Sosyal Anksiyete Evrimsel Psikolojiden Nasıl Ortaya Çıktı?

Editör:
Asya Yüce
spot_img

Sosyal anksiyete, insanların olduğu ortamda yaşanan endişe ve korku durumudur. Sosyal anksiyete bozukluğuna sahip olan insanlar birileriyle tanışmakta, topluluk önünde konuşmakta, otorite figürleriyle iletişim kurmakta, partilere gitmekte, göz teması kurmakta, evden çıkmakta veya toplum içinde yemek yemekte zorluk hissederler. Bunun sebebi sosyal ortamlarda tüm gözlerin kendi üzerinde olduğunu ve yargılandıklarını hissetmeleridir. Sosyal anksiyete günümüzde gittikçe yaygınlaşan bir sorun olmaya başladı. Biz Homo sapiensler sosyal canlılar olmamıza rağmen sosyal anksiyete bozukluğu evrimsel süreçte nasıl ortaya çıktı? Gelin buna bir göz atalım.

Sosyal Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri

psikolajcom

İlk olarak sosyal anksiyete bozukluğunun belirtilerine bir göz atalım. Sosyal anksiyetenin fizyolojik, duygusal ve davranışsal belirtileri vardır. Fizyolojik belirtileri arasında kalp çarpıntısı, terleme, kızarma, baş dönmesi ve mide ağrısı gibi belirtiler yer alır. Duygusal belirtileri arasında olumsuz düşünceler, kaygı hissi veya sosyal bir etkileşim sonrasında zihinde o anıyı tekrar canlandırma yer alır. Davranışsal belirtiler arasında ise sosyal ortamlardan kaçınmayı veya söz almaktan kaçınmayı söyleyebiliriz. Sosyal anksiyete genellikle ergenlik zamanlarında ortaya çıksa da çocukken ortaya çıkan vakalar da gözlenmiştir.

Sosyal Anksiyete Evrimsel Süreçte Nasıl Ortaya Çıktı?

cardsalgoreducationcom

Sosyal anksiyetenin evrimsel süreçte nasıl ortaya çıktığına dair üç hipotez öne sürülmüştür. Birinci hipotez sosyal rekabete dayalıdır. Bu hipoteze göre sosyal anksiyete sosyal yapıların olduğu, hakimiyet ve statülerin olduğu toplum düzeninin olduğu zamanda yani Üst Paleolitik Çağ‘da ortaya çıkmıştır. Bu tarz rekabetçi bir ortamda Homo sapiensler karşılarına çıkabilecek tehditleri önceden tahmin edebilmek, statülerini korumak ve böylece önceden hareket edebilmek için sosyal kaygıyı geliştirmişlerdir.

Özellikle hiyerarşide düşük konumda olan Homo sapiensler rekabetçi özelliklerini kullanmak, diğer grup üyeleriyle olan çatışmayı önlemek veya önceden harekete geçmek amacıyla sosyal anksiyeteyi geliştirerek kendilerini korumuş olabilirler. Kendi aralarında bir oyun oynayan üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırma sosyal anksiyetesi olanların diğerlerine göre daha rekabetçi oldukları ve gerginliklerinin daha fazla olduğunu ortaya koydu (Erin Tone, 2019). Ayrıca bu araştırmada sosyal anksiyeteye sahip olanların düşmanca bir şekilde etkileşime girme eğiliminin daha fazla olduğu ortaya çıktı. Bu düşmanca etkileşim, rekabetin bir sonucu olduğundan dolayı bu hipotez mantıklı olabilir.

İkinci hipotez ise sosyal dışlanmaya dayanır. Bu hipoteze göre sosyal anksiyete reddedilme veya dışlanma riskine karşı ortaya çıkmıştır. Paleolitik Çağ‘da gruptan dışlanmak ölmeniz anlamına geldiğinden dolayı sosyal anksiyete bu riske karşı ortaya çıkmış olabilir. Çünkü Paleolitik Çağ’da gruptan dışlanmak hem kaynaklara erişmede sıkıntı çekmek hem de üreme ihtimalinin azalması anlamına gelirdi. Günümüzdeki sosyal ilişkilerde yaptığımız çoğu şey de dışlanmamak ve kabul edilmek için yaptığımız şeyler aslında. Her ne kadar günümüzde bir gruptan dışlanmak ölmemiz anlamına gelmese de beynimiz bizi hâlâ ilkel zamanlarda zannettiği için sosyal durumlarda böyle bir tepki vermeye devam ediyor olabilir.

lacronicadesalamancacom

Üçüncü hipotez ise tehdite dayalıdır. Tehdit algılama yaklaşımı, sosyal anksiyetenin nasıl oluştuğuna dair yaklaşımların en kapsamlı olanıdır çünkü sadece sosyal kaygıyı değil her türlü kaygıyı ve korkuyu açıklar. Mesela bir Homo sapiens çevresinde bir yırtıcının ona doğru yaklaştığını gördüğünde vücut buna karşı fiziksel bir tepki verir. Kalp atış hızı artar ve bunun sonucu olarak da kaçma ya da savaşma davranışı gerçekleşir (Nesse, 2005). Yani bu hipoteze göre kaygı bir savunma düzenlemesi olarak evrimleşmiştir. Hatta günlük hayatımızdan düşünelim. Mesela bir köpeğin bizi kovaladığı bir durumda kalp atış hızımız hemen artar. Reflekslerimiz çalışmaya başlar ve normalden daha hızlı koşarız yani vücudumuz bizi tehlikeden korumak için önceden çalışmalara başlar.

Üç hipotezi de göz önüne alırsak aslında üçünün de mantıklı hipotezler olduklarını söyleyebiliriz. Ben de sosyal anksiyeteye sahibim ve benim de beynim, sosyal ortamlarda hem tehditlere karşı çok tetikte hem de sosyal durumlarda dışlanmaya karşı tetikte. Yani ben bu hipotezlerin hepsini doğrulayacak şeyleri günlük hayatımda yaşıyorum. Aynı zamanda hepimizin bildiği gibi bir yırtıcı karşısında vücudumuz fiziksel olarak hemen bir savunmaya geçer ve reflekslerimizle hareket etmeye başlarız. Bu yüzden sosyal kaygıyı bir tür evrimsel adaptasyon olarak da düşünebiliriz.

Sosyal Anksiyete Günümüzde de Hayatta Kalmamızı Sağlıyor Mu?

abprojeyonetimicom

Sosyal anksiyete geçmişte işe yarıyor gibi gözükse de modern dünyada tam tersi bir etki yaratıyor. Mesela bir sınıfta topluluk önünde bir sunum yaptığınızı düşünün. Sosyal anksiyeteye sahip bir bireyseniz zaten beyninizde hemen “Rezil olacağım”, “Bir daha sınıfa gelemeyeceğim”, “Herkes beni yargılayacak” veya “Herkes bana gülecek” gibi düşünceler belirecektir ve bunun sıklığı da sunum vakti her yaklaştığında artacaktır. Beynimiz aslında bizi o ortamdan uzaklaştırarak korumaya çalışır fakat geleceğimiz için o sunumu yapmak zorunda olduğumuzu bilmez. Yani geçmişte işimize yarayan bu özellik günümüz dünyasında hayatımızı olumsuz şekilde etkileyebilir. Her ne kadar artısının olduğu durumlar hâlâ da olsa genel olarak eksilerinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Sosyal Anksiyetenin Genetik ve Çevresel Faktörleri

drturancetincom

Sosyal anksiyetenin oluşmasında hem genetik hem de çevresel pek çok faktörün etkisi vardır. Genetik miras yoluyla çocuğa geçen kaygıyla ilişkili genler çocuğun daha duyarlı olmasına yol açabilir ve bu yüzden çevresel olaylara daha duyarlı olabilir. Böylece bu genetik yatkınlık çevresel faktörlere zemin hazırlar. Yapılan birçok araştırmadan elde edilen veriye göre sosyal anksiyeteye sahip olan bireylerin birinci derece akrabalarında, sosyal anksiyetesi olmayanların akrabalarına göre daha yüksek oranda sosyal anksiyete görülmüştür (Fyer ve diğerleri, 1993; Reich ve Yates, 1988). Bu da sosyal anksiyete bozukluğunun oluşmasında genetik faktörlerin önem taşıdığını göstermektedir. Fakat araştırmacılar sosyal kaygıyla ilişkili genlerin etkilerinin öneminin yaş arttıkça azaldığını ve çevresel faktörlerin daha önemli hâle geldiğini buldular (Kendler, Gardner, Annas ve Lichtenstein, 2008). Fakat kaygıyla ilişki genler bireyi çevresel faktörlere karşı daha korunmasız hâle getirdiğinden dolayı genlerin önemini göz ardı edemeyiz. Kendimden örnek vermem gerekirse benim de akrabalarımda çok fazla sosyal anksiyetesi olan var hatta ailemdeki çoğu kişi sosyal anksiyeteye sahip.

Daha önce de dediğimiz gibi sosyal anksiyetenin oluşmasında çevresel faktör olarak değerlendirebileceğimiz psikolojik faktörler de etkili olabilir. Özellikle bireyin ailesinden gördüğü davranışlar bu bozukluğun oluşmasında önemli bir rol oynar. Ebeveynlerin aşırı koruyucu davranışları, kaygılı davranışları veya çocuğun öz güvenini zedeleyecek konuşmalarda bulunması bu bozukluğu tetikler. Özellikle ebeveynlerin aşırı koruyucu davranışları çocukta kaygılı davranışlara yol açarak sosyal ortamlardan kaçınma durumunu beraberinde getirir. Bunun dışında bireyin yaşadığı travmalar da bu bozukluğa yol açabilir. Mesela bir bireyin küçük yaşlarda yaşıtları tarafından zorbalığa uğradığını varsayalım. Bu zorbalık ileride bireyin sosyal ortamlarda kendini kabul ettirebilmek için yapmak zorunda hissettiği davranışlara veya sosyal ortamlardan tamamen kaçınıp kendini izole etmeye yol açabilir.

Utangaçlık ve Sosyal Anksiyete Arasındaki Fark

kemalarikancom

Utangaçlık ve sosyal anksiyete birbiriyle karıştırılsa da aslında birbirlerinden farklılardır. Sosyal anksiyete kişinin sürekli yaşadığı bir durumdur. Utangaç olan insanlar ise ortama alıştıktan sonra utangaçlığı zamanla dinebilir. Yani sosyal anksiyete daha kalıcı bir durumdur. Ayrıca utangaç bir insan o ortamdan çıktıktan sonra aşırı rahatlamış hisseder. Sosyal anksiyetesi olan insanlar ise ortamdan uzaklaştıktan sonra bile bu hissi yaşamayı sürdürür. Çünkü “Acaba rezil mi oldum?”, “Şu an benim hakkımda konuşup dalga geçiyorlardır.” gibi düşüncelerle tüm gününü hatta belki de haftalarını bu düşünceyle geçirir. Kısacası sosyal anksiyetede olan fiziksel belirtiler utangaçlıkta o kadar yoğun hissedilmez.

Kaynakça

“Sosyal Anksiyete Nedir? Sosyal Fobi Belirtileri Nelerdir?”. “Memorial”, 5 Mart 2024, Web. Erişim tarihi: 27.09.2024

Whitten. Allison. “If Humans Are Social Creatures, Why Did Social Anxiety Evolve?”. “DiscoverMagazine”, 10 Nisan 2021 Web. Erişim tarihi: 27.09.2024

Gilbert. Paul. “EVOLUTION AND SOCIAL ANXIETY: The Role of Attraction, Social Competition, and Social Hierarchies”. “ScienceDirect”, 1 Aralık 2001: 723-751

Tone. Erin. “Social Anxiety and Social Behavior: A Test of Predictions From an Evolutionary Model”. “SageJournals”, 14 Eylül 2018

Karasewich. Tara. and Kuhlmeier. Valerie. “Trait social anxiety as a conditional adaptation: A developmental and evolutionary framework” “ScienceDirect”, 4 Aralık 2019

Scaini. Simona. , Belotti. Raffaella. and Ogliari. Anna. “Genetic and environmental contributions to social anxiety across different ages: A meta-analytic approach to twin data” 12 Temmuz 2014

Kapak görselimedium.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.

Zülfü Livaneli – Zor Yıllar | Şiir Tahlili

Zülfü Livaneli'nin kaleminden hislerimize 'sığınak' olan Zor Yıllar şiirini çözümledik!