İzleyici olarak filmlerde görsel açıdan bizleri etkileyen unsurların başında kuşkusuz ışık kullanımı geliyor. Korku, üzüntü, sevinç, kaybolma hissi, melankoli gibi birçok duygu ışık aracılığıyla yansıtılabilmekte. Özellikle Wong Kar-Wai ve Gaspar Noe gibi yönetmenlerin şehir ve neon ışık kullanımları bir nevi imzaları gibi olmuştur. Sizi şehirde serin bir gece yürüyüşü yaptırır gibi hissettiren, görsel olarak etkileyici ve ışık kullanımının yoğun olduğu filmlerle baş başa bırakıyoruz. Keyifli seyirler!
1- Return to Seoul (2022)
Geçtiğimiz günlerde MUBI‘nin kataloğuna eklenen Return to Seoul, 25 yaşındaki Freddie‘nin ani bir kararla, evlatlık alınıp yetiştirilmeden önce doğduğu şehir olan Seoul’a gitmeye karar vermesini takip ediyor. Biyolojik anne ve babasını bulmak adına çıkacağı bu yolculuk, 8 yıllık bir serüvenin başlangıcı. Duygusal ve içine çeken bu evlat edinme dramı, etkileyici müzikler ve Seoul’un şehir ışıkları ile bezeli.
Davy Chou‘nun yönettiği film, ev kavramının rahatsız edici bir keşfi ve onu kaybetmenin kalp sızısı niteliğinde. Kusurlu bir kahramanın içsel bir ev bulma yolculuğunda onunla birlikte sokak sokak geziyoruz.
2- Italian Studies (2021)
Yazar Alina Reynolds, New York’a seyahat ettikten sonra açıklanamaz şekilde bir hafızası kaybı yaşar. Manhattan sokaklarında kafa karışıklığı ve kocaman bir boşluk içinde dolaşan Alina, zihnindeki ışığın kayıp anahtarını bulmaya çalışıyor. Vanessa Kirby‘nin başrolünü üstlendiği film, öznel bir şehir manzarası oluşturma deneyimi gibi. Yönetmen Adam Leon, şu soruyu ortaya koyuyor: Eğer aniden kendiniz hakkında hiçbir bilginiz, anınız, amacınız veya gidecek bir yeriniz olmasaydı, içinde yaşadığınız şehir nasıl görünürdü?
3- Ghost in Shell (2017)
Ghost in the Shell, aynı adı taşıyan 1995 yapımı anime filminin bir uyarlamasıdır. Bilim kurgu ve aksiyon türündeki bu film, insan beyni ile yapay zeka arasındaki sınırları ve etik sorunlarını araştırırken, bireyin kimliği ve özgürlüğü gibi derin temaları seyirci karşısına yeniden çıkartıyor. Scarlett Johansson tarafından hayat bulan ana karakter Major Mira Killian, ağır bir kaza sonucu bedeni zarar görmüş ve beyni bir android bedene yüklenmiş bir insandır. Major, terörle mücadele birimiyle birlikte, suçluları yakalama ve güvenliği sağlama görevini üstlenir. Ancak, bir dizi tehlikeli saldırı ve gizemli olaylar, Major’un geçmişini ve kimliğini sorgulamasına neden olacaktır.
Görsel efektleri ve ışık kullanımı ile dikkat çeken bu film, insan doğasını, kimliği ve teknolojinin etkilerini sorgulayan karmaşık ve düşündürücü bir yolculuğa davet niteliğinde.
4- Chungking Express (1994)
Wong Kar-wai tarafından yönetilen Chungking Express, iki farklı hikaye ile aşkın farklı yönlerini keşfetmeye çağırıyor. İlk hikaye, ilişkisi sona eren ve eski sevgilisi ile olan anılarından kurtulmaya çalışan polis memuru 223‘ün bir restoranda çalışan Faye adındaki kadın ile kurduğu bağa odaklanıyor. İkinci hikaye ise polis memuru 663’ün hikayesini anlatır. 663, sevgilisinin onu terk etmesinin ardından, 223’ün hikayesinde olduğu gibi, bir kafe çalışanı olan Faye‘nin ilgisini çeker. Faye, 663’ün yaşadığı hayal kırıklığını anlamaya ve onunla bağ kurmaya çalışır.
Film, şehir hayatının hızı ve insan ilişkilerinin karmaşıklığı arasındaki dengeyi ele alırken, aşkın beklenmedik şekillerde nasıl ortaya çıkabileceğini inceliyor. Wong Kar-wai’nin karakteristik film yapma tarzı, bu filmde de ışık kullanımları ile kendini gösteriyor.
5- Last Night in Soho (2021)
18 yaşındaki Eloise, büyükannesi Peggy ile Cornwall‘daki bir evde yaşayan ve moda tasarımcısı olma hayaliyle yanıp tutuşan genç bir kızdır. Eloise, bir moda okuluna kabul edildikten sonra Londra’ya gider ve burada bambaşka bir dünya ile karşılaşır. Edgar Wright‘ın psikolojik gerilim filmi, 60’lı yıllardaki Soho bölgesini büyüleyici ışıklar eşliğinde canlandırıyor.
Günümüz ve 60’lar arasında gidip gelen hikayede, bir yanda moda tasarımcısı Eloise’in günümüzdeki hikayesi, diğer yanda ise potansiyel bir şarkıcı olan Sandy‘nin giderek belirsizleşen geçmişi vardır. Sandy’nin geçmişi, cazibesi yüksek fakat altında kirli detayları olan 1960’ların Soho’sunda geçer ve Eloise uykuda olduğu sırada bu geçmişi tanık olur. Anya Taylor Joy, Thomasin Mckenzie ve Matt Smith gibi yıldız isimleri kadrosunda toplayan film, Soho’nun büyüleyici şehir ışıkları altındaki karanlığı çıkarıyor.
6- Victoria (2015)
Etkileyici bir tek planla çekilmiş olan film, İspanyol bir genç kadın olan Victoria’nın Berlin‘de geçen bir gece boyunca yaşadıklarını anlatıyor. Victoria, gece kulübünde eğlenirken dört Alman gençle tanışır: Sonne, Boxer, Blinker ve Fuss. Victoria, bu gençlerle aniden yakınlaşır ve gece boyunca onlarla vakit geçirir.
Ancak, Sonne’nin bu gençlerin başı belada olduğunu ve bir borç yüzünden tehlikeli bir durumda olduklarını öğrenir. Victoria, onlara yardım etmeye karar verir ve banka soygunu yapmalarına yardımcı olur. Film, soygunun gerçekleştiği anlardan itibaren gerilim dolu bir atmosfer içinde tek bir kez bile tempoyu düşürmeden akıyor. Plan sekans çekimiyle izleyicilere olayların gerçek zamanlı olarak gelişimini takip etme hissi veren Victoria, Berlin’in sokaklarında güneşin doğuşuna kadar olan bir gerilim.
7- Only Lovers Left Alive (2013)
Tom Hiddleston ve Tilda Swinton‘ın başrolleri paylaştıkları Only Lovers Left Alive, antik çağlardan beri yaşayan ve vampir olan iki sevgilinin hikayesini anlatıyor. Detroit’te yaşayan bir müzisyen ve depresif bir vampir olan Adam, Fas’ta yaşayan ve kitapları seven vampir Eve ile yüzyıllara dayanan derin bir ilişki yaşamaktadır. Ancak modern dünya giderek daha fazla tehlikeli hale gelirken, vampirlerin şehirdeki yaşamları da zorlaşmaktadır. Film, vampirlerin ölümsüzlüğünü, sanatı, bilgiyi ve insanlığın yozlaşmasını ele alırken, aynı zamanda unutulmaz bir aşk hikayesi sunuyor.
Yorick Le Saux‘un geceyi derinlemesine yakalayan sinematografisi, uzun ve dolambaçlı takip çekimleri ve 360 derecelik dönüşleri filmi daha da büyüleyici kılıyor.
8- Enter the Void (2009)
Yönetmen koltuğunda Gaspar Noé‘nin oturduğu Enter the Void, Tokyo‘da geçen ve sıradışı bir görsel deneyim sunan psikedelik bir yolculuğu anlatıyor. Oscar, Tokyo’da yaşayan bir Amerikalıdır ve uyuşturucu satıcısı olarak hayatını sürdürmektedir. Bir gün, polislerin baskınına uğrar ve yakalanmamak için bir otelde saklanırken ölür. Ölümünden sonra, Oscar’ın ruhu şehri dolaşmaya başlar ve kardeşi Linda ile arkadaşı Alex arasında, geçmiş ve gelecek ekseni etrafında bir yolculuğa çıkar. Film, Oscar’ın ruhunun Tokyo’nun neon ışıkları altında dolaşırken yaşadığı deneyimleri ve insanların hayatlarına dair gördüğü görsel ve duygusal anları takip ediyor.
Ölüm, reenkarnasyon ve insan bilincinin sınırları gibi temaların etrafında dolanan Enter the Void, izleyicilere kendilerini rüya gibi sürreal bir dünyada bulma deneyimi sunuyor.
9- Good Time (2017)
Good Time, gerilim dolu bir yolculuğun parçası olarak izleyiciyi suçun gölgeli dünyasına taşıyor. Filmin başrolünde Robert Pattinson suçlu bir adam olan Connie Nikas‘ı canlandırıyor. Connie, kardeşi Nick ile birlikte yaşamaktadır. Bir gün, Connie ve Nick, bir banka soygunu gerçekleştirmeyi planlarlar. Ancak soygun girişimi başarısızlıkla sonuçlanır ve Nick, polis tarafından yakalanır. Nick’in hapse düşmesini engellemeye çalışan Connie, bir gece boyunca New York’un yeraltı dünyasında Nick’i kurtarmaya çalışır. Bu süreçte Connie, kaos, tehlike ve suç dolu bir dizi olayla karşı karşıya kalır.
Safdie Kardeşler tarafından yönetilen film, bir gece boyunca bizleri New York’un yeraltı dünyasında yaşananlara çekiyor.
10- Lost in Translation (2003)
Sofia Coppola‘ya En İyi Yönetmen dalında Oscar kazandıran Lost in Translation, kişisel sebeplerden dolayı Tokyo’ya gelmiş olan iki yabancının kesişen hikayelerini konu alıyor. Amerikalı bir aktör olan Bob Harris ile felsefe bölümünden yeni mezun olan ve kendini kaybolmuş hisseden Charlotte‘un yolları kaldıkları otelde kesişir. Bob, Tokyo’da bir reklam filmi çekimi için bulunurken, Charlotte ise eşi John’un işi nedeniyle şehirde kalmıştır. Kendi hayatlarının bir geçiş döneminde olan bu karakterler, Tokyo’nun yabancı kültürü, yalnızlıkları ve belirsizlikleri arasında birlikte zaman geçirerek, bu süreçte derin bir bağ kurarlar.
Hayattaki anlam arayışımıza dair dokunaklı bir hikaye anlatan Lost in Translation, Scarlett Johansson ve Bill Murray‘in performansları ile seyir zevki yüksek bir izleme deneyimi sunuyor.
11- Çilingir Sofrası (2022)
Çocukluk arkadaşı olan fakat uzun yıllardır görüşmeyen Emir Can ve Yusuf Efe, yıllar sonra Beyoğlu’nda bir çilingir sofrasında bir araya gelir. Bir yanda kendi olarak kalabilmiş Emir Can, diğer yanda ise kendini toplumun dayattığı normların altına gizlemiş olan Yusuf Efe, gece boyunca geçmişi anarak derin bir sorgulamaya doğru adım adım yürüyorlar. İkilinin sohbetleri derinleştikçe, “başka bir hayat”ın mümkün olabileceği gözler önüne seriliyor.
Ali Kemal Güven tarafından yazılan ve yönetilen film, Ahmet Rıfat Şungar ve Barış Gönenen‘in incelikli performanslarıyla kalbinizin orta yerine yerleşiyor, oralarda bir şeyleri kırıyor ve beyoğlu sokaklarında ilerleyerek izini kaybettiriyor.