“Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek. Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır.”
Türk edebiyatında bir yazarı daha iyi tanımak ve biyografik okumalar yapmak için en iyi yol mektup ve hatıra yazılarıdır. Bunlar, bizlere perde arkasında olmuş olayları, eserlere yansımamış bazı sorunları, yazarın o dönemdeki ruh hali ve karakter yapısını vermesi bakımından oldukça önemlidir. 2013 Kasım ayında yayımlanan ve Sevengül Sönmez tarafından hazırlanan Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabı, bize Sabahattin Ali’nin 1935-1948 yılları arasında karısı Aliye Ali ve kızı Filiz Ali’ye yazmış olduğu mektupların yanında, Sabahattin Ali’nin nasıl bir eş, nasıl bir baba olduğu konusunda da önemli fikirler veriyor.
Sabahattin Ali, karısı Aliye Hanım’ı kötü ve karanlıklar içindeki hayatına yeniden doğan bir umut güneşi olarak görüyor.
“Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin.”
Bu mektupları dikkatli bir şekilde okuduğumuzda Sabahattin Ali’nin Aliye Hanım’a olan aşkını, özlemini ve onunla beraber yapmak istediklerini daha net bir şekilde anlıyoruz. Onun isteği, ne çok büyük ne de çok küçük, maddi imkânları aşmayan, içinde beraber okunacak kitaplarla dolu bir ev ve huzur dolu bir yaşamdır. Sabahattin Ali, Aliye Hanım’dan önce ne yaşadıysa silmek, bütün kötü anılarını tozlu raflara kaldırmak ve sadece sevdiği kadın için yaşamak ister.
“Asıl senin için fedakârlık yapmak bana en büyük saadeti verecektir. Yalnız senin için yaşamak, hayatımdan senden başka her şeyi silip atmak istiyorum. Fikirlerimi, gayeleri seninle paylaşmak, doğru bulduğumuz şeylere beraber inanmak istiyorum.”
Mektupları okurken Sabahattin Ali’nin o dönemde yaşadığı zorlukları (maddi, siyasal, duygusal vb.) daha iyi anlıyor, ona bir adım daha yakın oluyoruz. Bununla da kalmıyor, onun kızı Filiz’e olan olağanüstü sevgisini, ona hitap edişini, ondan sürekli uzun ve güzel mektuplar bekleyişini de görüyoruz. Hem iş hem de hapis dolayısıyla uzakta olduğu dönemlerde karısına yazdığı mektuplarda devamlı Filiz’in sağlığı ve okulu ile ilgili mufassal bilgi istediği, karısını ve kızını çok özlediğini hissettirdiği satırlar bulunuyor.
Kızına şöyle hitap ediyor mektupta Sabahattin Ali: Filiz’im, ruhum, birtanem.
Onun karısı ve kızına olan aşkının ve özleminin dışında mektuplarda Sabahattin Ali’nin çıkardığı dergiler hakkında önemli bilgileri, siyasi düşünceleri, dönemin mahkemelerinin, hapishanelerinin durumunu, askere çağırılışını ve aslında gitmek istemeyişini ve buna benzer birçok konuyu daha öğreniyoruz. Eğer onun romanlarını, öykülerini okuduysanız ve böyle bir adam nasıl sever, nasıl özler, nasıl bir babadır, nasıl uzakları yakın yapmak için uğraşır, didinir diye merak ediyorsanız, Canım Aliye, Ruhum Filiz tam size göre bir kitap. Umarım bu yazı kitabı alıp okumanıza ve bu büyük yazarı daha iyi tanımanıza vesile olur.
“Benim Sevgili Aliye’m, sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.”