Yahya Kemal Beyatlı kaleminden çıkan Sessiz Gemi şiiri her kesimden insanın içine işler. Bu duygu yüklü şiiri gelin birlikte inceleyelim!
Yahya Kemal Beyatlı Hakkında
Asıl adı Ahmet Agah olan Yahya Kemal 2 Aralık 1884 yılında Üsküp’te dünyaya gelir. Yahya Kemal’in ilk gençlik yılları Rumeli coğrafyasının sosyal ve kültürel atmosferinde geçer. Annesine oldukça düşkün olan Yahya Kemal’in edebiyat zevkini annesinden aldığı söylenir.
Ailesiyle Selanik‘e taşınır ve bu taşınma esnasında annesini kaybeder. Yahya Kemal için zorlu günlerin başlangıcı olan bu olay onu içine kapatır. Bu günlerde “esrar” mahlasıyla şiirler yazmaya başlayan Yahya Kemal, İstanbul’da çıkan bir dergiye İstanbul’u tasvir eden bir şiir gönderir. Yahya Kemal bu şiirle başarıyı yakalar ve görmediği bir şehri tasvir etmesiyle hayal gücünün genişliğini ispat eder.
Babasıyla yaşadığı sorunlar sonucunda İstanbul’a taşınan şair için farklı bir hayat başlar. İstanbul’da yazdığı şiirlerin çoğunda Tevfik Fikret etkisindedir. İstanbul, Paris, Londra gibi yerlerde bulunan şair, şiir hakkında sürekli araştırmalar yapıp yeni yollar arar. Divan şiiri ve Modern şiir arasında köprü görevi görür. Yaşadığı süre boyunca hiç kitap yayınlamayan şair, şiir yazarken ince eleyip sık dokuduğunu gösterir. Bu yüzden “esersiz şair” olarak anılır.
1 Kasım 1958’de kaldığı otelde rahatsızlanır ve hayatını kaybeder. Biz okuyucularına da geride okudukça derin anlamlar çıkaracağımız şiirlerini bırakır.
Sessiz Gemi Şiirinin Yazılış Hikâyesi
Her şiirin kendine özgü bir hikâyesi vardır. Duygu ve anlam yüklü satırlar, altında yatan gerçeklerden beslenir. Yahya Kemal’in kaleme aldığı Sessiz Gemi şiiri de bu duruma bir örnektir. Kavuşulamayan aşkın bir sonucu olarak ortaya çıkan şiir, hem aşkı hem kaybetme korkusunu hem de ölümü ustalıkla içinde barındırır.
Nazım Hikmet gençlik yıllarında Yahya Kemal’den şiir dersleri alır. Nazım Hikmet’e verdiği derslerden arta kalan zamanda Yahya Kemal, Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım ile sanat, edebiyat hakkında sohbetler eder. Bu sohbetler sıklaşır ve ikili arasında bir aşk ateşi alevlenir. Bu ateşin sonucunda Celile Hanım anlaşamadığı eşiyle boşanır ve dedikodular yayılmaya başlar.
Olanların farkında olan Nazım Hikmet şimdilik seyirci kalır. Ta ki Necip Fazıl ona okulda bu durumu ima eden bir şeyler söyleyene kadar. Bu olaydan sonra Nazım Hikmet bir not yazar ve hocasının cebine bu notu gizlice bırakır. Notta şöyle yazmaktadır:
“Muallimim olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz.”
Bu nottan sonra Yahya Kemal, Nazım Hikmet ile karşı karşıya gelmeye çekinir. Celile Hanım’ın kurduğu evlilik hayalleri Yahya Kemal’i korkutur ve geri çekilmesine sebep olur. Zamanla büyük aşk tükenir ve sona erer. Bu ayrılığa dayanamayan Celile Hanım, İstanbul’a gider. Yahya Kemal bu gidişin ardından hissettiği duyguların ağırlığıyla Sessiz Gemi şiirini kaleme alır.
Yıllar sonra Nazım Hikmet büyük bir şair olur ve fikirlerinden dolayı hapse girer. Oğlunun hakkını savunmak isteyen Celile Hanım ise gözleri görmediği halde açlık grevi yapar. Onu bu halde gören Yahya Kemal, Celile Hanım’ın yanına gitmez ve oradan uzaklaşır.
Bu hikâyeyi daha ayrıntılı okumak için şu yazımıza göz atabilirsiniz:
Yahya Kemal ve Celile Hanım: Büyük Bir Aşk Hikayesi
Sessiz Gemi Şiiri İncelemesi
Sessiz Gemi, beyitler halinde aruz ölçüsüyle Yahya Kemal tarafından kaleme alınır. Akıcı, sade ve anlaşılır bir dile sahip olan şiir, anlatılmak isteneni gözümüzde canlandırmakta başarılıdır. Ölçü ve uyakları ustalıkla kullanan şair, bazı seslerin tekrar edilmesiyle iç ahengi de sağlar. Biçim açısından kusursuz olan bu şiiri içerik açısından da inceleyelim!
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Dizelerin altında yatan anlamlar okuyucusuna göre değişir. Şair ilk mısrada bir şeylerin sonuna gelindiğini, zamanın tükendiğini vurgular. İnsan için geçerli olan zamandan ayrılma olarak düşünülebilir.
İkinci mısrada ise meçhule giden bir gemi vardır. Meçhul olarak adlandırılan yer belirsizdir. Liman ise dünyadır. Bu durumda geminin bir tabutu temsil ettiğini söyleyebiliriz. Bu dizeden yola çıkarak şairin bize insanların son yolculuğunu betimlediğini anlayabiliriz.
Bir diğer farklı bakış açısı ise sevdiği biri tarafından terk edilen kişinin gözünden olabilir. Ayrılık vakti gelir, sevdiği bir gemiyle meçhule doğru yol alır. Bu ayrılık kişinin gözünde ölümle eş değerdir.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Bu gemi öyle bir gemidir ki yolcularından hiç ses çıkmaz. Bu durumda yolculuk yapanların ölü bedenlerin ruhları olduğunu düşünebiliriz. Sevdiklerimizi bir yere yolcu ederken heyecanla arkalarından el sallarız eski zamanlarda ise el yerine mendil sallanır fakat bu yolculukta ne mendil ne de el sallanmaz. Bu yolculuk diğer tüm yolculuklardan farklıdır. Geminin ardında kalanlar bilirler ki sallanan ele ya da mendile bir cevap gelmez.
Rıhtımdan kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Rıhtımda kalanlar, dünyada kalan insanları temsil eder. Geride kalan insanlar sevdiklerini bir yolculuğa uğurlar ve bu yolculukta üzüntü duyan taraf olurlar. Duydukları üzüntü tek taraflıdır diyebiliriz çünkü yolcu bilinmez bir yolculuktadır ve geri dönüşü yoktur.
Bu gidişi kabul etmek kolay değildir. Bu yüzden günlerce gözlerinde yaşlarla siyah ufka bakarlar. Burada siyah ufuk ilk mısralarda yer alan meçhul gibi belirsizdir. Sonu görülmeyen, anlaşılmayan, bilinmeyen bir yerdir. Bir son olduğunu temsil eder fakat bu son tahmin edilemez.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemedir bu!
Bu mısralarda çaresizliği hissederiz. Ölüm karşısında insanın nasıl savunmasız kaldığını görürüz. Bu yolculukların sürekli yaşanacağını vurgular bu mısralar bize. İnsan, sevdiklerini kaybetmeye, meçhule giden bir gemiye sürekli el sallamaya mecburdur. Bu mecburiyet, insanın kabul etmesi gereken bir gerçektir.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Sevgililer dünyada yaşadıkları ayrılıktan sonra bir umut bekler, kavuşmanın mümkün olduğunu bilirler fakat araya giren eğer ölümse bu kavuşma mümkün olmaz. Buna rağmen içinde umut besleyen sevgililer vardır. Bu umut sevgiliye teselli olur, üzüntüsünü azaltır, gerçekten uzaklaştırır. İçinde büyüttüğü kocaman umuda rağmen değişmeyen tek bir gerçek vardır. O gerçekte giden sevgilinin hiçbir zaman geri dönmeyeceğidir.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Son mısralarda ise şair, bir teselli verir. Meçhule doğru yol alan yolcuların geri dönmemesi bir güzel sebebe bağlanır. Seven biri için sevdiğinin iyi olması, mutlu olması her şeyden önemlidir. Bu yüzden bu teselli onu biraz da olsa rahatlatır. Gidilen yerin iyi mi kötü olduğunu bilmeyen şairin tek bildiği, o yerden dönülmeyecek olmasıdır. Bu yüzden her gidenin yerinden memnun olduğunu umar.
Sessiz Gemi, Cumhuriyet Dönemine ait bir şiirdir. Şiir, sembolizm etkisiyle yazılır ve kişinin iç dünyasına göre farklı anlamlar içerir. Biçim ve içerik açısından zengin olan bu şiiri ara ara okumanızı tavsiye ederiz!
Şiirin bestelenmiş halini dinlemek için:
https://youtu.be/f5LdCVe608o?si=ps0T3YlXngmzuOgg