literary-minimalism/.
“Essential Guide to Minimalist and Maximalist Writing Styles – 2023.” MasterClass, https://www.masterclass.com/articles/minimalist-literature-and-maximalist-literature-guide.
“{ Not Chasing Amy }.” Irma, https://www.imhd.nl/log/not-chasing-amy/.