Ressamın Gözünden Tinsel Doku Rembrandt (1936) Filmine Kısa Bir Bakış

spot_img

“Onyedinci yüzyılda Hollanda dünya çapında önemli bir güçtü. Gemileri dünyanın her yerinden Amsterdam’a değerli mallar taşırdı. Ama en büyük gurur kaynağı, Leiden kentinde bir değirmencinin oğlu olarak dünyaya gelen, tarihin en büyük ressamı Rembrandt van Rijn idi. Sessiz sedasız bir köşede öldüğünde tüm mal varlığı birkaç şilinden fazla etmiyordu. Günümüzde Rembrandt’ın yapıtlarına paha biçilemiyor. Satışa çıkarılacak olsa, bu yapıtları satın almaya hiç kimsenin serveti yetmez.”

Rembrandt, 1936

Rembrandt’a Kısa Bir Bakış

Rembrandt van Rijn, 17. Yüzyıl Avrupa dünyasının en ünlü ve en önemli ressamıydı. 1606 yılında Hollanda’nın Leiden şehrinde doğan sanatçı, Barok resminin de önde gelen ressamlarından biri oldu.

Self Portrait Rembrandt

Sanatçı, Harmen Gerritszoon van Rijn ve Neeltgen Willemsdochter van Zuytbrouck’un dokuzuncu çocuğuydu. Ailesi oldukça varlıklıydı; babası bir değirmenciydi ve annesi bir fırıncının kızıydı. Resme merakının küçük yaşlardan itibaren gelişmesinin ardından bir ressamdan üç yıl kadar eğitim aldı.

Rembrandt, sanat tarihinde adeta bir ışık ve gölge büyücüsü olarak anılmaktadır. Ressamın eserlerindeki eşsiz yetenek, yalnızca objelerin fiziksel varlığını değil, aynı zamanda ışık ve gölgenin duygusal derinliğini de yansıtma yeteneğinden kaynaklanmaktadır. Rembrandt’ın tabloları, zengin tonları ve ustaca kullanılan ışık efektleri ile karakterize edilir, bu da onun çağdaşları arasında bir öncü olarak kabul edilmesine neden olmuştur.

Meditasyondaki Filozof Rembrandt

Sanat eleştirmenleri, Rembrandt’ın ödünsüz gerçekçiliğini vurgulayarak, çirkinliği güzellikten daha önde tuttuğunu iddia etmektedirler. Ressamın eserlerindeki insan portreleri, yaşamın zorluklarına ve gerçekliğin çeşitli yönlerine dokunan derinlikli bir karakter analizi sunar. Rembrandt’ın fırçasındaki güç, sadece fiziksel özellikleri değil, aynı zamanda duygusal durumları da yakalar. Böylelikle bu durum onun eserlerinin zamanla geçerliliğini korumasına ve izleyicilerin duygusal bağ kurmasına olanak tanır.

İsa ve Emmausun öğrencileri Rembrandt

Ressamın tercih ettiği gerçekçilik tarzı, sadece portrelerde değil, aynı zamanda tarihi ve dini sahnelerde de belirgindir. Rembrandt’ın eserleri, zamanın izlerini taşıyan karakterlerin ve olayların etkileyici bir şekilde canlandırılmasıyla büyüler. Onun sanatı, çirkinlik ve güzellik arasındaki ince çizgiyi keşfetmeye cesaret eder, izleyiciyi düşündürür ve duygusal bir derinlik sunar. Bu nedenle, Rembrandt’ın eserleri, sadece estetik zevki değil, aynı zamanda insanın içsel dünyasına dokunan bir zenginlik sunarak sanatseverleri büyülemeye devam etmektedir.

Rembrandt’ın Sanatı

Gece Nöbeti Rembrandt

Rembrandt, resim, baskıresim ve çizim gibi farklı disiplinlerde çalışarak, kendine özgü bir sanat pratiği geliştirdi. Ressamın eserlerinde, geniş bir konu yelpazesine odaklanması dikkat çekicidir. Taş Köprülü Manzara (De stenen brug) (1638) gibi manzara resimleriyle başlayan Rembrandt, doğanın çeşitliliğine duyduğu hayranlığı resimlerine yansıttı. Sanatçının, doğanın tek efendi olarak seçilmesi gerektiğini savunduğu biliniyor ve bu da resmine yansıttığı doğa sevgisinin atmosferini başarıyla yakalamasına olanak tanır.

Taş Köprülü Manzara Rembrandt

Sanatçı, kendine ait otoportrelerle de öne çıktı. Eserlerindeki detaylı ifade ve ışık-gölge oyunlarıyla portre sanatına yeni bir boyut kazandırdı. Ayrıca Rembrandt’ın eserlerinde İncil hikayeleri, tarihi sahneler ve günlük yaşamın tasvirleri gibi anlatı sanatını da sıkça görmekteyiz. Sanatçı, sadece görüneni değil, görünenin arkasındakini de bize yansıtma kaygısı gütmüştür. Bu, Rembrandt’ın eserlerini sadece görsel estetik değil, aynı zamanda insanın duygusal ve zihinsel katmanlarına da hitap eden derin anlamlarla doldurmasına olanak tanır.

Rembrandt’ın (1936) Filmi

1936 İngiliz yapımı, başrolünde Charles Laughton’un oynadığı Rembrandt filmi, Rembrandt’ın yerleşik normlara karşı gelmesinin sonuçlarını ne şekilde yaşadığını bize açıkça gösteriyor.

Rembrandt 1936 filminde Rembrandtı canlandıran sanatçı Charles Laughton

Film bizi, onun ilk karısının ölümünden, ölmeden hemen öncesine kadar geçen kırk yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. Bu kırk yıllık süreçte başından geçen olayları da aşama aşama sistematik bir biçimde bize yansıtıyor.

Yel değirmeni Köy

Rembrandt’ın yaşadığı dönemde sanat daha çok finansal değerle özdeşleştiriliyordu. Sanatçı ortaya çıkardığı eserini talebe uygun bir şekilde üretmeliydi. Rembrandt ise kendi içsel ilhamına sadık kalarak ve ticari beklentilere uymadan çalışmayı tercih ediyordu. Bu durum ise onun eserlerinin sınırlı bir kitle tarafından takdir edilmesine neden oldu. Aslında filmin yapısal olarak büründüğü kimlik de bu; sanatsal vizyonuyla verdiği tavizler ve eve ekmek getirme ihtiyacı…

Rembrandt için yoksulluk elbette bir trajediydi. Lakin belki de en büyük trajedisi ilk eşi ve Titus’ın da annesi olan Saskia’nın ölümüydü. Saskia’nın kaybı, Rembrandt’ın hayatını derinden etkiledi ve sanatındaki tonları daha melankolik bir hal aldı. Saskia’nın yokluğu, Rembrandt’ın eserlerindeki ışık-gölge kontrastlarının ötesinde, bize iç yalnızlığını ve acısını gösterdi. Ressamın hem kişisel hem de sanatsal evriminde derin izler bırakan bu kayıp, onu hayatın zorluklarına karşı daha duyarlı kılmaya itti.

Filmden bir kare Charles Laughton ve Gertrude Lawrence

Rembrandt’ın hayatının kadın figürleri, sanatçının karmaşık ilişkiler ve duygusal zorluklarına eşlik etmiştir. Eşinin ölümünden sonra Rembrandt’ın içsel arzularını bastırma çabaları (karım diyebileceğim bir kadına ihtiyacım var), hizmetçisi Geertje Dirx ile evlenmesine neden olur. Filmin ikinci bölümünde ise nikahsız eşi Elsa Lanchester’in canlandırdığı Hendrickje Stoffels ile tanışırız. Işıltılı kişiliği ve Rembrandt’a duyduğu sevgiyle, Stoffels, ressamın en büyük destekçisi olur. Saskia’ya benzer bir görünüme sahip olan Stoffels, Rembrandt ile kıskançlık ve suçlamaların gölgesinde bir aşk yaşar. Yine de ikilinin ilişkisi, hem maddi hem de manevi zorluklarla karşılaşsa da, dayanıklılığını korur.

Geertje Dirx Gertrude Lawrence

Hendrickje Stoffels, Rembrandt’ın sanatına ilham kaynağı olurken, kıskançlık ve eleştirilere karşı birlikte direnirler. Bu aşk, duygusal engellere rağmen güçlü bir bağ kurar, Rembrandt’ın sanatının derinliklerine dokunan bir güzellik ve karmaşıklık katar.

Hendrickje Stoffels Elsa Lanchester

Rembrandt (1936) her açıdan izlenmeye değer. Biyografik ruha sahip bu filmde, Rembrandt’ın dramatik ve hüzünlü hayatının yanında yetenekli bir sanatçının günden güne nasıl da toplum tarafından sindirilmeye çalıştığını izliyoruz.

 

Kaynakça

“Rembrandt Biography In Details”. Web. Erişim adresi: https://www.rembrandtonline.org/biography.html Erişim tarihi: 18.01.2024

“Rembrandt”. Web. Erişim adresi: https://www.britannica.com/biography/Rembrandt-van-Rijn Erişim tarihi: 18.01.2024

“Why Rembrandt Is Considered One of Art History’s Most Important Old Masters”. Web. Richman-Abdou. Erişim adresi: https://mymodernmet.com/rembrandt-artwork/#Diverse_Subject_Matter Erişim tarihi: 19.01.2024

Rembrandt’ın (1936) Filmi başlığı altındaki görseller: https://www.imdb.com/title/tt0028167/?ref_=tt_urv

spot_img
Rümeysa Yıldız
Rümeysa Yıldız
Sivrisinek file karşı.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.