Günümüze çok uzakta kalan zamanlardan bu yana ağızdan ağıza dolaşan ve konuşuldukça daha da ilgi çeken hikayeleri bilirsiniz. İnsanlar tarafından yıllar boyu anlatılan bu hikayeler, toplumların geçmişinden izler barındırır ve içinde doğaüstü varlıklar, kahramanlar, tanrılar bulunduranlar mitolojik hikayeler olarak adlandırılır.

Bu hikayelerden biri de mitolojideki önemini birkaç kelimeyle özetleyemeyeceğimiz ancak özetlemek istediğimizde sanat tanrısı ifadesini kullanabileceğimiz, on iki Olympos tanrısından biri olan Apollon’un hikayesidir. Zeus ve Leto’dan olma, Artemis’in ikiz kardeşi olan Apollon, Yunan mitolojisindeki en önemli tanrılardan biridir. Apollon, yaptığı iyilikler ile öne çıkan ve ölümlüleri Hades’e gönderen tanrı olarak kaynaklardaki yerini almıştır.
Tanrı Apollon, diğer tanrıların gönüllerini hoş etmek için her sabah heybetli Olimpos Tepesi‘ne çıkarak lir çalardı. Tek ilgi alanı müzik olmayan Apollon; şiir, hekimlik ve kehanetlerle de ilgilenirdi. O, aynı zamanda gençliğin sembolüydü; sarı ve bukleli saçlarıyla tüm tanrılar içinde en sevileniydi. Apollon’un saçları o denli dillerdeydi ki Aristophanes, Kuşlar komedyasında Hüthüt’ün ağzından ona şöyle seslenmekteydi:
“Apollon, altın saçlı tanrı
Duyup bu acı yankıları,
Alsın fildişi çalgısını,
Karşılık versin sana…”
“Apollon” Adı Ne Anlama Gelir?
Apollon (Roma mitolojisinde Apollo) birçok farklı anlama sahiptir. Bu kelime, kötülüklere karşı duran ya da kötülükleri önleyen anlamına gelir. Yine de başka kaynaklarda anneannesi Phoebe ile ilişkilendirilmiş ve ışık saçan, parlak anlamlarında kullanılan bir ön ad halini almıştır çünkü anneannesinin ismi de etimolojik olarak, saf, parlak anlamlarına gelmektedir.

Apollon’un Nitelikleri
Atribüleri lir, defne yaprağı, üç ayaklı kazan, ok ve yay olan Apollon, çevresinde yükselen ve bulunduğu yerde adeta ışık saçan bir tanrıydı; sanat, deniz, güneş, tarım, ışık ve hakikat tanrısı olarak anılırdı.
Lir, Apollon ile özdeşleştirilir. Bu yüzdendir ki Olimpos tepesinde sanatını çoğunlukla lir aracılığıyla gösterir. Apollon’un birçok bütünleştiği birçok kavramla karşılaşırız ama sanat kavramı ile daha çok ön plana çıkmaktadır.

Bir tohum toprağa düşer ve elverişli bir ortam sağlanırsa filizlenir; yeterli su ve güneş ile gün geçtikçe büyür. Elbette ki Romalıların Apollon’u tarım tanrısı olarak görmeleri boşuna değildi: Birçok kaynakta Apollon’un doğumunun ardından ayaklandığı ve attığı her adımda toprağı yeşillendirdiği geçer. Bu, onun doğumuyla beraber yeryüzüne bolluk getirdiğinin de kanıtıydı. Olağandışı olarak görülmesinin bir başka sebebi ise doğduğu toprağın, yani Delos adasının kurak olması ve onun ayak basmasının ardından canlanmasıydı.

Apollon’un savaşçı bir özelliği de vardır; anlatılan bir efsanede Pithon (Python), Tityos, Aloaden ile yaptığı savaşlar geçmektedir. Bu efsaneye göre; Python, ya Delphi yakınlarındaki bir taşta ya da Omphalos adı verilen ve dünyanın merkezi olarak görülen yuvarlak bir taşta yaşadığına inanılan bir yılandı. Çoğu acımasız yaratık gibi Python da Gaia’nın çocuklarından biri olarak biliniyordu ve Apollon ile Python birbirlerine rakipti.
Apollon ve Python’un birbirlerine rakip olması kaçınılmazdı: Leto’nun zorlu geçen hamileliği sürecinde Python’un Leto’ya eziyet etmesi ve diğer bir efsaneye göre, Python’un yaşadığı yer öneminden dolayı Apollon’un buraya sahip olmak istemesi bu rekabetin sebebiydi. Aralarındaki savaş sonrasında, Python ölür ve Apollo’nun da bu suçunun cezasını ödemesi gerekir. Apollon, bu cezayı belli bir süre bir krala hizmet ederek öder.

Apollon ve Daphne
Apollon’un Daphne’ye olan aşkı elbette bir rastlantı değildi: Peki, bu aşk bir zorunluluk ya da seçim miydi? Belki de Eros’un okunun atılmasıyla başlarda bir zorunluluktu, ya sonrası?

Daphne, saflığın sembolüydü. Vaktini ormanda geçiriyor, uzun yapraklar arasında gençliği ve güzelliği eşliğinde dolaşıyordu. Daphne kendini kutsal saydığı ebedi bekarete adamış iken bu ormanın uçsuz bucaksızlığında ona aşık olan Apollon, içindeki tüm arzuyla onunla olmak istiyordu; ancak Daphne’nin içindeki özgür yaşam arzusu daha ağır bastı ve bu arzudan dolayı Apollon’dan uzaklaşarak ondan kaçmasına yol açtı.

Elimizde olan çoğu kaynakta Daphne’nin kaçarken babası ile karşılaştığı ve ondan yardım istediği anlatılmaktadır. Bu ne kadar doğrudur bilinmez; ancak ağaçların arasında olmayı arzulayan Daphne’nin, o çok sevdiği ve zamanını sürekli olarak onunla geçirdiği, başı gökte, ayakları toprağa mıhlanmış bir defne ağacına dönüştüğü rivayet edilir. O güzel saçları yaprakları, kolları ise kıvrıla kıvrıla dalları oluşturmuştur.

Ağaca dönüşmesine rağmen, Apollon Daphne’den vazgeçmemiştir. Vaktini defne ağacının gölgesinde durarak geçiren Apollon, lirini onun için çalmaya devam etmiştir. Bu hikayede anlatılan Apollon’un aşkı, çoğu kişiye göre belki de aşkın en güzel haliydi. Her şeye gücü yeten bir tanrı olan Apollon için bu bir yenilgi miydi bilinmez; ama şu da bir gerçektir ki Daphne, kendisi olmaya devam ederek Apollon’un başında güzel bir taç halinde duracak ve bu aşkın sembolü olarak onu onurlandıracaktır.
Kaynakça
- Can, Şefik. Klasik Yunan Mitolojisi. İnkılap Kitabevi, 1997. Erişim tarihi: 15.01.2023
- Erhat, Azra. Mitoloji Sözlüğü. Vol. 12. Remzi kitabevi, 1972. Erişim tarihi: 16.01.2023