Her hafta başka sayfalarda gezinip, farklı dünyalara ulaşmamızı sağlayan Söylenti Kitaplığında bu hafta Kazuo Ishiguro‘nun “Günden Kalanlar” adlı kitabı var!
Sade anlatımı ve yarattığı kurgularla bizi her kitabına bağlamayı başaran yazar, “Günden Kalanlar” ile de sayfalar arasında kaybolmamızı sağlıyor. Yaptığı betimlemelerle adeta yarattığı ortamda hissettiğimiz kitapta, buruk bir aşk hikayesi var aslında.
“Düşünüyorum da, belki her şey daha iyi olurdu, Yüce Tanrı bizi -ne bileyim- bitkimsi bir şey olarak yaratsaydı. Yani toprağa sıkı sıkı gömülmüş olarak. O zaman savaşlarla, sınırlarla ilgili bu saçmalıkların hiçbir önemi olmazdı.”
Duygularını ve görev bilincini hayatında belirli yerlere koyarak ilerlemekte olan Stevens adlı karakterin yaşamından izlere değiniyor yazar. İşini seven, profesyonel ve duygularını çok iyi bir şekilde gizleyebilen bir karakter Stevens. Yazar güçlü kalemiyle bu duyguları yazmadan da hissettirebiliyor okura.
Mesleği içinde giderek kaybolan, hisleri kaybolan ve adeta eriyen Stevens, bir malikanenin baş uşağı olarak karşılıyor bizleri kitapta. Bir yolculukta bizlere İkinci Dünya Savaşı arkasında mesleki hayatını ve göremediği ya da farkında olamadığı duygularını aktarıyor.
Stevens’ın baş uşak olarak çalıştığı malikanenin aristokrat sahibi, bir nazi hayranıdır. Stevens, görevini sorgulamadan yerine getiren bir karakter olduğundan verilen her görevi sorgulamadan yerine getirmiştir. Buna zamanında Yahudi olan çalışanlarından birini kovmak da dahildir.
“Kendi hatalarımı kendim işledim bile diyemiyorum.”
Eser Stevens’a, işinde oldukça iyi olan ancak malikanenin sahibi yüzünden Yahudi olmasıyla kovulan Bayan Kenton‘dan gelen bir mektupla başlamaktadır. Bayan Kenton mektupta mutsuz evliliğinden bahsetmiştir. Malikane sahibinin ölmesiyle malikanede personel ihtiyacı vardır ve buna en çok uyan kişi de Bayan Kenton’dur. Bu nedenle Stevens Bayan Kenton’u ziyaret etmeye karar verir ve ona doğru bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sırasında malikanenin eski zamanlarını hatırlar ve aslında duygularını az da olsa açığa çıkarmaya çalışır.
Stevens, bu yolculuk boyunca işine olan bağlılığını ve sadakatini düşünür. Malikanenin sahibi olan Lord Darlington‘a karşı bitmek tükenmeyen hizmetini ve bu hizmetinin aslında halen devam ettiğini düşünerek eskilere dalıp gider. Sorgulamadan yaptığı tüm işleri düşünür. Bayan Kenton’ı kovmak da bu işler arasında yer almaktadır.
“Gözünün önünde olup biten her şeye seyirci kalıyorsun, neler olduğunu anlamak için dönüp geriye doğru bakmak bile gelmiyor aklına.”
Baba-oğul ilişkisinden, patron-çalışan ilişkisine kadar her türlü ikili ilişkiyi barındıran bu roman, Bayan Kenton ve Stevens arasında yer alan çekim ve saf sevgiye de yer vermektedir. Tüm bunları yazarın yalın diliyle okuyacak ve son derece etkileneceksiniz.
Ayrıca kitap aynı isimle beyaz perdeye de uyarlanmıştır. Başrollerini ise, Anthony Hopkins ve Emma Thompson paylaşmıştır.