Regnault ve “Alkibiades’i Şehvetin Kollarından Alan Sokrates”

spot_img

Sanat tarihine ve geçmişte yapılan bazı sanat eserlerine baktığımızda tarihsel ve mitolojik olaylardan esintilerin olduğunu hemen fark ederiz. Bu eserler, ya tarihsel-mitolojik bir olaydan esinlenilerek ama hayal gücüne dayalı olarak yaratılmıştır ya da doğrudan söz konusu olayın bir tasvirini içerir. Fransız ressam Regnault da o sanatçılardan biridir.

Bu noktada söylemek gerekir ki özellikle Antik Yunan kültürü ve sanatı ya da Yunan mitolojisi, sanat dünyasını her dönemde en çok etkileyen unsurlardır. Bu yazıda, mitolojik ve tarihsel olayları kusursuz bir biçimde betimlemesiyle tanınan Fransız neoklasik ressam Jean-Baptiste Regnault‘tan bahsedecek ve onun Sokrates ile Alkibiades ve Aspasia’yı resmettiği tablosu “Socrates Tears Alcibiades from the Embrace of Pleasure“ını inceleyeceğiz.

Jean-Baptiste Regnault (1757-1829)

Regnault
Jean Baptiste Baron Regnault otoportre 18 yy

Yaşadığı dönemde bir resim dâhisi olarak nitelendirilen Jean-Baptiste Regnault, Paris’te dünyaya geldi. Yaşamının ilk yıllarını ailesiyle birlikte Kanada ve Louisiana’da geçirdi. Çok küçük yaşlardan itibaren resim sanatına ilgi duymaya başlayan Regnault’un çizim becerisi ailesi ve çevresi tarafından hemen fark edildi. Daha on dört-on beş yaşlarındayken Fransa’nın ünlü tarih sanatçılarından Jean Bardin‘in sanat akademisindeki öğrencilerinden biri oldu. Aynı zamanda Bardin ile beraber Roma’ya giderek burada da eğitimler aldı.

1776 yılında yaptığı “Diogene visite par Alexandre” (İskender’in Diyojen’i Ziyareti) adlı tablosu ona dönemin önemli sanat ödüllerinden biri olan Prix de Roma ödülünü kazandırdı. Bu ödül sayesinde Jacques Louis David ve Pierre Peyron ile İtalya’daki önemli Fransız sanat akademilerinden olan Académie de France à Rome‘a ev sahipliği yapan Villa Medicis‘de dört yıl kaldı.

Jean Baptiste Regnault Diogene visite par Alexandre 1776

Fransa’ya döndükten sonra 1783 yılında l’Académie royale de peinture et de sculpture (Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi)’a seçilmeye hak kazandı. Paris’te önemli sanatçıların eserlerini sergilediği Salon‘da oldukça başarılı işler çıkarttı böylelikle sanatını tüm camiaya kanıtlamış oldu.

Dönemin Paris’inin sanat dünyasını merak ediyorsanız ve bu dönemde akademi, salon gibi terimlerin ne ifade ettiğini bilmek isterseniz Modern Sanatın Habercilerinden: Reddedilenler Salonu adlı yazıyı da inceleyebilirsiniz.

Jean Baptiste Regnault Venus and Adonis 1787 1789

İtalya’da kaldığı yıllar boyunca Jacques Louis David’in Caravaggio‘dan etkilenerek geliştirdiği gerçekçi tarzına ve Pierre Peyron’un da Fransız neoklasik ressam Paussin‘den esinlenerek onu kendi tarzına uyarlamasına tanık oldu. Ancak Regnault’un elleri, geç barok stiline ve Anton Raphael Mengs‘in tarzına yakın bir neoklasisizme yöneldi ve David neoklasisizmin öncülerinden biri olmadan önceye kadar bu tarzda eserler vermeye devam etti. David ve Regnault, neoklasik tarzda eserler veren iki sanatçı olarak birbirine rakip konumdaydı. Klasik döneme ve mitolojiye duyduğu derinden ilgi, Regnault’un neoklasisizmin önemli temsilcilerinden biri olmasını sağladı.

İlerleyen zamanlarda Louvre‘da bir resim atölyesi açan Regnault, bildiklerini öğretmek için duyduğu arzuyla sanata ilgi duyan öğrenciler yetiştirdi. Robert Lefèvre, Henriette Lorimier, Mary-Joseph Blondel ve Louis Hersent gibi daha birçok isim onun öğrencisiydi (bu atölyede yetiştirdiği 60’dan fazla öğrencisi olduğu bilinmektedir). Bununla birlikte Akademi’nin bir avuç kadından fazlasını kabul etmekte zorlandığı bir zamanda, atölyesini kadın sanatçılara açan ilk kişilerdendi.

Jean Baptiste Regnault Sleep of Anacreon 1812 Harvard Art Museum

Regnault, klasik çağa ve mitolojik konulara derinden ilgi duyuyordu, bu alanlarda da mükemmeldi ancak edindiği çevre sayesinde istek üzerine döneme ait güncel resimler ve portreler de yapıyordu. “Wedding of Prince Jerome Bonaparte and Princess Wurtemberg” adlı kusursuz eseri bu tarza örnek olarak gösterilebilir. Fransız Devrimi’ne de tanıklık eden Regnault, klasik konuların dışında devrimden etkilendiği resimler de yaptı, bu etkilenmeye örnek verilebilecek “Freedom or Death” adlı tablosu çok beğenilmiş ve ressamın başyapıtlarından biri olarak kabul edilmiştir.

Jean Baptiste Regnault Freedom or Death 1794 art museum of Hamburg Almanya

1807 yılında, bir süredir çalıştığı l’Ecole des beaux-arts de Paris (Paris Güzel Sanatlar Okulu)’e profesör olarak atanan Regnault, bir taraftan Salon’da sergiler düzenlemeye de devam etti ancak 1809 yılında Salon kariyerinden vazgeçerek kendini zevk ve beğenisine göre özgürce eserler üretmeye adadı. 1816 yılı ile 1822 yılları arasında, günümüzde de eğitime devam eden l’Ecole polytechnique‘de profesörlük yapmaya devam etti.

Aynı zamanda Regnault, kendisi de bir ressam olan Sophie Meyer ile evliydi ve çiftin üç çocuğu vardı. Tüm hayatını sanata adayan ressam, ölümünden bir sene önce son tablosu “Pan ve Syrinx“i yaptı ve tablosunun altına gururla 73 yaşında olduğunu yazdı, 1829 yılında ise hayata gözlerini yumdu.

Alkibiades’i Şehvetin Kollarından Alan Sokrates (1791)

Regnault’un hayatının önemli bir kısmında klasik sanat anlayışının etkisinde kaldığını ve bu tarzda eserler verdiğini söylemiştik. Şimdi gelin, sanatçının Antik Yunan dünyasına ait bir hikayeden esinlenerek resmettiği, Türkçe adıyla “Alkibiades’i Şehvetin Kollarından Alan Sokrates” (Socrates Tears Alcibiades from the Embrace of Pleasure) tablosuna yakından bakalım.

1791 yılına tarihlenen tablo, ünlü Antik Yunan filozofu Sokrates ile onun yakın arkadaşlarından olan Alkibiades‘i ve dönemin ünlü kadınlarından biri olan Aspasia‘yı tasvir eden bir sahneyi anlatır. Birçok yabancı kaynakta konusu geçen bu sahne, Regnault gibi Antik Yunan’a ilgi duyan ressamlar tarafından da çokça kez resmedilmiştir. (Konuyla ilgili resmedilen diğer tabloları merak ederseniz; Anton Petter, German Hernandez Amores, Jean-Leon Gerome, Pedro Americo, Francesco Hayez gibi sanatçıların Sokrates ile Alkibiades’i konu alan tablolarına göz atabilirsiniz).

Regnault’un tablosunu daha iyi anlayabilmek içinse öncelikle Sokrates, Alkibiades ve Aspasia arasındaki ilişkinin literatürde ne şekilde bahsedildiğine değinmekte fayda var.

Jean Baptiste Regnault Socrates Tears Alcibiades from the Embrace of Pleasure 1791 Louvre Müzesi Paris

Sokrates, Alkibiades ve Aspasia

Bilindiği üzere Sokrates, felsefe tarihinin, özellikle de Batı felsefesinin temeli olarak kabul gören Antik Yunan döneminin önemli düşünürlerinden biridir. Onun eşsiz bir gözlem ve konuşma yeteneği olduğu söylenir ve konuşma yoluyla insanlara hakikati buldurtma yöntemi ile tanınır (bu yönteme doğurtma da denmektedir). Sokrates hakkındaki bilgilerin çoğunu öğrencisi Platon‘un yazdıklarından edindiğimiz için kesinliğini çoğu zaman teyit edemeyebiliriz dolayısıyla aşağıda bahsedeceğimiz konuların çoğu Platon kaynağına dayanmaktadır.

Resimde yarı çıplak tasvir edilen erkek figür, Atinalı bir general ve varlıklı bir ailenin oğlu olan Alkibiades; Sokrates’in öğrencisi ve arkadaşıydı, aralarında derin bir sevgi ve bağ olduğu bilinir. Platon, Diyaloglar adlı eserinde bu ikilinin ilişkisine önemli ölçüde yer vermiştir. Buna göre Sokrates, Atina ordusunda geçirdiği zaman süresinde Alkibiades ile tanışmış ve savaşta onun hayatını kurtarmıştır. Öğretmeninin cesaretinden ve tanıdıkça da bilgeliğinden oldukça etkilenen Alkibiades, ona derin bir saygı ve sevgi duymuştur. Dönemin Atina’sında öğretmen/öğrenci ilişkisinin Atinalılar arasında oldukça yaygın olduğu söylenir ancak Sokrates ile Alkibiades arasındaki bu ilişki, fiziksel bir çekimden çok ruhsal/zihinsel bir boyutta olmuştur.

Sokrates hayatı süresince kent meydanlarında insanlarla konuşmuş, tartışmış ve onları içlerindeki gerçeği bulmaya yönlendirmiştir. Hem yakışıklılığıyla hem de karizmatik bir lider olmasıyla tanınan gözde öğrencisi Alkibiades’in de içindeki potansiyeli görmüştü, bu yüzden onu çevresindeki kötülüklerden daima korumak istemiştir. Regnault’un söz konusu tablosu da tam olarak böyle bir olayı tasvir eder.

Tablo detay

Birçok kaynakta Alkibiades yakışıklı, güçlü, zeki ve zengin biri olarak anılmaktadır bunun yanında bu ayrıcalıklı yaşamını nasıl kullanacağını çok iyi bildiğine dikkat çekilir. Onun, Atinalı kadınlarla çok yakın ilişkileri olduğu gibi halk tarafından hem çok sevilen hem de nefret edilen bir karaktere sahiptir. Alkibiades’in kadınlarla olan ilişkileri yine sanatçılar tarafından pek çok kez resmedilen konulardan biridir, öyle ki evli olmasına rağmen birçok kadınla ilişkisi olduğu için karısı Hipparete onu terketmiştir. Atina’da seks işçiliği yapan Hetaera‘ları sık sık ziyaret ettiği bilinir.

Tablo detay

Hetaeralar, yalnızca seks işçileri değillerdi eğitim almış, kültürlü, sanatla ve müzikle yakından ilgili kadınlardan oluşan bir topluluktu. Oldukça güzel giyinirler, sempozyumlara ve siyasi, felsefi toplantılara davet edilirlerdi ancak toplumsal olarak bir güvenceleri yoktu; aile kuramaz, korunma sağlayacak bir talepte bulunamazlardı. Söz konusu tabloda Alkibiades’in yanında gördüğümüz kadın figürü, muhtemelen en tanınan Hetaera olduğu söylenen Aspasia’dır.

Miletli olan Aspasia, Atina’nın en nüfuzlu kadınlarından biri olarak bilinir, gücü elinde bulunduran kişilerle kolaylıkla iletişim sağlayabildiği ve oldukça iyi bir eğitim aldığı söylenir. Bunun yanında oldukça zeki ve güzel bir kadın olduğu aynı zamanda bazılarına göre Atina siyasetini etkilediği ve bir hetaera olmaktan çok ilk kadın filozoflardan biri olduğu söylentiler arasındadır. Ancak hayatına dair çok az bilgiye sahip olunduğu için bu iddiaların hangisinin doğru olduğu konusu, muammadır. Regnault’un resmettiği tablodaki kadının da Aspasia mı yoksa başka bir Hetaera kadını mı olduğu net olarak bilinmemekle birlikte çoğu sanat tarihçisine göre Aspasia olduğu düşünülmektedir.

Tabloya geri dönecek olursak; Sokrates, en sevdiği öğrencilerinden biri olan Alkibiades’i zevk, şehvet ve şöhret gibi duygulardan arındırmak, onun içindeki güçlü ve zeki insanı ortaya çıkarmak, düşünmeyi öğretmek amacındaydı. Bu yüzden de Alkibiades’in tüm bunlardan biraz uzaklaşmasını istiyordu. Tabloda gördüğümüz sahne, Aspasia’nın evinde olduğu düşünülen bir odada, Sokrates’in kadınının evini ziyaret etmesiyle Alkibiades’i oradan çıkarma anını betimlemektedir.

Regnault, Sokrates’i öfkeli ve biraz da üzgün bir şekilde resmetse de bu, Sokrates’in duruma karşı gelmek istemesinden çok, bedenin baştan çıkarıcılığına karşı boyun eğen öğrencisini daha erdemli ve ahlaki açıdan kendini eğitebilmiş olmasını istemesiyle bağdaştırılır. İzleyiciye aktarılmak istenen, herkes tarafından tanınan Atinalı bir genç için zevke karşı erdemin ahlaki ikilemini anlatmaktır. Yine kaynağımız Platon’a göre, Alkibiades, Sokrates’in onu felsefi bir yaşama teşvik edişini reddetmiş ve siyasi güç ve popülerlik arayışına geri dönmüştür.

Tablo detay

Sahne, herhangi bir edebi kaynağa dayanmasa da muhtemelen Regnault, Antik Yunan tarihine duyduğu ilgi nedeniyle okuduğu kaynakların etkisinde kalarak böyle bir betimleme yapmıştır. Aynı zamanda bu tablonun neredeyse aynısı olan bir tablo daha yapmıştır, tek farkı da tablonun arka tarafında görülen bir başka hetaera kadınının olmamasıdır. Regnault’un ikinci tabloya bir kadın daha eklemesi Alkibiades’in yanındaki kadının Aspasia olduğu hakkındaki iddiaları güçlendirir niteliktedir.

Jean-Baptiste Regnault’un etkisi altında kaldığı klasik sanat anlayışı ve neoklasisizm hakkında daha fazla bilgi için Söylenti Dergi‘nin kültür-sanat editörleri olarak hazırladığımız “Sanat Dönemleri Serisi“nin bir parçası olan Sanat Dönemleri Serisi: Klasisizm başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.

Sanatla kalın!

 

Kaynak

A., Ahmet, İlkçağ Felsefe Tarihi: Sofistlerden Platon’a (2006), Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul.

B., d’Emmanuelle, Frogonard’dan David’e (2016): sayı: 12, Beaux-Arts de Paris, Fransa.

D., Marianne, Le Brun’dan Vuillard’a (De Le Brun a Vuillard, 1995): Sergi Kataloğu, sayı:205, Institut de France.

Platon, Diyaloglar (Haz. Mustafa Bayka, 2020), Remzi Kitabevi, İstanbul.

Resimler:

artnet.com/artists/jean-baptiste-régnault

spot_img
Esra Şahin
Esra Şahin
i am a thinker, not a talker.

1 Yorum

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.