Post punk, rock müzik dünyasının en önemli; ama yeterince bilinmeyen türlerinden biridir. Halbuki, modern zaman müziğinin önemli bir kısmı, başarısını post punka borçludur. U2 ve REM gibi efsanelerden tutun da, Young the Giant ve Cage The Elephant gibi günümüzün güçlü gruplarına dek alternatif rock yaratıcıları post punk müziğinin mirasçılarıdır. Türü sınıflandırılamayan, gitarın merkezde olduğu müziklerin çoğu, post-punk soyunu devam ettirir.
Post-punk, death rock, gotik rock, endüstriyel müzik, dark wave, new wave ve hatta pop gruplarının eklektik bir yeniden açılımı bir başlangıç noktası oldu. Post-punk hareketi olmaksızın muhtemelen 1990lar’ın alternatif grupları düşünülemezdi.
Post Punk: Müzikâl bir Yenilik ve İsyan Hareketi
Post punk kuşkusuz müzik dünyasının en ayrılıkçı ve tartışmalı alt türlerinden biridir. Simon Reynolds, “Parçala ve Yeniden Başla: Punk Sonrası 1798-1984” adlı kitabında, post punk’ı stil açısından çeşitlilik göstermesine rağmen; radikalizm ve eklektizmin yönlendirdiği bütünsel bir müzik hareketi olarak tanımlar. Genelde alternatif rock ve indie rock ile birleşse de kökleri çok derinlerde punk’a bağlıdır.
Post-punk, bir hareket veya tür olarak tutarlı; ama stil açısından melezdir: Radikal, yeni ve deneyseldir. Kabul etmek gerekir ki; post-punk, punk’a göre içeriğinde daha fazla müzisyenlik barındırır ve adeta bir nevi “olgun bir teatrallik” üstlenir. Erkek vokal, bilge ve kendinden emin şarkı sözlerine eşlik eden metalik tını, bozuk sesli elektro gitarlar, hızlandırılmış bir disko ya da dans ritmi; melodik bir bas hattı ve dub-reggae’den alınan yankılanan ses efektleri… Post punkta bas ve davul baskındır, gitarların dik melodik aralıkları ile melonkolizm baskındır. Kaotik ve kasvetli sound, derin şarkı sözlerinin atmosferiyle birleşir.
Post Punk Politik Midir?
Kültür karşıtlığı, kültürcülük ve popülizm; büyük oranda post-punk politikasına bir çerçeve kazandırır. Özgürlük ve hazzın, popüler müziğin kurumsal anatomisindeki ortak kökeni ve ona eklemlenen savaş sonrası gençliğin hoşnutsuzluğu post punk’ın da içinden çıkamadığı temalardır. Post punk’a damgasını vuran müzikal deneycilik, yaratıcı özgürlüğün resmi zevklere düşkünlük ile bir tutulamayacağını ifade eder. Post punk, yaratıcı uygulamalara dair kabul gören ‘özgürlüklerin’ ve zevkleri sorgulama ve bazen ütopik dille yenilerini önerme girişimiydi. Bu, mevcut siyasetin hayal kırıklıklarına ve aynı zamanda şirketleşmiş yerleşik düzene karşı kendini yenilemesinin ütopyasıydı.
Post punk, özgürlükçü solun nitelikli muhalefetinden haberdardı. Alternatif fikirlerin inşası için hem ütopyalarla ilgileniyor; hem de özgürlük ve zevke dair farklı anlayış ve pratiklerin izinden gidiyordu. Çünkü dünyayı ve hayatı daha ilgi çekici bir hale getirmek acil bir meseleydi. Punk, Batılı insanın sıkıntısına karşı koyan yıkıcı bir tepkiyse, Post Punk da pek tabi ki; yapıcı bir tepkiydi.
Post Punk Nasıl Doğdu?

Post punk, geleneksel olarak 1970’lerin sonlarındaki punk rock hareketinin ilk dalgasından doğan bir tür olarak tanımlanır.
Stil açısından çeşitlilik içermesi, post-punk müzisyenleri, yeniden inceledikleri punk’ın biçimsel kısıtlamalarına meydan okumasından kaynaklanır. Müzisyenler dinamikleri, dans ritimlerini keşfetmeye ve zamanın pop rock’ının sınırlarını zorlamaya başladılar. Normların dışındaki bu tür, “yeni müzik” (new music) ya da “yeni punk” (post punk) olarak adlandırıldı. 70’li yılların sonundaysa pek çok grup, “yeni dalga” (new wave) başlığı altına yerleştirildi. Pek çok müzik tutkunu bu kelimeleri birbirine karıştırır. Zaman geçtikçe post punk’ın tarzının daha tanımlanabilir bir boyut kazanmasıyla, new wave (yeni dalga), new romantic (yeni romantik) ve gothic rock (gotik rock) gibi kimi terimlerden farklılaştığını görüyoruz.
Post punk türüne ilk katkıda bulunanlar arasında Joy Division, The Chameleons, Gang of Four, Au Pairs, The Slits, The Fall, The Cure, Killing Joke, Wire ve hatta Pere Ubi gibi gruplar yer almaktadır. Punk’a benzer bir şekilde post punk hareketi de özgürlük ve yüksek ideallere ulaşmaya çabasının bir ifadesine dönüştü. Post-punk’ın müzik sahnesi, düşünen ve öz farkındalığa sahip sanatçıların kendilerini geliştirebildikleri bir alandır. Bu platformda müzisyenler, istedikleri politik içerikli müzik türünü yazmakta özgürdürler. Onlar, rock müzik ile gidilecek yeni yerlerin ve icat edilecek yeni bir geleceğin olduğuna inanıyorlardı.
Post punk öncüleri için punk başarısız olmuştu; çünkü Pink Floyd ve Led Zeppelin gibi mega müzik gruplarının geleneksel müziğini kullanarak rock müziğin statükosunu yıkmaya çalışmışlardı. Post punk, ise radikal içeriğin radikal bir biçim gerektirdiği inancıyla yola çıktı.
Post-Punk’ın 21. Yüzyıl Müzik Dünyasında Yeniden Dirilişi

Post punk, 2000’li yılların başında Editors ve Interpol gibi grupların yeniden canlandırmasıyla dirildi. “Turn on the Bright Lights” ve “The Back Room” gibi albümler, yeni dinleyiciler için sesi modernize ederek, klasik post-punk’un koyu tonlarından ve köşeli rifflerinden yararlandılar. Bu tür, yeni nesil post-punk gruplarına zemin hazırladı.
2000 ile 2020 yılları arasında, kendi kendine üretim ve bağımsız dağıtım ahlâkını benimseyen sanatçı ve müzik grupları aracılığıyla karakterize edilen DIY, (kendi kendine yap) post punk sahnesinde yeniden bir canlanmaya tanık oldu. Bu dönemde türün temel özerklik ruhunu ve ana akım ticarileştirmeye karşı direnişi yansıtan yer altı plak şirketlerinin, kendin yap (DIY) mekânlarının ve kendi kendine organize edilen turların çoğalmasına tanık oldu.
Protamartyr, Idles and Priests gibi gruplar, post-punka taze enerji ve bakış açıları getirerek, geleneksel sesleri çağdaş sorunlar ve deneysel yaklaşımlarla harmanladılar. Dağıtım ve dinleyici topluluğu oluşturmak için dijital platformların kullanılması, bu sanatçıların küresel izleyicilere ulaşmasını ve post-punk’ın ham, duygusal ve politik açıdan yüklü müziğine yeniden ilgi duyulmasını sağlayan çok önemli bir rol oynadı. Kendin yap (DIY), post punk’ın bu dönemi, yalnızca post-punk’ı yeniden canlandırmakla kalmadı; aynı zamanda onun kalıcı çekiciliğini ve uyarlanabilirliğini de vurgulayarak modern müzik ortamındaki yerini sağlamlaştırdı.
2023’te post-punk sahnesi varlığını sadece devam ettirmekle kalmıyor; Lathe of Heaven ve Aurat gibi grupların önde gelen tür platformlarında tanınmasının da gösterdiği gibi canlı enerji ve inovasyonla gelişmekteydi.
Post Punk Türüne Ait 5 Müzik Grubu
1. Joy Division
Joy Division, 1977’de Manchester’da kurulur, ancak üzerinden üç yıl geçmeden 1980’de grubun vokalisti Ian Curtis‘in intiharıyla dağılır. Grubun diğer üyeleri Ian Curtis’in ölümünün ardından New Order grubunu kurarlar. Joy Division, sadece iki stüdyo albümü yayımlamasına rağmen zamanının en yaratıcı ve etkileyici gruplarından biri olarak kabul edilir. En ünlü şarkıları hiç kuşkusuz ikonik girişi ve Curtis’in bariton vokaliyle “Love will Tear Us Apart”tır. Joy Division’ın albümleri, Curtis’in kasvetli sözleri ve bariton vokalleri etrafında şekillenirken; geniş gitar sesi, melodik bas ve etkileyici davul ritimleri ile de destekleniyor.
2. The Chameleons
“Hayat da optik bir illüzyondur, tüm görsel illüzyonlar gibi.”
The Chameleons, 1981 yılında kurulan Manchester kökenli bir İngiliz rock grubudur. The Chamelons müziği, Mark Burgess’in derin, içe işleyen vokaliyle tamamlanan zamansız bir dinginlik duygusu uyandıran synthesizer ve davul etkisi, çok katmanlı gitar sesi ile etkileyici atmosferik bir etki uyandırır. Büyük plak şirketleri ile anlaşma yapmayı reddettikleri için zamanında hak ettiği üne kavuşamamış olsalar da kültleşmişlerdir.
3. New Model Army
New Model Army, 1980 yılında Bradford, Batı Yorkshire’da vokalist ve ana bestecisi Justin Sullivan tarafından kurulan bir İngiliz post punk/alternatif rock grubudur. Grubun ismi, Cromwell’in krallık karşıtı askeri gücünden gelir. Her ne kadar müzikal kökeni punk rocka dayansa da, grubun vokalisti Sullivan müzikleri için, “punk, post-punk, Gothic, metal ve folk olarak adlandırılmasına rağmen, bütün belirlenimlerin dışındayız” demiştir. Sullivan’ın doğrudan politik, manevi ve kişisel olan şarkı sözleri ile grup öne çıkar.
4. Echo & The Bunnymen
Echo & The Bunnymen, 1978’in Liverpool’unda karanlık ve keskin rock müziği yapmak isteyen iki adam ile başlayan bir hikâyedir. New wave döneminde post punk’a melankolik, kasvetli ve romantik bir hava kazandırdılar. Radyo dalgalarının ve dans pistlerinin kraliçesi olan synthesiserların siren çağrısına teslim olmayıp, gitarlarını konuşturmayı tercih ettiler. Şarkıcı ve gitarist Ian McCulloch, müziğini “Dokunulmaz, göksel, muhteşem ve gerçek” olarak tanımlıyor.
5. Talking Heads
Post punk ve new wave akımının öncüleri olarak kabul edilen Talking Heads, 1970’lerin ortalarında New York’ta bir araya geldi. All Music tarafından 1970 ve 1980’lerin en ünlü gruplarından biri olarak gösterilen Talking Heads’in etkisi, o yılların çok ötesine uzandı. Konser filmleri olan “Stop Making Sense”, büyük beğeni toplayarak şimdiye kadar vizyona giren en iyi konser filmlerinden biri olarak kabul edilir.
Kaynakça:
- “What Is Post-Punk Music and How Is It Different From Punk?”. Ultimate Guitar. Web.
- “What Is Post Punk?”. Play Alone Records. Web.
- “Joy Division”. Genius. Web.
- Mini Haddon, “What is Post Punk: Genre and Identity in Avant-Garde Popular Music 1977-82″, USA, University of Michigan Press, February 2020.
- David Wilkinson, “Post-Punk, Politics and Pleasure in Britain”, London, Palgrave Macmillan,2016.
- “New Model Army”. Last Fm. Web.
- “Echo & The Bunnymen”. Visit Berlin. Web.
- “Echo And The Bunnymen: Killing Tunes And a Deathless Legacy”. Dig. Web.
- “13 Best Pop Punk Bands”. Guitar Lobby. Web.
- “Echo And The Bunnymen”. GDP. Web.