Gerilim filmlerinin usta yönetmeni M. Night Shyamalan‘ın kariyeri, oldukça başarılı filmlerin yanı sıra beklentilerin çok uzağında da kalan filmlerin de olduğu keskin çizgilere sahiptir. Altıncı His, Ölümsüz, İşaretler gibi eserlerle zirveye çıkardığı kariyerini Köy, Sudaki Kız, Mistik Olay gibi filmlerle sekteye uğratan usta yönetmenin, Unbreakable (Ölümsüz) üçlemesinin devam filmi olan Split ile yeniden hayranlarını sevindirdiğini söyleyebiliriz.
Yazının devamı spoiler içermektedir.
Filmin Konusu

Film, Kevin Wendell Crumb (James McAvoy) isimli bir psikopatın 3 genç kızı bir market alışverişi çıkışında kaçırmasıyla başlıyor. Burada hikaye, aslında Kevin ve kaçırılan kızlar arasında geçecek gibi görünse de klasik bir Shyamalan örgüsü olarak hikaye içinde başka hikayelere de tanık oluyoruz. Kaçırılan diğer iki kız olay örgüsünde çok yer edinmezken, Anya Taylor-Joy’un hayat verdiği Casey’nin geçmişine zaman zaman yolculuk yapıyoruz.
Kevin, Dissosiyatif (Çoklu) Kişilik Bozukluğu hastalığından muzdariptir. Çoklu Kişilik Bozukluğu genellikle yaşanan travmalar sonucu kişide her kimliğin kendine özgü adı ve kişisel özellikleri olabilen birden fazla kimliğin oluşması ile sonuçlanan zihin bölünmesi rahatsızlığı olarak bilinir.
Kevin’in de 23 tane alter egosu vardır. Yani Kevin, farklı zamanlarda farklı özelliklere sahip, farklı karakterlerde kişiliklere bürünmektedir. Bu kişiliklere de alter ego adı verilir. Filmde bu egoların 5 tanesi ön plana çıkmakta ve dış dünya ile etkileşime geçmektedir.
- Barry: Bir moda tasarımcısı ve Kevin‘ın alter egolarının düzenleyicisi olarak görünür. Güçlü bir alt ego değilse de hangi alter egonun ön plana çıktığına Barry karar vermektedir. Genellikle terapisti Dr. Fletcher ile iletişim kuran kişiliktir. Alter egoların içerisinde en normal görünenidir.
- Dennis: Obsesif kompulsif bozukluğu olan Dennis, düzen ve temizlik konusunda takıntılıdır. Genç kızları kaçırmaktan sorumlu olan en tehlikeli alter egodur.
- Patricia: Disiplinli ve otoriter bir kadın olan Patricia, kuvvetle muhtemel, Kevin‘in annesinin etkisiyle yarattığı bir kişiliktir.
- Hedwig: 9 yaşında bir çocuk kişilik. Naif ve kolayca manipüle edilebilen bir yapısı vardır. Kevin’in çocukluğunun masum yanlarını temsil etmektedir.
- Canavar (The Beast): Kevin‘in en tehlikeli ve güçlü kişiliğidir. Fiziksel olarak aşırı güçlü ve tehlikeli olan bu kişilik, diğer alter egolar tarafından bir tür “tanrısal” figür olarak görülür. Canavar, Kevin’ın hayatta kalma içgüdülerinin ve derin travmalarının bir sonucudur. Kevin‘in tüm zayıf ve kırılgan yanlarını koruyan ve onları savunmaya adanmış bir figürdür. Bu kişiliğin ortaya çıkışı, Kevin‘in kendini savunma ve güçlü olma ihtiyacının en uç noktaya ulaşmış halidir.
Hikayenin bir diğer hikaye barındıran kısmı da, Kevin’in psikoterapi seanslarıdır. Psikiyatr Karen Fletcher, Kevin’in hastalığına kafayı takmış, ciddi derece mesai harcamaktadır. Bu seanslar sonucunda Kevin’in 23 farklı alter egosunu açığa çıkartabilmeyi başarmıştır. Ancak geride, tüm bu kişiliklerin temelinde, varlığına bile tam olarak inanmadığı son bir alter ego daha yatmaktadır.
Filmin Psikolojik Olay Örgüsü

M. Night Shyamalan, filmlerinde bir ana karakterin yanına farklı karakterler serpiştirebilen, bu karakterle ana karakter arasında geçmişlerine dayalı psikolojik bir bağ kurabilmesiyle meşhur bir yönetmendir. Altıncı His, İşaretler gibi filmlerinde bu yönteme başvurduğunu ve ustalıkla kurgulayabildiğini görmekteyiz.
Split filminde de filmin başından itibaren bu psikoloji örgüsünün ilmek ilmek kurgulandığını izliyoruz. Daha en başındaki kaçırılma sahnesinde, filmin iki ana karakteri Kevin ve Casey’nin filmin devamında psikolojik olarak yollarının kesişebileceğini öngörüyoruz çünkü Kevin, filmdeki tek psikolojik travmaları olan karakterimiz değil. Kısa flashbacklerle, film boyunca Casey’nin de geçmişine gidiyoruz.
Casey, diğer iki arkadaşından farklıdır ve kaçırılma konusuna verdiği tepkilerle de bunu belli etmektedir. Akil davranmakla pasif davranmak arasında gelip giden Casey, yine de bu psikolojisinin avantajını görecektir. Flashbacklere çokça vakit ayrılmasa dahi Casey ve amcasının karanlık geçmişine yeteri kadar şahit oluyoruz ve Anya Taylor-Joy, kariyerinin başı sayılabilecek bir noktada bu travmaların yetişkinliğe taşıdığı izleri çok güzel yansıtıyor diyebiliriz.

Casey karakteri kadar olmasa da psikiyatr Karen Fletcher’ın da ruh halini zaman zaman gözlemleme imkanı bulabiliyoruz. Dr. Fletcher, hem işine hem de hastası Kevin’e oldukça takıntılıdır. Kevin’e yardım etmeyi istemekte ancak içgüdüsel olarak da gelen tehlikeyi fark etmektedir. Filmin olay örgüsünün bağlandığı son bölümde parçaları birleştirecek, Kevin’in tehlikeli alter egolarına karşı bulabildiği en iyi çözümü bir kağıt parçasına çiziktirecektir.
Sorularla Dolu Bir Shyamalan Finali

Kevin’in kızları bir odaya kapattığı ilk andan itibaren, Canavar‘ın gelmekte olduğunu dinlemekteyiz. Kevin’in hem doktoruyla, hem de kızlarla kurduğu bağlantıda sürekli olarak Canavar’ın konusu geçmektedir. Canavar, kızları korkuturken doktorun da kafasını karıştırmaktadır.
Final sekansında, Canavar gerçekten de çıkagelir. Kevin’in 24. alter egosu olarak, gerçekten de Kevin’in iddia ettiği gibi ileri bir anatomiye sahiptir. Dr. Fletcher, “Farklı alter egoların farklı fizyolojilere sahip olabileceğini” ileri sürmektedir ve Canavar da bunun bir nevi kanıtıdır. Zira, Casey’nin pompalı tüfek mermilerinden bile neredeyse hiç etkilenmemiştir.
Oldukça çarpıcı bir şekilde, Canavar’ın monologlarıyla ve dokunaklı sözleriyle geçen final sahnesinin sonunda Canavar, Casey’nin karnındaki, muhtemelen amcasının sebep olduğu yara izlerini görür. Bu izleri gördükten sonra Casey’nin “saf” olduğuna karar verir ve onu sıkıştığı parmaklıkların arkasında bırakarak gözden kaybolur.
Kapanış: Glass Ve Üçlemenin Devamı

2000 yapımı Unbreakable filminde, David Dunn ve Mr. Glass arasında şekillenen hikayeyi izlemekteyiz. Serinin ikinci filmi olan Split’te ise Mr. Glass karakterini hiç göremezken, filmin sonunda birkaç saniyeliğine David Dunn karakterini görebiliyor ve böylece iki filmin birbiriyle bağlantılı olduğunu anlayabiliyoruz. Yaygın kullanımın aksine, üçüncü bir filmin çekileceğine dair bir ipucu göremesek de neden David Dunn karakterini gördüğümüze dair bir cevap arayışı bizi üçüncü filmin varlık sebebine itiyor.
20 seneye yayılan bu hikayenin üçüncü ve son filminde de, ilk filmde gördüğümüz David Dunn, Mr. Glass ve ikinci filmde tanıştığımız Kevin Wendell Crumb’ın hikayeleri kesişiyor. Split, derin psikolojik altyapısıyla rahatsız ederken kendisine bağlayacak bir Shyamalan klasiği. Bu filmin gerçekte yaşanmış William Stanley Milligan’ın hayatından esinlenerek yapılmış bir film olduğunu da belirtelim.
William Stanley Milligan, 1955-2014 yılları arasında çoklu kişilik bozukluğu hastalığı içinde görülen en çok kişiliğe sahip olan isimdir. Adam kaçırma, silahlı soygun ve tecavüzle suçlamıştır. Halka açık davada avukatları suçu onun değil alternatif 2 kişiliğinin işlediğini söyleyerek savunma yapmışlardır. Bu tarz bir savunma yapılan ilk kişi olarak beraat etmiştir.
“Acı çekmiş ya da parçalanmış insanların bizden eksik olduklarını mı düşünüyorsun,
ya bizden fazlaları varsa?”
Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz:
Kaynakça
“Çoklu Kişilik Bozukluğu ve Split Filmi”. İnsanca Akademi. Web. 31.07.2024
Kapak Görseli: themoviedb.org