Söylenti Dergi’nin müzik dolu yepyeni serisi Müzik Rehberi’nde yerli ve yabancı birçok ismin müziğini yakından incelemeye devam ediyoruz. Bu yazımızın konuğu İngiliz alternatif müziğinin başarılı ismi Arctic Monkeys.
Grubun müzik diskografisinden yan projelerine, sound ve tarz değişikliklerinden sahne tasarımlarına ve dahasına yer verdiğimiz bu yazıya ilk albümlerinden başlayalım.
Arctic Monkeys’in Kuruluşu ve İlk Albüm
2002’de İngiltere’nin Sheffield kentinde Jamie Cook, Andy Nicholson, Matt Helders ve Alex Turner tarafından kurulan grup, daha çok lokal mekanlarda sahne alıp kısıtlı bir seyirciye çalıyorlardı. Myspace’e yükledikleri demo halindeki şarkılarıyla ülke çapında ses getiren grup, 2005 senesinde Domino Records bünyesinde ilk albüm hazırlıklarına başladılar. 2006’nın Ocak ayında çıkan albüm büyük ilgi gördü ve İngiliz Müzik Tarihi’nin en hızlı satan ilk albümü ünvanını aldı.
Halen kırılamayan bu rekoru haksız bulanlar grubu deneyimsiz ve çok dağınık bir soundları olduğu gerekçesiyle eleştiri yağmuruna tuttu. Bunu avantaja çeviren grup, Who The F*** Are Arctic Monkeys adlı EP çalışmalarını ilk albümlerinden üç ay sonra piyasaya sürdüler. Radyolarda ve marketlerde kendine kısıtlı yer bulabilen EP dinleyiciler tarafından olumlu eleştirildi, grubun bu muzip ve toy tavırları samimi bulundu. Böylece eleştirilere aldırmadan ikinci stüdyo albümlerine çalışmaya koyuldular. Bu sırada turne yoğunluğu nedeniyle gruptan ayrılan Nicholson’ın yerini günümüzde de grubun basçılığını yapan Nick O’Malley aldı.
Favorite Worst Nightmare ve İlk Glastonbury
İkinci stüdyo albümleri Favorite Worst Nightmare‘i 2007’nin Nisan ayında yayımlayıp yine aynı senenin Haziran ayında da Glastonbury Müzik Festivali‘nde baş sanatçı olarak sahne aldılar. Daha sonraları iki kez daha headliner olacakları bu festival, onların daha erken dönemindeki çalışkanlıkları, profesyonellikleri ve sahne/seyirci hakimiyetini bizlere gösteren önemli bir etmen. Müzik büyükleri tarafından toylukla suçlanan hareketlerinin yanında işlerine verdikleri özen ve çalışkanlıklarını gösterebildikleri bu sahne, güzel de bir cevap oldu. Dilerseniz festivalde konser bitiminde grubun seyirciyle bir ağızdan çaldıkları When the Sun Goes Down performanslarına bakalım.
İlk Dönüm Noktası: Humbug
Diskografilerindeki en bateri odaklı albüm olan Favorite Worst Nightmare, dinleyicisinden olumlu geri dönütler alsa da ilk albümlerinin olağanüstü başarısını nispeten yineleyemediler. İki senedir turnelerde olan ve haliyle yorulan grup, üretkenliklerini arttırmak ve kendilerini geliştirebilmek için bir senelik ara verdi. Bu sırada yerinde duramayan solist Alex Turner, Queens of the Stone Age‘in Josh Homme‘u ile tanıştı ve Miles Kane ile The Last Shadow Puppets adında başka bir iş birliği yaptı. Böylece grubun kaderini değiştirecek daha farklı soundlara yönelmelerine önayak oldu. Önceki albümünün de yardımcı yapımcılığını yapan James Ford bu albümden sonraki tüm Arctic Monkeys albümlerinin yapımcısı oldu.
Üçüncü stüdyo albümü Humbug albümlerinde, en belirgin değişim başlangıçta sound ve yeni eklenen enstrümanlar olsa da; bundan sonra aynı olmayacak çok önemli bir detay vardı: Alex Turner’ın diksiyonu ve ağır Sheffield aksanı. İlk iki albüme nazaran daha sakin ve koşmadan söylediği sözler de daha oturaklı, olgun bir zeminde, daha çok sevgili ve aşk odaklı olmaya başlamıştı. Alex Turner’ın şöhretle edindiği sanatçı çevresinden gelen eleştirilere kulak kabartmış; kendini daha globale açılarak yalnızca İngiltere çevresine hitap etmeden ortak bir sound yakalamaya adamıştı.
Suck it and See
Suck it and See çıktığı dönemde yine aynı çizgide gitmesinden dolayı, Humbug 2.0 olarak nitelendirildi. Bu sakinlikten aslında pek de hoşnut olmayan dinleyici, konserlerde eskisi gibi coşturmayan bu yeni setlistin yerine eklenecek yeni parçaları bekliyor ve bu sefer daha farklı olacağını umduğu sıradaki albüme gün sayıyordu. Eleştirmenlerden olumlu yorumlar alsalar da diskografisinin yanında nispeten sönük kaldı.
Hiç hız kesmeden single çalışmalarına başlayan grup, Suck it and See albümünün yıldönümünü bile beklemeden hemen yeni albüm habercisi R U Mine?‘ı 2012’nin Nisan ayında çıkardılar. Kitlesini her daim dinleyen ve eleştirilere olumlu aksiyonlar alabilen grup bu hamlesiyle de mutlu etti. Fakat arayı bu sefer uzun tutarak 2013 Temmuz’una kadar hiçbir çalışmalarını yayımlamayan grup, aslında büyük bir proje ve değişime hazırlanıyordu.
Bambaşka Bir Arctic Monkeys: A.M.
Halihazırda kullandıkları bateri setine bir de elektronik set ekleyerek rock-alternatif dengesini sağladılar. Bazı şarkılarında önce olduğu gibi adeta rap yaparcasına hızla söylenen sözler olsa da geçmiş albümlerdeki yavaş sound’un da hissedildiği parçalar barındıran albüm 9 Eylül 2013’de yayımlandı.
Albümdeki tarz değişikliğinin yanı sıra olağan İngiliz görünümlerinden sıyrılmayı da başardılar. Sahnede, müzik kliplerinde ve tanıtım turunda hiç olmadığı kadar ciddi ve resmi görünüyorlar, daha olgun davranıyorlardı. Hayranların Suck it and See dönemiyle birlikte Alex Turner’ın ses tonunda ve jestlerindeki değişimin farkına varması gecikmedi. Briyantinli saçları, bayık bakışları ve artık olduğundan daha çekici olan Turner artık I Bet You Look Good On The Dancefloor‘u söyleyen 20 yaşındaki çocuklar olmadıklarını, artık yetiştin bir rock and roll grubu olduklarını sıkça vurgular oldu.
2014 Brit Müzik Töreni’nde 2008’de olduğu gibi tekrar gecenin en değerli ödüllerinden olan En İyi İngiliz Albüm ödülünü almaya sahneye çıktılar. 2008’de konuşma yaptıkları sırada tv yayınını kesen kanal hakkında o güne kadar konuşmayan grup Alex Turner‘ın yukarıdaki konuşmasıyla da olgunlaşma dönemine girdiklerini tescillemiş oldu.
Bambaşka Bir Arctic Monkeys Daha: TBH+C
A.M.’den bu yana grup üyelerinden baterist Matt Helders ve gitarist Jamie Cook baba olmuş, Alex Turner hem diğer grubu The Last Shadow Puppets‘ta hem de Alexandra Savior ve Mini Mansions ile yaptığı çalışmalarla meşgul oldukları bir beş sene geçti. Sonucunda da hiç tekli yayımlamadan yeni albümün tamamını Mayıs 2018’de yayımladılar. Tranquility Base Hotel + Casino adlı albümü öncekilerden ayıran en önemli özelliği, konsept albüm olması. Ay’da bulunan bir otelin çevresinde gelişen olaylardan bahseden albüm ütopik-distopik ögelere, kimi zaman anlamlandıramadığımız sözlere ve sinematografisini ayrıca incelememiz gereken müzik videolarına sahip.
Bu zamana kadar dinleyici kitlesinin yönlendirmelerine uyan ve genellikle de dinleyiciye istediği veren grup bu sefer de kendi zevkleri ve dilekleri doğrultusunda bu konsept albümü yapmaya karar verdiler. Ellerindeki kitlenin zaten Arctic Monkeys etiketli çıkacak herhangi bir işi dinleyeceklerini varsayarak hareket ettiler. Bu aslında kibirli bir bakış açısı gibi gözükse de artık 16 senedir içinde bulundukları müzik piyasasında bir kez olsun deneysel yaklaşmayı da hak gördüler. Albüm hakkında çıktığı zamanlarda onlarca karalama kampanyaları ve aşırı olumsuz eleştiriler yapılsa da şu anda diskografinin en farklı ve en cüretkar işi olmasından ötürü şaheser niteliği taşıyor.
Pandemi Sonrası Geri Dönüş: The Car
Kendilerine ayırdıkları zamanda solo işler de yapan grup üyeleri pandemiye de denk gelince 2020’de çıkması muhtemel yeni albümü biraz daha erteleyerek 2020’de çalışmalara başladıları müjdesini verdiler. TBH+C albümlerinin ütopik konseptine uygun görmedikleri çalışmalardan çıkardıkları bir albüm oldu. Kendi özel stüdyolarında pandemi şartlarında kaydettikleri 2022 çıkışlı The Car albümleri grubun olgunluk çağına girdiğinin en önemli göstergesi. Tanıtım turlarında ülkemizde de iki konser veren grup, The Car çıkmadan kitlesini eski parçalarını yıllar sonra çalarak, hep çaldıkları şarkıların konser versiyonlarını değiştirerek yeni albümün sound’una bizleri hazırladı.
Eskisinden daha yavaş, hatta konuşma tonunda şarkı söyleyen solist Turner; ekibe eklenen diğer enstrümanlarla da birlikte bambaşka bir düzen yakaladılar. Asla rock’tan vazgeçmeyerek kombinledikleri diğer türler Arctic Monkeys’i günümüzdeki The Car haline evirdi.
2022’nin Ekim ayında çıkan son albüm The Car, Arctic Monkeys Dünya Turnesi’ndeyken yayımlandı. Basın turundan hemen sonra setlistlerine ekledikleri yeni albüm parçaları eskilerinin yerini aldı. Turne başında Snap Out Of It, Fireside, One For The Road ve No.Party Anthem gibi sık söylemedikleri A.M. parçalarına da yer vererek hayranları heyecanlandırmışlardı. Şu anda Suck It And See albümünden hiç çalmayan grup ilk albümlerinden ve TBH+C albümlerinden toplamda üç veya dört şarkıya yer vermeyi tercih ediyorlar. Diğer parçalarını da revize ederek turne boyunca çoğunlukla enstrümantal bir sahne şovu hazırladılar.
Günümüz Arctic Monkeys’indeki Değişim
Headliner olarak çıkacakları Glastonbury Festivali’nde de neler çalacakları, sahnedeki düzenlemeleri ve stylingleri merak konusu olmuştu. 10 sene sonra tekrar çıktıkları Glastonbury sahnesinde tekrar söyledikleri R U Mine? şarkılarının 10 senelik değişimini görmek için hem 2013 hem de 2023 versiyonlarını izleyelim.
Diğer iki Glastonbury sahnelerinden nispeten daha sönük kalan bu performansta hayranların sözlere eşlik edememesi eleştirmenlerden de hayranlardan da maalesef geçer not alamadı. Öte yandan bunu değişiklik yaptıkları yeni setlistlerine bağlayanlar da var. Yeni parçalarını eskileriyle aynı çizgide tutmaya özen gösteren ekibin bu hamlesinin altında bir 20 yıl yattığı gerçeği var. 15-20 yıldır söyledikleri parçaları aynı söyleyemeyecekleri gibi birbiriyle uyumsuz soundları birleştirip bir performans sergilemeleri de onlara büyük zorluk yaşatacaktı.
Arctic Monkeys’in neredeyse 20 senelik kariyerlerini oluşturan müziklerini ve altlarında yatan anlamları sizler için mercek altına aldık. 20 yılın ardından hâlâ yaptıkları işle kendilerinden söz ettirebiliyorlarsa bu, değişime çok rahat kucak açabilmelerinden kaynaklanıyor. Hayatın hızında böylesine değişim yapma cesareti gösteren Arctic Monkeys’in yeni çalışmalarını merakla bekleyeceğiz.
Kaynakça: