Döneminde, üretkenliği sebebiyle en popüler yazarlar arasına giren Stefan Zweig‘in Korku adlı kitabından en etkileyici alıntıları sizler için derledik.
“Fakat fırtına veya bunaltıcı sıcak kadar, havanın durgunluğu da insanı rahatsız edebilir, aynı şekilde ılımlı bir mutluluk da talihsizlik kadar kışkırtıcı olabilir ve isteksizlik çeken pek çok kadın için, umutsuzluğun getirdiği sürekli bir doyumsuzluktan daha tekinsizdir. Tokluk da açlıktan daha az kışkırtıcı değildir.” (s.8)
“O da her kadın gibi kendini büyük tutkulara layık görüyor ama bunu göze alma cesaretini gösteremiyordu, oysa maceranın gerçek bedeli tehlikeye atılabilmektir.” (s.9)
“…en aykırı duyguya bile sabırla gündelik bir maske geçirmeye çalışan, içlerindeki burjuvalık duygusunun çok güçlü olduğu o kadınlardandı…” (s.11)
“Durup kendini dinledi, göğsünde bir huzursuzluk , dışarı çıkmak isteyen bir şeyler hissediyordu. Birden ne olduğunu anladı, özgürleşmek isteyen, bastırılmış kahkahalar vardı içinde.” (s.23)
“Kuruyup kalmış insan susuzluğu çeken ruhu, her şeyden canlılık ve haz süzüyordu.” (s.23)
“O coşkulu dönüşler içindeki tüm ağırlığı çıkartıp savuruyordu…” (s.24)
“Bütün bu unutulmuş anılar o bir saniye içinde yeniden buluştular ve söylemek istediği sözcükleri engellediler. Susup kaldı ve bu suskunluğun ne kadar tehlikeli olduğunu ve makul bir açıklama bulmak için son şansını da kaçırdığını fark ettikçe daha da şaşkınlaştı.” (s.32)
“Tehlikeyle, dolayısıyla gerçek duygularla tanıştığından beri en uzağındakine kadar bütün hallerle bir ortaklık hisseder olmuştu. Kendini her şeyde hissedebiliyordu, onun için eskiden cam gibi saydam olan dünya şimdi aniden kendi gölgesiyle karararak bir aynaya dönüşmüştü. Baktığı, izlediği her şey bir gerçeklik kazanmıştı birdenbire.” (s.37-38)
“İnsanın ağrısı, sancısı olduğunda hiç olmazsa bağırabilirdi ama o sürekli olarak trajik bir biçimde komedi oynamak zorundaydı. Sinirleri yay gibi gerilmişken gülümsemesi, neşeli görünmesi gerekiyordu, bu sahte neşenin ne çabalara mal olduğunu, kendine hakim olmak için her gün nasıl kahramanca bir güç harcadığını kimseler anlamıyordu.” (s.41)
“Ağlaması seni şaşırtmamalı, bu sadece bir boşalmaydı, önceden baskı altında içinde duruyordu. İçte tutulan gözyaşları akıntılardan daha acıtır. O eğer çocuk olmasaydı veya içini en gizli noktasına kadar görme olanağımız olsaydı, inanıyorum ki aldığı cezaya ve döktüğü gözyaşlarına rağmen dün olduğundan çok daha hoşnut olduğunu görürdük. Oysa dün, görünürde kaygısızca ortalıkta dolaşıyordu ve kimse onu suçlamıyordu.” (s.45)
“Belki de insan… en büyük utancı… kendine en yakın hissettiklerine karşı duyar.” (s.47)
“Bundan eminim… karşısında sen olduğun için… senin yargın onun için çok önemli olduğu için… onca direnç gösterdi… en çok… en çok… seni sevdiği için…” (s.48)
“Boşuna olduğunu hissediyordu, içini kavuran ve huzurunu kemiren o özgürleştirici sözcükleri asla söyleyemeyecekti.” (s.49)
“Kesin hükmün yaklaşıyor olmasının bilinciyle şimdi içinde beklenmedik bir berraklık yayılmaktaydı.” (s.54)
“Yaşamını tartıyor, hala ağır bastığını hissediyordu, onu koruyabilir ve şu korku dolu günlerin öğrettiği gibi yeni ve daha üst bir düzeye yükseltebilirse, temiz, güvenli ve yalansız bir başlangıç daha yapabilirdi, buna hazır olduğunu hissediyordu.” (s.54)
“Yaşam hala çekici geliyordu oysa. Bazen kışın kucağından fırlayıp gelen o muhteşem ilkbahar günlerinden biriydi, gökyüzünün sonsuz maviliği, bütün o kasvetli kış aylarından sonra taze bir soluk gibi geliyordu.” (s.54-55)
“Dün uçar gibi yakaladığı ve bir daha titreyen elinden bırakmadığı ölüm fikri birden müthiş büyümüş, duyularını köreltmişti. Karşısında evler pırıl pırıl parlıyor, arabalar hızla geçiyor, insanlar gülüyorlardı ve içinde kanın baş döndürücü akışını hissediyordu; sefil bir kadının edeceği bir söz bütün bunlara son verebilir miydi? Bir sözcük, çarpan kalbinde bütün dünyanın alevlendiği o sonsuz ateşi söndürebilir miydi?” (s.55)
“Neşeli öpücüklerindeki katıksız mutluluğu, aydınlık yüzlerindeki sevgiyi mi hissedecekti? Çoktan yitirmiş olduğu bir sevinci hatırlayıp niçin kendine edecekti ki?” (s.57)
“Yaşamını ve şimdi mutluluğunu da oluşturan bütün bu şeylerin tadına daha derinden varmak için gözleri kapalı yatmaya devam etti. İçinde hala acıyan bir yer vardı ama iyi şeyler vaat eden bir acıydı bu, tamamen kapanmadan önce kabuk tutarken yanan yaralar gibi sıcak ama yumuşak bir acı.” (s.70)
Zweig, Stefan. Korku. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2015.