Söylenti Kitaplığından: İşte Böyle Oldu

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Her hafta bir yeni kitabın sayfaları arasında yolculuğa çıkıp kaybolduğumuz Söylenti Kitaplığı serimizin bu haftaki kitabı; Natalia Ginzburg‘den İşte Böyle Oldu!

Natalia Ginzburg, 1916 yılında İtalya’nın Palermo şehrinde dünyaya geldi. Edebiyat dünyasına Floransa’da çıkan Solaria dergisiyle adım attı. 1938’li yıllarda antifaşist direnişlere verdiği destekler sayesinde Cesare Pavese ile iletişime geçme fırsatı buldu. 1942 yılında sürgüne gönderildiği yer olan Abruzzo’da Alessandra Tornimparte adıyla Kente Giden Yol kitabını yayımladı. Geçen beş yılın ardından İşte Böyle Oldu kitabını piyasaya sürerek edebiyat dünyasında adından söz ettirmeyi başardı. Romanı Tempo Edebiyat Ödülü‘ne layık görüldü. Hayatının geri kalanında siyasetle de haşır neşir olmaya devam eden Ginzburg, edebiyatla olan bağını da sağlamlaştırmaya devam etti. 1952 yılında Bütün Dünlerimiz adlı eseriyle okurlarının karşısına çıktı. Beş yıl sonra bu defa iki kitapla birden sevenleriyle buluşan Ginzburg, Valentino adlı öykü kitabı ve Sagittario adlı romanıyla raflarda yerini aldı. Valentino kitabı aynı zamanda Viareggio Ödülü‘ne layık görüldü. Yıl 1963’e geldiğinde otobiyografik bir eser kaleme alarak Aile Sözlüğü‘nü yayımladı. Bu eser yazara Strega Ödülü‘nü kazandırdı.

If Ferrante is a friend, Ginzburg is a mentor': the complex world of Natalia Ginzburg | Books | The Guardian

Kitabın ilk paragrafından sonunu öğrendiğimiz bir roman İşte Böyle Oldu. Bütün gizemlerin çözüldüğü düşüncesine kapılmamıza izin vermeden daha da merak uyandıran bir örgüyle bu sona nasıl gelindiğini sakin, etkileyici ve anlaşılır bir üslupla okura aktarıyor Natalia Ginzburg.

“‘Bana gerçeği söyle,’ dedim, ‘Hangi gerçeği?’ dedi, bir yandan da not defterine çalakalem bir şeyler çiziyordu, ne olduğunu gösterdi, kocaman kara bir duman bulutuyla ilerleyen upuzun bir tren çizmişti; kendisi de pencereden eğilmiş mendil sallıyordu. 

Alnının ortasına ateş ettim.” 

Birkaç sayfa sonra olaylar en başa döndüğünde, iki kişinin aslında arkadaş olarak iyi anlaştıklarına şahitlik etmeye başlıyoruz. Neredeyse her gün görüşüldüğü, kahveler içildiği, sohbetlerin ardı arkasının kesilmediği günlerden birinde başkahramanımız, Alberto’dan hoşlanıp hoşlanmadığını düşünmeye başlıyor. Fiziksel olarak çok çekici bulmadığının ve kendisine göre çok yaşlı olduğunun farkında fakat ona gösterilen ilgiden de epey memnun. Zihninde sürekli bu ilişkiye dair artıları ve eksileri tartmaya çalışıyor. Alberto’nun ağzından çıkan her kelimeyi değerlendirmekten kendini alıkoyamıyor, ayrıldıkları andan itibaren Alberto’nun kendisinden hoşlanıp hoşlanmadığını anlamlandırmakla boğuşuyor.

“Onun bana söylediği her sözcüğü zihnime kazıyor ve aşkla ilgili bir şeyler var mı diye anlamaya çalışıyordum; tüm o sözcükleri alıyor, içimde evirip çeviriyordum, tam bir anlamı olduğunu düşünürken bir bakıyordum ki başka bir anlama dönüşmüşler, en sonunda sözcüklerle uğraşmaktan vazgeçiyordum ve gözlerim buğulanıyordu.”

Ginzburg, kadınların iç dünyasını en yalın haliyle anlatıyor bu kitabında. Hatta kitabın başına şöyle bir not düşüyor: “Bu romanı mutsuzluğumu biraz hafifletmek için yazdım.” Hayatından memnun olmayan, yaşama dair yeni umutlar beslemek isteyen ama bunun için herhangi bir çaba sarf etmeyen kadınların sesini, İşte Böyle Oldu adlı romanında bir kadın öğretmen aracılığıyla karşımıza çıkıyor. Hüzünlü hayatına renk katacak tek gerçeğin, onu seven biriyle evlenmek olduğu yanılgısına düşen başkahramanımızın asıl gerçeklerle yüzleşmesi çok uzun sürmüyor. Evlilikten beklentilerinin karşılanmadığını ve hatta hayatının eskisine göre daha kötü ilerlediğini, yazarın taşları adım adım yerine oturtmasıyla öğreniyoruz. Başkahramanın ruhsal durumunu, zihnindeki çatışmalarını, mutluluğunu, mutsuzluğunu, hayallerini, düş kırıklıklarını ve kendisinden bile beklemediği kadar büyük olan cesaretini bütün çıplaklığıyla okura aktarıyor. Kısa ama etkileyici bir roman olan İşte Böyle Oldu, insanın içindeki sessiz çığlıkların yavaş yavaş büyük bir patlamaya dönüşmesini gözler önüne seriyor.

“Bu hayatı yaşamayı asla beceremediğimi, öğrenmek için de artık çok geç olduğunu anlıyor, yaşamım boyunca içimdeki karanlık kuyuya sabit bir şekilde bakmaktan başka bir şey yapmadığımı düşünüyordum.” 


Ginzburg, Natalia. İşte Böyle Oldu. Can Yayınları, İstanbul: 2023.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.