Ernest Miller Hemingway, 1899 doğumlu, Amerikalı, 1952 yılında Pulitzer, 1954 yılında da Nobel Edebiyat ödülü kazanmış kısa öykü yazarıdır. Kendisi, minimalist yazı tarzı ve işlediği evrensel temalar ile 20. yüzyılda hem Amerika’da hem de dünya çapında büyük etkiler bırakmıştır. Hemingway’in bu etkisi, gençliğinde geliştirdiği büyük bir sanat sevgisi ve macera arayışıyla şekillenmiştir.
Bu yazıda, büyük sanat düşkünü olan Hemingway’in yazı tarzının ve ele aldığı temaların 20. yüzyıl sanatına olan etkisini inceleyeceğiz.
Hemingway, gençliğinde I. Dünya Savaşı sırasında Kızılordu’da bir ambulans şoförü olarak görev yapmış, bu deneyim savaşın dehşetini ve insanların acımasızlığını yakından görmesine neden olmuştur. Savaş sonrası Paris’e yerleşerek “Kayıp Kuşak” olarak bilinen yazar ve sanatçılar grubuyla tanışmış ve bu dönem, onun sanat ve yazıyla daha da yakından iç içe olmasına yardımcı olmuştur. Hemingway’in minimalist yazı tarzı, bu dönemde gelişmeye başlamış ve eserlerinde sade ve etkili bir dil kullanma becerisini yansıtmıştır. Sadece kelimelerle değil, aynı zamanda sessizliklerle de anlam yaratma konusundaki yeteneği, onun edebiyatta öne çıkmasını sağlamıştır.
Hemingway ve Minimalizm: Kelimelerin Gücü
Hemingway’in minimalist yazı tarzı, seçtiği kelimelerle okuyucuyu ayrıntıya boğmadan hikayenin olayını ve hissettirdiklerini net şekilde ifade etmeyi amaçlar. Kısa ve etkili cümleleri ile aynı zamanda okuyucuya da derin sarsıntılar yaşatabilir. Hemingway, bu sade dilin altında yatan gücün farkındaydı; çünkü metinde her kelime, okuyucuya derin bir duygusal çekim ve görsel canlandırma sunma potansiyeli taşır. Bu nedenle, Hemingway’in metinlerinde yer alan her kelimenin özenle seçildiği ve hikayenin anlamını şekillendirdiği görülür. Hemingway’in basit ama etkili yazım tarzı, okuyuculara hikayenin içine girmeleri ve kendi hayal güçlerini kullanarak karakterlerin duygusal deneyimlerini ve çevresel detayları canlandırmaları için bir fırsat sunar. Metinde açıkça belirtilmeyen şeylerin okuyucunun kendisi tarafından keşfedilmesine olanak tanır, bu da okuyucuyu daha fazla katılım sağlayan bir deneyime yönlendirir.
Paris ve Sanatın Büyüsü: Hemingway’in Gençlik Yılları
1920’lerde, gençliğinin ilk dönemlerinde ilk eşi ile Paris’e giden Hemingway, yirminci yüzyılın büyük ressamlarından birçoğuyla, Miró, Masson, Gris ve Picasso gibi isimlerle tanışmıştır. Ayrıca, Hemingway’in yakın arkadaşı olan ve aynı dönemde Paris’te yaşayan çağdaş sanat koleksiyoncusu Gertrude Stein, genç Amerikalı yazarı şehirde bolca bulunan sanatı incelemeye teşvik etmiştir. Paris’in getirmiş olduğu kaliteli yazar, ressam, filozof çevresi de Hemingway’in dönemin geleneksel edebiyat anlayışını aşmasına ve postmodern edebiyat akımını etkilemesine olanak kılmıştır.
Kayıp Neslin Sesi
Hemingway’in bu kadar etkili ve başarılı bir yazar olmasının tek sebebi tabii ki de sadece minimalist yazı tarzı değildir. “Çanlar Kimin İçin Çalıyor?” ve “Silahlara Veda” gibi eserleri de içeren, özellikle I. Dünya Savaşı ve İspanyol İç Savaşı gibi tarihsel olayların gölgesinde yazılan Hemingway’in eserleri, savaşın yıkıcı etkilerini ve insan psikolojisinin derinliklerini anlama çabasını yansıtır. Bu eserler, Hemingway’in hikayelerinde ele aldığı temalarla döneminin ruhunu yakalamış ve topluma ayna tutma görevini üstlenmiştir. Hemingway’in Paris’teki deneyimlerine dayanan ilk romanı “Güneş de Doğar” ise I. Dünya Savaşı sonrasında kayıp neslin temsilcilerini anlatır ve bu dönemin atmosferini detaylı bir şekilde aktarır.
Hemingway’in Sanat Tutkusu ve Koleksiyonu
Hemingway’in edebi kişiliğinin yanı sıra sanata da büyük bir düşkünlüğü vardı. Eşi ile birlikte Paris’te edindiği çevre sayesinde birçok sanat eserini satın almış ve koleksiyon oluşturmuştur.
Hemingway’in koleksiyonunda birçok farklı türde sanat eseri bulunuyordu. 1925 yılında Ernest ve eşi Hadley, Joan Miro’nun şu anda Washington, D.C. Ulusal Sanat Galerisi’nde bulunan “The Farm” (1921-22) isimli tablosunu satın almışlardır.
1931’de Hemingway ve ikinci eşi Pauline Pfeiffer, arkadaşları Juan Gris‘e ait olan “The Guitar Player” (1926) ve “The Bullfighter” (1913) adlı tabloları satın almışlardır. Bu sonuncusu, Hemingway’in boğa güreşi hakkındaki eseri “Death in the Afternoon” (1932) için resimli sayfa olarak çoğaltılacaktı.
Kısa bir süre sonra Ernest ve Pauline, Fransız Sürrealist André Masson‘un birkaç tablosunu satın almışlrdır. Bunlardan beşi şu anda Boston’daki John F. Kennedy Kütüphanesi’nde bulunan Ernest Hemingway Koleksiyonu’ndadır.
Hemingway ömrü boyunca sanat galerilerini ve müzeleri ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerden özellikle Prado, Louvre, Venedik’teki Accademia, Chicago Sanat Enstitüsü ve Metropolitan Müzesi gibi yerlerde aldığı keyfi sıkça dile getirmiştir. Sadece Avrupa sanatına ilgi göstermekle kalmamış, aynı zamanda Amerikalı ressamlar arasında Winslow Homer‘a büyük bir hayranlık beslemiş ve Waldo Peirce ile Henry Strater gibi Amerikalı sanatçıların da bazı eserlerine sahip olmuştur.
Hemingway, sanat ve sanatçılar hakkında yazılar kaleme almış ve birçok eserinde Bruegel, Bosch, Cézanne, Goya, Homer gibi ressamların tablolarına atıflarda bulunmuştur. Örneğin “For Whom the Bell Tolls” (1940) adlı romanında, Goya‘nın “The Disasters of War” (1810-23) adlı baskı serisinde tasvir edilen sahneleri andırır gibi İspanyol İç Savaşı sırasında her iki tarafın yaşadığı yıkımı yürek burkan bir dille anlatmıştır.
Bir röportajında, Hemingway, yazmayı asıl ressamlardan öğrendiğini, ressamların ve eserlerinin, yazdıklarını şekillendirmesinin yanı sıra ona görmeyi, duymayı, hissetmeyi ve hatta hissetmemeyi öğrettiğini ifade ettmiştir. Bu nedenle, Hemingway için yazmak, sadece sözcüklerle oynamak değil, aynı zamanda görsel ve duygusal bir deneyimi ifade etme sanatıydı.
Sonuç olarak, Hemingway’in sanata olan ilgisi, onun eserlerinde sanat ve edebiyat arasındaki bağlantıyı güçlendirmesine yardımcı olmuştur. Onun eserleri, okuyuculara daha öz kelimelerle daha fazla şeyi ifade edebilmenin gücünü öğretirken sanatın ve yazının birbirini nasıl etkileyebileceğini gösterir. Hemingway’in edebiyat ve sanat arasında yarattığı bu köprü, hem kendi döneminde hem de sonraki yıllarda pek çok yazar ve sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Hemingway, sadece kelimelerle değil aynı zamanda sanat eserleriyle de bir iz bırakmış, 20. yüzyılın edebiyat ve sanat dünyasına önemli bir katkı sunmuştur. Hemingway’in mirası, sanat ve edebiyat arasındaki bu özel bağın bir simgesi olarak sonsuza dek yaşayacaktır.
Kaynak:
Hemingway, Colette. “Ernest Hemingway (1899–1961) and Art.” In Heilbrunn Timeline of Art History. New York: The Metropolitan Museum of Art, 2000.
“Ernest Hemingway”. Britannica. Web. Erişim tarihi: 12.10.2023
“What Does the Ernest Hemingway Art Collection Hide?”. Widewalls. Web. Erişim tarihi: 12.10.2023