Sizi Bir Süreliğine Dünyadan Uzaklaştıracak 8 Anime Film

spot_img

Studio Ghibli filmlerine yer verdiğimiz bu listede, seçtiğimiz sekiz film içerisindeki birbirinden farklı onlarca kurgusal mekanda dolaşırken görmezden gelemeyeceğiniz noktalara dikkat kesilip, karşılaştığınız sorunları farklı açılardan yorumlama imkanı bulacaksınız. Bu sekiz film izleme süreciniz boyunca gerçeklik algınızı çarpıtmadan içinde yaşadığınız dünyayı anlamanız için referanslar sunarken, kurgu içine yerleştirdiği gerçekliği Hayao Miyazaki sanatıyla hayat bulan karakterlerle yansıtıyor.

Kullanılan renkler, mekanlar, karakterler…

İzleyicinin dünyada var olana dair çağrışım yapma ve yeniden kurgu içine dahil olma süreçleri arasında izleme deneyimi boyunca bir geçiş oluşturmasını mümkün kılıyor. Filmlerdeki karakterlere atfedilen roller ve karakterlerin kurgu içinde karşı karşıya kaldıkları olayları yorumlama biçimi, izleyicisini filmdeki karakterler üzerinden kurgu dışı gerçekliği yeniden değerlendirmeye davet ediyor. İzleyicisini, dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunlar karşısındaki rolünü yeniden değerlendirebilmesi adına çarpıcı bir kurgu içine çeken filmler, görsel anlatımıyla dünyadan uzaklaştırsa da var olan pek çok soruna ışık tutuyor. Böylece, yüzleşmekten çekindiğimiz sorunlar gerçekliğin kaygı uyandıran temasından kopuk bir alanın konforu içinde izleyiciye aktarılıyor.

Filmlerin içine yerleştirilen mekanlar aracılığıyla yeni bir perspektif yakalayan izleyici, gözlemlediği olay örgüsünden yola çıkarak çıkarım yapmaya ve karakterlerle özdeşleşerek empati kurmaya davet ediliyor. Üstelik karakterlerin yaşadığı mekana gözlemleyici olarak dahil olma süreci günlük hayatı görme ve deneyimleme biçimlerimizin ne kadar sınırlı olduğu farkındalığını edinmemizi sağlıyor. Bizlere de bu sekiz film hakkındaki düşüncelerimizi  sizlerle paylaşmak kalıyor. O halde listeye geçelim.

1-Küçük Deniz Kızı Ponyo(2008)

Çocukken bir saksı bitkisiyle ya da bir kelebekle sohbet edip kendinize yeni arkadaşlar edinmeye çalıştığınız olmuştur. Peki “sıra dışı” arkadaşınız bir okyanustan hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıksa nasıl hissederdiniz?

Yeni bir arkadaş edindiğinizde hissettiğiniz duyguyu yeniden deneyimleyeceğiniz bu filmde, beş yaşındaki Sosuke‘nin insan olmayı arzulayan ve Ponyo ismini verdiği bir Japon balığıyla arkadaşlığı anlatılıyor. İkili farklı ekosistemlerde yaşasa da bir şekilde bir araya gelip eğlenmenin yolunu buluyor. Film, Japon kültüründe okyanusun bir mekan olmaktan öte animistik bir kavrayışla benimsendiğini sezebileceğiniz sahneler barındırıyor. Bazen okyanusun derinliklerine, bazen de Sosukelerin evine davet edileceğiniz filmde, Ponyo’nun en büyük arzusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini elbette söylemeyeceğiz.

2-Pom Poko(1994)

Film kentlerin büyüyerek ormanları nasıl yuttuğunu ve kentlerle birlikte zarar gören ekosistemlerin hayvanların yaşamını nasıl değiştirdiğini anlatıyor. Tabii filmde inşaat sahasına dönüşen ormanda birçok canlının yaşam alanının daraldığını fark etsek de rakun köpeklerinin elçiliğiyle ormanda yaşananlardan haberdar oluyoruz. Kendi türümüzün yaptıkları karşısında rakun köpeklerinden taraf olduğumuz filmde, Tanuki Efsanesini de  Hayao Miyazaki’nin yaratıcı dünyasından çıkmış çizimlerden oluşan sahnelerden izleyerek öğreniyoruz. İçeriğe devam etmeden Tanuki Efsanesinden de bahsetmemiz gerekir.

ukiyo-e print of tanuki at night

Tanuki, genellikle “porsuk” veya “rakun” gibi hayvanlarla ilişkilendirilip farklı çevrilerle karşımıza çıksa da geleneksel olarak Japonya’nın farklı bölgelerinde “rakun köpekleri” kavramına karşılık gelir. Japon mitoloji ve kültüründe önemli bir yeri olan Tanuki Efsanesine olan ilginin modern Japonya’da da sürdürüldüğünü söyleyebiliriz. Bir mit olarak yaramaz, neşeli yönleri ve şekil değiştirme özellikleriyle Japon halk hikayelerinde anlatılagelen Tanuki, gerçekte var olan bir hayvan olmasının yanında Japon folklorunda olağanüstü güçlere sahip olan varlıklar(yokai 妖怪) arasında gösterilerek doğaüstü bir hayvan olarak tasvir edilmiştir.

Filmde de bu efsaneden yararlanılmış ve kurgu bu doğaüstü gücün bir anlatım aracına dönüştürülmesi üzerine temellenmiş. Rakun köpekleri, insanların içinde yaşadıkları ormanı talan etmeleri karşısında doğaüstü özelliklerini kullanmaya karar vererek insan siluetinde kent yaşamına adapte olmaya çalışıyor. Tabii bunu yaşam alanları daralıp yok olmaya yüz tuttuğundan ve kent içine dahil olduklarından denemek durumunda kalıyorlar. Diğer amaçları da; insanlar ormana dokunduklarında onları dengenin değiştiğine ve doğaüstü olayların yaşanacağına inandırmak. Aslında bir bakıma günümüzde de bu filmdeki  sahnelere benzer pek çok durumla karşılaşıyoruz. Her canlının kendine içkin bir değere sahip olduğunu ve kendi ortamından koparılan canlıların farklı bir alanda yaşamaya zorladığında nelerle karşı karşıya kaldıklarını, örneğin yol kenarlarında ezildiklerini, çöplerden beslenmek zorunda kaldıklarını gördüğümüzde anlıyoruz. İşte Pom Poko da bu gerçekliği animasyonun etkileyici görselliğini kullanarak gösteriyor ve görsel hafızamıza dikkat çekici sahneler ekliyor.

3-Prenses Kaguya Masalı(2013)

“Prenses” sıfatı prensesler prenses olmadan önce bizzat onlara sorularak tanımlansaydı bugün bu kavram hala aynı şeyleri mi çağrıştırırdı?

Bir sarayda oturması, kurallara uyarak yaşaması, ona uygun görülen biriyle evlenmesi, ne giyeceğinden ne yiyeceğine ve nasıl bir eğitim alacağına kadar her şeyin “prenses” dediğimiz kişinin dışında planlanması…

Bambu yetiştirip, toplayarak hayatını sürdüren bir çiftçi tarafından ormandaki bir çiçeğin içinde bulunan Kaguya, kendisini bulan çiftçi tarafından büyütülmek üzere evlat edinilir. Çiftçi ve eşiyle bir orman köyünde yaşamaya başlayan Kaguya, doğayla bütünleşik bir yaşam sürdürmeyi hayal ederken ailesinin kendisi hakkındaki bazı gerçekleri fark etmesi üzerine yerleştirildiği sarayda “prenses” olmanın beraberinde getirdiği kurallarla tanışır. İçine yerleştirildiği bu hayatla bütünleşemeyen Kaguya’nın yaşadıkları karşısında verdiği mücadele, genç kadınların yaşamak istedikleri hayatı kuşatan toplumsal cinsiyet kurallarına bir başkaldırı niteliği gösteriyor.

4-Prenses Mononoke(1997)

Doğanın dengesini bozacak insan faaliyetlerini sürdürmekte ısrar edersek neyle karşı karşıya kalacağız?

Köyüne saldıran şeytanlaşmış domuz tanrıyı öldürürken, şeytanın koluna bıraktığı izi ölene kadar taşıyacağı bir lanete yakalanan Aşitaka, halkını kurtarmak için yola çıkar. Kendini, Demir Şehri denilen yerde orman hayvanlarına karşı kullanmak üzere ölümcül silahlar yapan Leydi Eboşi ile orman hayvanlarının tanrıları arasında verilen mücadelenin ortasında bulur. Aşitaka, bu savaşa son vermek için daha önce karşılaştığı Kurt Kızı San ile birlikte maden kasabasının liderine karşı mücadele ederler. Film, Japonya’nın tarihsel gerçekleriyle örtüşen göndermelere yer vererek, demir madeninin çıkarıldığı adaların uğradığı tahribata da göndermelerde bulunuyor. Olay örgüsündeki ikili ilişkiler arasında geçen diyaloglardaki duyguların aktarılış biçimlerinden, çatışmaların yaşandığı sahnelere kadar pek çok aktarımı detaylı çizimleriyle izleyiciye sunan Hayao Miyazaki bu filmde kişisel kurallarının dışına çıkarak ilk kez bilgisayar üzerinde yapılmış çizimlerden, efektlerden de yararlanıyor.

Filme adını veren Mononoke ise Japonca’da ruhlara, şekil değiştiren doğaüstü varlıklara  verilen genel bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Bu ismi taşıyan bir karakter filmde yer almazken, sanıyoruz ki ormana yaşam verdiği düşünülen ve çoğunlukla geyik tasvirinde gördüğümüz ormanın ruhu ile ormandaki diğer ruhani varlıklar bu ismin niçin tercih edildiğini açıklıyor.

5-Gökteki Kale(1986)

İnsanın hırsları keşfetme arzusunun önüne geçebilir mi?

Film, taşıdığı kolyenin gizemini çözmek isteyen hükümet ajanları tarafından kaçırılan Sheeta‘nın içinde bulunduğu uçan gemiye yapılan korsan saldırısı sırasında, gökyüzünden bir madenci kasabasına düşmesiyle başlıyor. (Burada bir mekan olarak maden kasabasının kullanılmasından önce Miyazaki‘nin bu filmin hazırlık aşamasında Galler’e giderek maden kasabalarını ziyaret ettiği biliniyor.) Kolyenin tılsımı, Sheeta’nın gökten hiç bilmediği bu yere güvenle süzülmesini sağlıyor. Burada Pazu adındaki bir diğer karakterle tanışan Sheeta, madenci kasabasından da kaçmak zorunda kalıyor. Böylece, yeni arkadaşıyla herkesin peşinde olduğu Laputa‘nın efsanevi krallığını aramaya başlıyorlar. Kolyenin tılsımıyla gökteki kaleye ulaşan ikili çevrelerini tanımaya çalışırken kaleye ajanlar ve korsanlar da ulaşıyor. Korsanlar kalenin hazinelerine sahip olma hırsıyla kaleye ulaşırken, ajanlar da kale sayesinde elde edecekleri otoriteyi düşleyerek kaleye ayak basıyor. Ne var ki, keşfetme arzusu ardında gizlenmiş yönetme ve güç istenci, tılsımlı kolye kötülüğün eline geçtiğinde açığa çıkıyor.

6-Aşırıcılar(2010)

Bir karıncanın mutfağınızdaki küp şekeri taşımaya çalıştığını gözünüzün önüne getirin, bir küp şekerin eksikliğini dert eder miydiniz?

Önemsemediğiniz şeylere ihtiyaç duyan ve bunlar uğruna mücadele eden canlıları fark ettiğinizde niceliğe yönelik kavrayışınız değişir mi?

Bir evi, sokağı, bahçeyi bir böceğin gözünden izlermişçesine küçüleceğiniz, nesneleri hiç görmediğiniz açılardan görmeyi deneyimleyeceğiniz Aşırıcılar, karakterlerin davranışlarını anlamak için onları kendi yaşam koşulları bağlamında değerlendirmenizi gerekli kılıyor. İnsanlardan saklamak zorunda oldukları kabulüyle büyüyen ve dış dünyaya hep merak duyan Arrietty, türlerinin son örnekleri oldukları bilinciyle ailesiyle birlikte bir evin altında gözlerden uzak bir yaşam sürdürmeye çalışıyor. Altında yaşadıkları evle kurdukları bağlantıyı kullanarak evin içinde dolaşan ve ihtiyaçları kadar eşyayı, yiyeceği “aşıran” küçük insanlar, ev sahiplerinin eksikliğini bile fark etmeyeceği şeyleri elde etmek için her türlü tehlikeyi göze almak zorunda kalıyor. Önyargılar ortadan kalktığında iletişim için gerekli güven ortamının sağlanabileceğini hissettiren film, izleyicisini görmezden gelinen tüm canlıların yaşam mücadelesi adına saygı duruşu göstermeye çağırıyor.

7-Küçük Cadı Kiki(1989)

Karşınıza çıkan yardımsever insanların hiç bilmediğimiz bir yeri yuvanız yapması mümkün müdür?

İnsanlarla kurduğunuz iletişimin hiç tanımadığınız bir mekanı benimsemenizdeki rolü nedir?

Bir süpürgenin üzerinden şehirleri izleyeceğiniz, küçük bir cadıyla okyanusları aşıp yeni insanlar tanıyacağınız bu filmde, on üç yaşına geldiği için kedisiyle birlikte ailesinin desteğini alıp evinden ayrılarak kendi hayatını idame ettirmeyi öğrenmek üzere hiç bilmediği bir yere doğru yola çıkan bir cadının yaşadıkları anlatılıyor. Özellikle genç insanların hayata atılmaları için cesaret bulacakları, iş yaşamını, yeni insanlar tanımayı, zorluklarla baş etmeyi bir karakterin hikayesi üzerinden deneyimleyecekleri bir film diyebiliriz.

8- Yürüyen Şato(2004)

Dünyada hüküm süren kötülüğün yol açtığı yıkıma rağmen hala yaşama tutunmamızı sağlayan şey nedir?

Bir şapka dükkanında çalışan genç Sophie, dükkana gelen kötülükler cadısı tarafından yaşlı bir kadına dönüştürülür. Bu dönüşüm karşısında soğukkanlılığını korumaya çalışan Sophie, kimse durumu fark etmeden yaşadığı kasabadan uzaklaşmaya karar verir. Çıktığı yolculukta yolu Howl’un Yürüyen Şatosuyla kesişir. Sophie, film boyunca üzerindeki laneti kaldırmanın yolunu ararken, iki ülke de birbirlerine karşı savaş halindedir. Kötülük ile iyiliğin iç içe olduğu dünyada modern buluşlar kadar spritüal inançlarla da iç içe yaşayan halkların, savaşa rağmen devam ettirmeye çalıştıkları günlük yaşamlarından sahneler de gösterilmektedir. Filmde savaşlar nedeniyle göç etmek zorunda kalan insanlara, ekosistem içinde yer alan ve savaş nedeniyle zarar gören doğal unsurlara da dikkat çekilir.

Yürüyen Şato

Büyülü güçlerini savaşa taraf olmak için değil, savaşa karşı olmak için kullanan Howl’un tutkuyla mücadele etmesi, yaşamın sürdürülmesi adına odak noktamızın değişmesini sağlayan itkiyi fark etmemiz için bir alan açar. Yaşlanmanın beraberinde getirdiği çağrışımların eksik yönleri, Sophie’nin bakış açısıyla tamamlanır. Yaş almaya yönelik önyargılarımız üzerine yeniden düşünmemiz için alan açan filmde, bizi genç tutan ve hayata bağlayan bir itkiye henüz sahip olup olmadığımızın adeta bir yoklaması alınır.

Listemizde yer verdiğimiz sekiz filmi de Netflix‘ten izleyebilirsiniz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.