Servet-i Fünun edebiyatı ΙΙ.Abdülhamit idaresi altında doğmuş, büyümüş ve ölmüş bir edebiyattır. Bu devirde yetişmiş gençler ve edipler kuvvetle devrin tesiri altında kalmıştır. Peki ΙΙ.Abdülhamit idaresi iç meselelerde nasıl bir tavır sergilemiştir? Her şeyden önce Osmanlı’da Tanzimat’ın başından beri, hatta belki ondan da önce mevcut olan genel havaya bakmak lazımdır. Hem Osmanlı yönetiminde hem de toplumda bu asra mahsus bir hastalık vardır. Avrupalı siyasiler bu durum için “Hasta adam” tabirini kullanmaktadırlar. Padişahından memuruna, soylusundan esnafına kadar Osmanlı İmparatorluğu, bu devrede bir yıkılma, bir çökme şuurunun dehşeti altında idi. Gerek memleketin içinden gerekse dışından ülkenin dış mihraklar tarafından sarıldığı, zayıfladığı ve çökmek üzere olduğu bas bas bağırılıyordu.
ΙΙ.Abdülhamit yönetimi, bu hastalığı çok fazla abarttı ve baskıcı bir politika izledi.Tanzimat devrinde bazı aydınlar çıkıp devrin sorunlarını dile getiriyorlar, bu sorunlar için çözüm yolları arıyorlar ve toplum için bir ümit kaynağı oluyorlardı. Fakat ΙΙ.Abdülhamit yönetimi bu faaliyetleri adeta bir bıçak gibi kesti. O aydınların birçoğu ya sürgüne gönderildi ya da yazmaları engellendi. Bu baskıcı tavırlarından dolayı ΙΙ.Abdülhamit dönemine “İstibdâd Dönemi” de denmiştir. İşte Servet-i Fünun edebiyatı, böyle bir devirde yetişti ve edebiyat yapmaya çalıştı. Bu devrin nesli, tabii olarak sosyal meselelerden uzaklaştı,dönemin yönetimini eleştiremez ve sorunları ortaya koyamaz oldu. Bu da ferdî konuların ön plana çıkmasına, oyalayıcı ve eğlendirici seyahat yazılarının, gerçek dışı, hülyalarla dolu macera hikayelerinin yazılmasına sebep oldu.
Hâlid Ziya, bu devrin teşekkülünde ve gelişmesinde şüphesiz en büyük payı olan yazardır. Onun Mai ve Siyah romanı, 1896-1897 yıllarında Servet-i Fünun dergisinde tefrika halinde, daha sonra 1900 yılında da Alem Matbaası tarafından kitap olarak yayımlanır. Anılarında “en beğendiğim romanım” der Mai ve Siyah için. Çünkü bu romanın, hem bir nevi Servet-i Fünun edebiyatının bildirisi olması hem de batılı anlamda ilk roman olması dolayısıyla onun ve bizim için önemi büyüktür. Ben bu yazımda, “Servet-i fünun dönemi yazarları,hiçbir şekilde sosyal meselelere değinmez, bu konulara hiç yer vermezler.” gibi çoğaltılabilecek klişelerin aslında doğru olmadığını göstermek istiyorum. Özellikle Hâlid Ziya’nın eserleri detaylı bir şekilde okunursa görülecektir ki, Hâlid Ziya satır aralarında, açık bir şekilde olmasa da, sosyal konulara, kadına şiddete, kız çocuklarının eğitimine, sosyal sınıf farkına, işveren-işci sorununa ve birçok konuya daha değinmiştir.
Şimdi sizlere dikkatli bir okuma sonucunda tespit edilmiş bu satır aralarındaki cümleleri Mai ve Siyah’tan alıntılayarak göstermek istiyorum:
1) “Ahmet Cemil mektepte leyli [yatılı] olduktan sonra bu aile heyetinin mühim bir rüknü [aile heyetinin önemli bir üyesi] haftada altı gece hazır bulunmaz oldu. Babasının tabirince iskemle üç ayaklı kaldı. Fakat ne yapalım? Her şeyden evvel çocuğu hayata hazırlamalı. Hatta kabil [mümkün] olsaydı da İkbal’i de verselerdi. O vakit iskemle iki ayağı üzerinde durmaya çalışırdı.” [Syf.46]
Bu lafları eden kişi Ahmet Cemil’in babasıdır. Ahmet Cemil’in babası, avukat, demokrasiye inanan namuslu, dürüst bir adamdır. İkbal ise Ahmet Cemil’in kız kardeşidir. Romanın yazıldığı dönemde kız çocukları belirli bir yaşa kadar mektepe gönderiliyor ve daha sonra evde oturup kısmetini bekliyordu. Yukarıdaki dizelerde “Hatta kabil olsaydı da İkbali’de verselerdi.” cümlesi oldukça önemli. Buradan anlaşılıyor ki, Ahmet Cemil’in babası, kız çocuklarının eğitiminin devam etmesi gerektiğini düşünüyor fakat devrin şartları buna imkan vermiyor. Kız ve erkek çocuklarının eşit bir şekilde eğitim alması gerektiğini, Hâlid Ziya bize burada gösteriyor.
2) “Kadın atıldı:
– Rica ederim, o bahsi kapayınız, ne lüzumu var?… Çocuğum hakkındaki merhametinize teşekkür ederim. Bu yaşta bir çocuğu -hususuyla [özellikle] anası babası hayatta iken- hangi mektebe gönderebilirim? Mahalle mekteplerinden birine göndermekle maksat hâsıl olsa [amaca ulaşılsa]!” [Syf.115]
Lafa atılan kadın romandaki Naci karakterinin karısıdır. Bu kadın Raci’den haber alamayınca çalıştığı matbaaya gelir ve artık dayanamadığını, Naci’nin çok ilgisiz,kötü bir koca olduğunu Ahmet Cemil ve Ahmet Şekip Efendi’ye şikayet eder. Oğlunun eğitimi için Ahmet Cemil’den yardım ister. Yardım istedikten sonra şu cümle önemlidir : “Bu yaşta bir çocuğu hangi mektebe gönderebilirim? Mahalle mekteplerinden birine göndermekle maksat hâsıl olsa!”. Buradaki cümleden anlıyoruz ki iyi eğitim almamış bir ev kadını bile dönemin mahalle mekteplerinin yeterince iyi eğitim veremediğini, bu eğitimin bir çocuğun yetişmesi için yeterli olmayacağını biliyor ve bunu eleştiriyor. Bunun üzerine çocuğun okuldan arta kalan vakitlerde matbaaya gelip buradan bir şeyler öğrenmesine karar veriliyor.
3) “Ah! Bu matbuat alemi [basın dünyası]!…Bir seneden beri o alemin az tecrübelerini mi görmüş, az acılıklarını mı tatmıştı! Mektepte iken nasıl hulya ederdi [hayal kurardı]! Bugün kim bilir ne kadar gençler vardır ki o alemde bir zevk tasavvur ederler [zihninde canlandırırlar], fakat bir kere o çirkin matbuat hayatına girseler..” [Syf.28]
Romanın daha başlarında Ahmet Cemil dönemin önemli bir mesleği olan matbuat aleminin fenalıklarla dolu olduğundan, burada insanların birbirlerinin kuyularını kazdıklarından, herkesin çıkar içerisinde iş yaptığından uzun uzadıya bahsetmektedir. Ve gençlerin bu alemden uzak durmalarını ister.
Özetleyecek olursak, hepimizin lise sıralarından bildiği, “Sanat sanat içindir”, “Aşk, sevgili,özlem konuları işlenir”, “Dili oldukça süslüdür” gibi özellikler doğru olmakla birlikte romanlar dikkatlice okunduğunda görülecektir ki devrin şahsiyetleri ve konumuz özelinde Hâlid Ziya, dönemin imkanları doğrultusunda sosyal meselelere ellerinden geldiğince yer vermeye çalışmışlardır. Tabiki bunlar açık bir şekilde değil satır aralarında kalmıştır. Servet-i Fünun yazarlarının, Tanzimat yazarlarının aksine orta tabakadan çıkmış olmaları da ortak bir zevk ve duyuş tarzının oluşmasına,toplumun sorunlarının anlaşılmasına yardımcı olmuştur.
KAYNAKÇA
- Hâlid Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah, Özgür Yay., İstanbul,2018
- Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret Devir-Şahsiyet-Eser, Dergâh Yayınları,İstanbul,2017
- İnci Enginün, Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923),Dergâh Yayınları,2016