“Erkekler galipler, kahramanlar, eş adayları, savaş onlarındı, bizeyse tamamen farklı gözle bakılıyordu. Tamamen farklı… Şöyle söyleyeyim size, zaferi bize yâr etmediler. Onu usulca sıradan kadın mutluluğuyla takas ettiler. Zaferi bizimle bölüşmediler. Ve bu inciticiydi…“
Kadın Yok Savaşın Yüzünde
Eserlerini İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin “Zamanımızın ızdırabı ve cesareti için bir abide.” olarak tanımladığı Belaruslu Yazar Svetlana Svetlana Aleksiyeviç, savaşın sadece cephede savaşanların savaşı olmadığını; geride kalan ailelerinin, çocuklarının, eşlerinin de aynı ölçüde savaştığını ve yaralandığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Kendisini bir yol insanı olarak gören yazar, bu acıları yaşamış insanların hikayelerine kitaplarında yer vererek birinci ağızdan savaşı dinleyen biri olarak karşımıza çıkıyor. Savaşı erkek dünyasıyla ilişkilendiren, savaşın meşru amaçları olduğu söyleyen düşünceyi savunan ideolojilere karşılık kadınların ve çocukların gözünden hiçbir savaşın adil olmadığına vurgu yapan Svetlana Aleksiyeviç hakkındaki yazımızı bu minvalde yazdığı kitaplar üzerinden ele alacağız.
Svetlana Aleksiyeviç kimdir?
31 Mayıs 1948’de Ukrayna SSC’nin Stanislav kentinde Belaruslu bir annenin ve Ukraynalı bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Svetlana Aleksandrovna Aleksiyeviç, hem gazeteci hem de yazar kimliğiyle yaşayan en önemli kadın yazarlarından biridir. Çocukluk çağları Belarus’ta geçen Aleksiyeviç, burada gazetecilik bölümünü bitirip bazı yerel gazetelerde çalıştıktan sonra bir edebiyat dergisinin muhabiri olarak görev yapar.
Tarihin en kanlı, acı veren savaşlarını ve felaketlerini tecrübe eden ve savaşın kötü etkilerine maruz kalan insanlarla röportajlar yaparak bu acı tecrübeleri belgeleyen yazar “yeni bir edebi tür” yaratmıştır. Edebiyat ödülünü kazanan 14. kadın olan Aleksiyeviç, İsveç Akademisi yazarın eserlerini “çok sesli yazıları, çağımızda acı ve cesaret anıtı” olarak anıyor.
2. Dünya Savaşı, Çernobil Faciası, Sovyet-Afgan Savaşı, SSCB’nin dağılması gibi tarihin kilit olaylarını yaşayan insanların izlerini her eserinde görmek mümkündür. Bu tarz konuları eserlerinde işleyen yazar; yazılarının SSCB’nin dağılmasından sonra Belarus devlet başkanı seçilen Aleksandr Grigoryeviç Lukaşenko rejimini rahatsız etmesi sebebiyle 2000 yılında hakkında yasal kovuşturma başlatılır. Bu kovuşturmanın sonucunda siyasi sürgün olarak Berlin, Paris gibi şehirlerde hayatını sürdürür. Şimdiyese sürgünden dönünce yerleştiği Minsk şehrinde yaşamına devam ediyor.
Eserlerinde savaşı yaşamak zorunda kalan insanların ilk ağızdan anlattığı ifadelere yer veren Aleksiyeviç’in kitapları; SSCB’de yaşamış insanların, hem o dönemde hem de sonrasında yaşadıkları duygusal ve manevi hayatlarındaki dönüşümlerin edebi kroniği olarak görülüyor. Örneğin 1986’daki Çernobil Nükleer Faciası’nda bu trajediyi yaşamış olan insanları merkeze aldığı Çernobil Duası isimli kitabında bireysel tanıklıklardan yararlanarak onlarca insanın felaketten sonra yaşadığı korkuyu ve belirsizliği gözler önüne seriyor. Felakete dair hafızalarına kazınan acı veren anılara sahip itfaiye erlerine, masum yurttaşlara ve karar mercii olan parti yöneticilerinin tavırlarına dair ibret verici diyalogların yer aldığı metin, nükleer bir felaketin yarattığı yıkımın kanıtı niteliği taşıyor.
Edebi Eserleri
Svetlana Aleksiyeviç‘in ilk eseri ve kurduğu yeni türün ilk örneği olan Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabında tarihin en büyük savaşlarından birinin yaşandığı ve bu uğurda en az 20 milyon kayıp verildiği SSCB’de pilottan çamaşırcısına, askeri cerrahından keskin nişancısına kadar faaliyet göstermiş kadınların, Nazilerle olan mübadeleyi nasıl göğüslediklerini, böylesi bir dramda kadın olarak deneyimlerini ülkenin dört bir yanından topladığı birinci ağızdan belgelerle gözler önüne seriyor.
Yazar, Çinko Çocuklar adlı kitabında Sovyet insanın kaderini geri dönülemez bir şekilde değiştiren, derin yaralar bırakan Sovyet-Afgan savaşında hayatını kaybeden, yaralı dönen insanlara odaklanarak etkileyici sözlü tarih çalışmaları arasında bir yenisini daha eklemiştir. Eserinde; askerlerin, cephe gerisinde bekleyen hemşirelerin ve doktorların hayatlarını kaybettiği, Afgan tarafının da çok büyük kayıplar yaşadığı savaşı anlatırken savaş sonrasında yara alan eşlerin, annelerin, babaların ve çocukların trajedilerine de yer veriyor. Yazar kendine açılan davalardan da bahsederek yazdıklarının okuyucu vicdanında değerlendirilmesi gerektiğini öngörüyor.
Kitaplarını duyguların ve ruhun bir tarihi olarak niteleyen yazar, İkinci El Zaman metninde komünizmin çöküş döneminde ve sonrasında oluşan yeni Rusya’da yaşayan insanların hikayelerine odaklanıyor. Yapılan röportajlar aracılığıyla açlığa, kıtlığa, propagandaya, teröre aynı zamanda da gurura ve umuda dair birinci ağızdan dökümlere ulaştığımız kitap, bu acıları yaşayan sıradan insanların hikayeleri için birer mikrofon görevi görüyor.
Nazi İşgalinde Kadınlar isimli kitabındaysa Nazi işgaliyle yüzleşen kadınların hikayelerine odaklanıyor. 2.Dünya Savaşı’na erkeklerle eşit şartlarda katılan kadınlar sadece savaşan askerlerin yaralarını sarmadılar, iz sürdüler, köprüler patlattılar, keskin nişancı oldular. Aleksiyeviç‘in dört yılda onlarca şehir ve köye giderek belgelediği hikayelerde, kadınların savaş zamanlarında hem fiziksel hem de duygusal olarak verdikleri mücadelelere rastlanıyor. Kitap, savaşın kadınların ruhlarında nasıl yaralara yol açtığına dair birinci ağızdan ve döneme tanıklık eden ifadelerden oluşuyor.
Yazarın diğer önemli kitapları…
Savaşı yaşayan çocukların anılarının yer aldığı The Last Witnesses: The Book of Unchildlike Stories (Son Tanıklar: Çocuksu Olmayan Öyküler) isimli kitabında sadece erkek gözünden anlatılan savaşların, kadınların ve çocukların gözünden yeniden anlatılarak, savaşın taze ve belki de üzerinde pek durulmamış yönlerine dikkat çekiyor. Tema olarak, 1993 yılında SSCB’nin dağılması sebebiyle umutsuzluğa, belirsizliğe kapılan ve intihar teşebbüsünde bulunan insanların hikayelerinin anlatıldığı Ölümle Efsunlananlar kitabı da yazarın yarattığı yeni bir türde anılan kitapları arasındadır. Kitapta çok sayıda Sovyet vatandaşının kendisini komünist ideoloji ile özdeşleştirmeleri sebebiyle ortaya çıkan yeni düzeni kabul etmekte zorlanması ve tarihsel bir gerçekliği algılama noktasında sorunlar yaşaması sebebiyle yaşamlarına son verme kararlarına odaklanmaktadır.
Ödülleri
Kurt Tucholsky Ödülü (1996), Leipzig Avrupa Anlayışı Kitap Ödülü (1998), Herder Ödülü (1999), Sandro Onofri Ödülü (2002) olmak üzere çok sayıda edebiyat ödülü kazanan yazar uluslararası bir itibara sahiptir. Aynı zamanda Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği Ödülü (2005), Oxfam Novib/PEN İfade Özgürlüğü Ödülü (2007) ve Prix Médicis Essai (2013).
Yazılarında Eski Sovyet zamanında ve Belarus tarihinde kırılma noktalarını oluşturan olayları yaşayan insanların hikayeleri üzerinden aktaran Aleksiyeviç, edebi tarzını şu sözlerle aktarmıştır:
“Ben dünyayı böyle duyuyorum ve görüyorum – bireysel seslerden oluşan bir koro ve günlük ayrıntıların bir kolajı olarak. Gözüm ve kulağım bu şekilde çalışıyor. Bu şekilde tüm zihinsel ve duygusal potansiyelim tam olarak gerçekleşir. Bu şekilde aynı anda bir yazar, muhabir, sosyolog, psikolog ve vaiz olabilirim.”
Kitaplarını daha iyi anlamak için göz atabileceğiniz Cumhuriyet gazetesinin yazarla gerçekleştirdiği röportaja buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça:
https://www.nobelprize.org/prizes/literature/2015/alexievich/biographical/
https://kidega.com/yazar/svetlana-aleksiyevic-165508/
https://www.britannica.com/biography/Svetlana-Alexievich