Teknolojinin gelişmesi, endüstrileşme ve kıtalar arası sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte 20. yüzyılda sanatın tanımı, malzemesi ve tekniği değişti. Bu değişimin ilk adımları da Dada hareketleri ve fütürizmle oldu, arkasından gelen Bauhaus, arts and crafts ve pop art ile birlikte ikinci adım atıldı ve sanata endüstriyel üretim de girdi. Artık sanat tuvalin çok ötesine uzanmaktaydı. Hız kesmeden değişen ve dönüşen sanat, kavramsal sanat ve soyut sanat ile birlikte zihinselliğe doğru açıldı. Son olarak önündeki tek engel dört duvar arasına sıkışmış olmasıydı; onu da kamusal alanda sanat ve performans sanatı ile birlikte aşarak müze ve galerilerden sokaklara taştı. Belki kutsal halesini yitirdi ancak teşhir değeri arttı ve her yer sanat alanına dönüştü. Bu da izleyiciyi sanata aktif bir şekilde katılmaya davet etti. İşte bizler de bu yazıda sanatçı ve izleyiciyi daha da yakınlaştıran ve sanatın alanını genişleten ”Kamusal Alanda Sanat’’ konusuna değineceğiz.

Bourriaud, sanatçıyla izleyicinin buluşmasından söz ederken şöyle söyler:
“Sanatçı, formun üzerinden bir diyalog başlatır. Bu durumda sanatsal pratiğin özü, birtakım özneler arasında ilişkilerin keşfedilmesinde yer alır; her sanat yapıtı, ortak bir dünyada yer almaya yönelik bir öneri olur…”
Kamusal Alan Kavramı
Kamusal alan terimi, ilk olarak toplumbilim ve dilbilimci Jürgen Habermas’ın kitabı olan ”Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü’’ ile duyulmuştur. Kamusal alan Habermas’a göre; tüm toplumu etkileyen problemleri ‘algılama, teşhis etme ve iyileştirme’ arenasıdır, çağdaş medya, siyaset çalışmaları için de popüler terimlerden birisidir.
Kamusal Alanda Sanat
Günümüzde insanoğlu metropol yaşamı ile doğadan kopuk ve yalnızlaşan bireyler olarak yaşam sürdürmektedir. Ancak kamusal alandaki sanat eserleri ile birlikte, insanlar doğaya daha da yakınlaşmış ve birkaç saniyeliğine bile olsa zihinlerinde rahatlama alanları yaratılmıştır. Galeri, müze vb. sanat kurumlarına gidebilmek için bilet almak ve o alana gitmek için ekstra çaba sarf etmek gerekmektedir. Ancak kamusal alandaki sanat eserleri belki de her gün gidilen iş yerinin veya okulun yolu üzerindedir böylece bunlara erişmek için bir çaba harcanmamaktadır. Sanatla hiçbir ilgisi olmayan insanlar bile böylelikle günlük hayatta sanatla, bir sanat eseriyle iletişim kurmaktadır. Bu sayede insanların sanat etkinliklerine katılması sağlanmakta ve içinde bulunulan alanları pozitif etkileyerek kamusal alanların sahiplenilmesi, insanlar tarafından gerçekten benimsenmesi sağlanmış olunur. İnsanlar bu sayede farklı deneyimler kazanır ve sanata verilen değer artar.
Kamusal alanda sanat, mekan-sanatçı-izleyici ilişkisi bağlamında birbirini etkilemektedir. Normalde izleyici olaylar karşısında pasif iken, kamusal alanda yapılan sanat işleri ile birlikte aktif, sürece karışan, fikir alışverişinde bulunan ve öneriler sunan konumuna gelmiştir.
Buna ek olarak kamusal alanda sergilenen eserlerin galeri, müze gibi alanlardan daha çok izleyici çektiğini söyleyebiliriz. Buna en güzel örneklerden biri de; 14. İstanbul Bienali’dir. 545.000 kişi etkinliği izlemiştir. Bu hatırı sayılır izleyici sayısına ulaşmadaki en büyük neden herkesin erişebileceği alanlarda gerçekleşiyor olmasıdır.
Kamusal alanda sanat deyince akla ilk gelen isimlerden JR ve Christo-Jeanne Claude‘a ve işlerine bir göz atalım.
JR

JR Fransız fotoğraf sokak sanatçısıdır ve asıl adı Jean-René’dir ve adının baş harflerini kullanmaktadır. JR yapmış olduğu çalışmalar ile birlikte kamusal sanata yeni bir soluk kazandırmış ve kısa bir süre içerisinde ismini dünyaya duyurmuştur. Sanatçı genellikle mekânsal olarak büyük yüzeylerde, grup yardımlaşması şeklinde çalışmaktadır. Bu sayede insanları o mekan ile iletişime geçmelerini sağlamakta, izleyici ile sanatı yakınlaştırmakta ve daha çok toplumsal sorunlarla ilgili çalışmalar üretmektedir.
Sanatçının Louvre Müzesini 2000 parçalık kağıtla optik illüzyona dönüştürüşü

400 gönüllüden oluşan bir grubun yardımıyla, Fransız sanatçı JR Paris’teki Louvre’un etrafına binlerce şerit kağıt yapıştırarak müzenin etrafındaki avluyu devasa bir optik illüzyona dönüştürdü. Yapının 30. yıl dönümü şerefine kurulan “Büyük Piramidin Sırrı” başlıklı kolaj, ikonik cam piramidin altında ne olabileceğine dair de bir fikir veriyor.
Unframed, 2014, Ellis Adası
Fransız sanatçı JR’nin UNFRAMED projesi Ellis Adası kıyılarına iniyor. New York Körfezi’ndeki Hudson Nehri’nin ağzında, ünlü Özgürlük Anıtı yakınlarında bir yerde yükselen adacık, 1892’den 1954’e kadar 12 milyondan fazla göçmen için Amerika Birleşik Devletleri’ne açılan bir kapı olan sembolik bir kavşağı temsil etmekteydi. JR’nin çalışması, dünyanın her yerinden yeni bir yaşam arayışıyla Amerika’ya inen insanların anısını canlandırmayı amaçlıyor. Bu insanların tarihi, derin bir şiirsel ruha ve muazzam antropolojik değere sahip, büyük bir görsel etkiye sahip bir çalışmayla bir kez daha şaşırtmayı başaran eklektik Fransız ressamın yarattığı fotoğraf enstalasyonları sayesinde binaların duvarları arasında yaşıyor.


Bilinmeyen hikayelerden biri de hapsedilen erkeklerin, ıslah görevlilerinin ve şiddet içeren suç kurbanlarının bakış açısından olanlardır. Ancak bu, Tehachapi adlı bir duvar resmi ile değişti. Ünlü sanatçı JR’nin çabalarıyla Tehachapi’deki California Islah Kurumu’nda büyük ölçekte sergilendi.
Tehachapi, The Yard, Kaliforniya, USA, 2019
Başlangıçta JR yirmi sekiz mahkumla buluşmak ve ortak bir sanatsal proje için fikir sunmak üzere oraya gitmiştir. Sanatçı, Ekim 2019’da Kaliforniya Tehachapi’de bulunan maksimum güvenlikli bir hapishanede çalışma izni almıştır. Tehachapi’de hapsedilen nüfusun çoğunluğu şartlı tahliye şansı olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. JR ve ekibi, bu projede erkekleri tek tek yukarıdan fotoğraflamıştır ve onlara hikayelerini kamera önünde anlatma şansı vermiştir. Spesifik bir soru sorulmamıştır; kendilerini açıkça ifade etme özgürlüğü sunulmuştur. JR ayrıca eski mahkumları ve cezaevi personelini fotoğraflayarak cezaevi sisteminden toplam kırk sekiz portre ve hikaye toplamıştır. İki hafta sonra JR ekibi ve 338 kağıt şeridi ile hapishaneye geri dönmüştür. Tüm mahkumlar, eski mahkumlar ve hapishane çalışanları ile birlikte birkaç saat içerisinde JR’ın projesindeki yapıştırma işlemi tamamlanmıştır. Yukarıdan bakıldığında tüm hapishane çalışanları mahkumlar omuz omuza resimde yer almaktadır.


Bu çalışma hapishanede hapsedilen nüfusun ayak izleriyle üç gün içinde kaybolmasına rağmen, sesi duyulamayan mahkumların sesi olarak sanat tarihindeki özel yerini almıştır.
Jeanne ve Claude Cristo

Kamusal alanda sanatın önemli temsilcilerinden bir diğer ikilisi de Christo ve eşi Claude’dur. Christo Vladimirov Javacheff (1935–2020) ve Jeanne-Claude Denat de Guillebon (1935–2009), ikiside aynı gün doğmuş bu çift, genellikle Christo,Jeanne-Claude olarak bilinirler ve büyük ölçekli, alana özgü çevre enstalasyonları, genellikle büyük kent simgeleri ve peyzaj öğeleriyle tanınan sanatçılardır. O’Doherty, Christo’nun sanatıyla ilgili şu sözleri söyler;
”Christo’nun paketleri sanatın o ilahi dönüştürücü gücüne yönelik bir tür parodidir. Nesne sahiplenilmiş, ama ona tam anlamıyla sahip olunamamıştır. Sanki kaybolmuş ve bir gizem kazanmıştır. Kendine özgülüğü, şekli, genel bir yumuşak geçişle bir senteze varmış, mekanla arasındaki sentez üzerinden anlaşılabilir hale gelmiştir. Christo’ların sanatı, estetik meseleleri sosyal bir bağlama taşıyarak politik bir alana çeker. Burada yalnızca sanata meraklıların değil, sanata akvaryumdaki yosun kadar yabancı olanların da bir tavır alması gerekir. Bu durum yapıtın dayattığı bir koşul değil, yapıtın gerçekleştirilmesinin nedenidir.’’

The Floating Piers (Yüzen İskeler), 2016
Bulgar sanatçı Christo ve Fransız eşi Jeanne-Claude’un ses getiren eserlerinden bir tanesi de ‘’The Floting Piers (Yüzen İskeleler), bu iskele aslında 1970 yılında tasarlamışlardı fakat araya giren başka işler ve 2009 yılında Jeanne-Claude’ın ölümüyle birlikte iskele inşa edilememiştir. Eşinin hayali olan iskelenin inşaatını başlatmak isteyen Christo, iskeleyi tam anlamıyla Iseo Gölü’nün üzerine kondurmuştur. 18 Haziran-3 Temmuz 2016 tarihleri arasında on altı gün boyunca ziyaretçilere açılan iskele, o günden sonra birçok kişiyi ağırlamıştır. Toplamda 220 bin küpten oluşan iskele tasarımı her biri 5,5 ton ağırlığındaki 200 çapa iskeleyi sabit tutmuştur ve yüzey 100 bin metrekare sarı kumaş ile kaplanmıştır. Christo ve Jeanne-Claude’un tüm projelerinde olduğu gibi, The Floating Piers, tamamen Christo’nun orijinal sanat eserlerinin satışı yoluyla finanse edilmiştir. Hiçbir şekilde sponsor kabul etmemiştir ayrıca Christo sahiplenmeye de karşıdır, sahiplenmeyi devamlılık olarak görmektedir. Eserlerinin bir süre sonra kaybolması estetik konseptin bir parçasıdır ve bundan rahatsızlık duymaz. Onun için önemli olan özgür düşünce ve üretimdir.
16 günlük serginin ardından tüm bileşenler çıkarılmıştır ve endüstriyel olarak geri dönüştürülmüştür. Tüm proje halka açık ve ücretsiz şekilde gerçekleştirilmiştir. Ziyaretçiler, Sulzano’dan Monte Isola’ya ve The Floating Piers tarafından çerçevelenen San Paolo adasına yürüyerek sanat eserini deneyimleme fırsatı bulmuşlardır. Gölü çevreleyen dağlar, The Floating Piers’ın kuşbakışı bir görünümünü sunmuştur, fark edilmeyen açıları ve değişen perspektifleri ortaya çıkarmıştır. Christo, Yüzen İskele’yi deneyimleyenlerin kendilerini su üzerinde ya da belki bir balinanın sırtında yürüyormuş gibi hissettiklerini betimlemiştir. Işık ve su, on altı gün boyunca parlak sarı kumaşı kırmızı ve altın tonlarına dönüştürmüştür. Bölgeyi ayrıca o tarihler arası çok sayıda turist ziyaret ettiğinden ekonomik olarak da olumlu etkileri olmuştur.

Christo’nun bu eserinin tüm üretim süreci ve sergilenme günlerinin yer aldığı ”Walking on Water” isimli bir film de çekilmiştir.
Sonuç olarak kamusal alanda üretilen bir sanat eseri, sanatçılara özgür düşünce ve üretim alanları sağladığını verdiğimiz örneklerden de görebilmekteyiz. Ayrıca kamusal alanda üretilen eserlerin toplumun çok büyük bir kısmı tarafından görülüp benimsendiğini, toplumsal bilincin oluşmasında etkili bir araç olduğunu ve izleyicinin de sanat eseri içerisinde aktif bir rol olmasına olanak tanıdığını söyleyebiliriz. JR’ın da dediği gibi sizce de ”Sanat dünyayı değiştirebilir mi?”
Kaynak
Habermas, J.’’ Strukturwandel der Öffentlichkeit’’, Untersuchungen zu einer Kategorie der bürgerlichen Gesellshaft. Neuwied: Hermann Luchterhand Verlag.1962.
Parlakkalay, H., “Kamusal Alanda Sanat ve Sanat Eserleri”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 4,Cilt,22, Aralık, 2020, s.1161.
Görgülü, E.’’ JR’ın “INSIDE OUT” Projesindeki Portreler ve Kamusal Sanat’’, Medeniyet Sanat, İMÜ Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dergisi, Sayı2, Cilt,3,2017, s.169.
https://www.jr-art.net/projects/tehachapi
Seydim, H., “Türkiye’de 2000 Sonrası Kamusal Alanda Sanat Stratejileri”, (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi Marmara Üniversitesi ), İstanbul, 2019, ss. 73-74.
O’Doherty, B. (2021). Beyaz Küpün İçinde: Galeri Mekanının İdelolojisi, çev. Ahu Antmen, 5.Baskı, İstanbul: Sel Yayıncılık.
https://christojeanneclaude.net/artworks/wrapped-reichstag/
Dr. Yıldız, Ahmet Hamit. ”Sanatta İzleyici Geliştirme” ders notları.