Tablo Okuması: Francisco Goya’dan Oğlunu Yiyen Satürn

Editör:
Esra Şahin
spot_img

“Akıldan yoksun fantezi imkansız canavarlar yaratır, ama akılla birleşince sanatların anası, mucizelerin kaynağıdır”
Francisco de Goya

İspanyol ressam Francisco Goya‘nın en ünlü eserlerinden ve Batı sanatının en ürpertici tasvirlerinden biri sayılan Oğlunu Yiyen Satürn (Saturn Devouring His Son) adlı tabloyu sanatçının hayatı ve tekniği üzerinden inceleyelim.

Francisco Goya Kimdir?

İspanyol sanatının önde gelen figürlerinden biri olan Francisco Goya, 1746 yılında küçük bir İspanyol kasabası olan Fuendetodos’ta dünyaya gelmiştir. Yeteneği sayesinde dönemin saygı duyulan üstatları tarafından eğitilme fırsatı yakalayan Goya’nın sanat kariyerine erken yaşlarında başlangıç yaptığı bilinir. Henüz on dört yaşındayken Zaragoza kentinde nüfuzlu bir sanatçı olan José Luzán Martínez’in çırağı olarak kabul edilmiş ve burada Neoklasisizm akımının inceliklerini uygulamayı öğrenmiştir. Kariyerinin ilerleyen safhalarında Romantizm dahil olmak üzere birçok farklı akım üzerine eserler üretmiş olan sanatçının resmi olarak İspanya Kral’ı IV. Charles için çalıştığı ve kraliyet ailesi için portreler yaptığı da bilinmektedir.

Sanatçının biyografisine dair daha detaylı bir okumayı buradan yapabilirsiniz: Francisco Goya: Modern Sanata Düşen Cemre

Eserleriyle adeta geleneksel sanat ile modernizmi birbirine bağlayan köprü olarak nitelendirilen Francisco Goya, yaşamı boyunca sanatçı kimliğini de şekillendirecek olan bir dizi trajik olaya tanıklık etmiştir. Örneğin, İspanyol toplumu üzerinde yıkıcı bir etki bırakan Yarımada Savaşı ve Napolyon işgalleri dolayısıyla yaşanan politik karışıklıklar Goya’nın eserlerinde karamsar tasvirleri benimsediği bir döneme tekabül etmektedir. Bunun yanı sıra geçirdiği iki ağır hastalık sebebiyle işitme yetisini de kaybeden ressamın periyodik depresyon nöbetleri gibi mental rahatsızlıklarla baş ettiği de bilinmektedir. Yaşadığı bu talihsizliklerin sonucunda kırsalda inzivaya çekilme kararı alan ressam “sağırın villası” olarak adlandırılan Madrid’in güneyindeki yeni evine taşınır. Francisco Goya burada Oğlunu Yiyen Satürn de dahil olmak üzere on dört eserden oluşan ve “Kara Resimler” olarak adlandırılan esrarengiz duvar resimleri koleksiyonunu yaratmıştır.

Goya’nın Kara Resimleri

Francisco Goya’nın villasının duvarlarına doğrudan yağlı boya kullanarak tasarladığı Kara Resimler, kendisinin karamsar ve paranoyak ruh halini doğrudan yansıtmaktaydı. Mitler, cadılar, iblisler gibi birbirinden farklı ve gizemli temalar içeren resimlerin ortak özelliği ise fazlasıyla grotesk ve akıldan çıkmayan tasvirlerle dolu olmalarıydı.

İspanyol ressam tarafından halka sergilenmesi amaçlanmamış olan Kara Resimler, kendisinin ölümünden sonra sanat tarihçiler ve sanat eleştirmenleri tarafından keşfedilmiştir.  Keşfedilmelerinin ardından içeriklerine göre sonradan isimlendirilen resimler uzun süre bozulmadan kalmış ve 1873 yılında tuvale aktarılmaya başlanmıştır. Bu süreçte Oğlunu Yiyen Satürn dahil olmak üzere eserlerin tuvale aktarılırken sansüre uğradığı ve üzerlerinde değişikliklerin yapıldığı da bilinmektedir. Şimdilerde ise Goya’nın Kara Resimleri tuvaldeki halleriyle Madrid’de bulunan Prado Müzesi‘nde sanat severlerce ziyaret edilebilmektedir.

İnceleme: Oğlunu Yiyen Satürn

Francisco Goya’nın sağırın villası adıyla bilinen evindeki yemek odasına resmetmiş olduğu Oğlunu Yiyen Satürn tablosu, 1819-1823 yılları arasında yapıldıkları tahmin edilen ve Kara Resimler olarak adlandırılan koleksiyona ait bir eserdir. Ressamın ölümünden sonra tuvale aktarılan eser, isminden anlaşılacağı üzere, sanat tarihçileri tarafından kökeni Yunan mitolojisindeki Kronos’a dayanan Roma tanrısı Satürn’ün oğlunu yeme anını betimleyen bir tablo olarak nitelendirilmiştir. Mitolojide bu hadise oğullarından birinin kendisini devirip tahta geleceği kehanetiyle yüzleşen Satürn’ün yeni doğan evlatlarını bütün olarak yutmasıyla bilinir.

Sanat tarihi boyunca çeşitli eserlerde karşımıza çıkan bu sahne Francisco Goya’nın eşsiz perspektifiyle alışılagelmişin dışında bir anlatıma ulaşmıştır. Örneğin, kimi sanat tarihçileri tarafından Goya’nın referans almış olduğu düşünülen Satürn tablosunda aynı sahne Peter Paul Rubens tarafından oldukça farklı yorumlanmıştır. Rubens’in Satürn’ü canice evladını katlediyor olsa dahi tanrısal sembolleriyle ve insansı formuyla tasvir edilirken, Goya’nın resminde Satürn olduğu düşünülen devasa figür, neredeyse gözü dönmüş vahşi bir hayvanı çağrıştırmaktadır. Bunun yanı sıra, Goya’nın resminde herhangi bir tanrısal sembole rastlanılmayışı ve yenmekte olan figürün yetişkin bir insan formunda tasvir edilişi asıl hikayeyle zıtlık oluşturduğundan, kimi sanat tarihçilerine göre mitolojiden bağımsız ele alınmalıdır.

Goya’nın Oğlunu Yiyen Satürn eseri formalist açıdan incelendiğinde, ressamın koyu tonların hakim olduğu paleti ve sert fırça darbelerinin eşliğinde oldukça rahatsız edici bir atmosferi ustaca tasarlamış olduğu görülmektedir. Tabloda nötr tonların yoğunlaştığı bölgedeki kırmızı rengin kontrastlığı izleyiciyi resimin merkez noktasına kilitlemektedir. Aynı şekilde gölgeler ve aydınlık alanların kullanımı da izleyicinin görüşünü çarpıtarak olayın gerçekleştiği merkez noktaya kilitlemeyi hedeflemektedir. Öte yandan, saptanamaz karanlık bir alandan oluşan arka plan, izleyiciye kaçabileceği fırsatı tanımayarak ürpertici sahneyle yüzleşmeye zorlar. Tüm bunlarla birlikte, ressamın olayı tamamlanmış değil de devam etmekte olan bir eylem halinde tasvir etmesi izleyiciye tanık olma hissiyatını, ve hatta göz göze gelinen devasa figürün suçuna ortak olma hissiyatını deneyimleterek tekinsiz atmosferi doruklara çıkarmaktadır.

Özetlemek gerekirse, Francisco Goya’nın ünlü ve tartışmalı eseri Oğlunu Yiyen Satürn, güce duyulan açlığın insanı nasıl tanınmaz hale getirerek vahşi bir yaratıktan farksız kılabileceğinin oldukça başarılı bir temsilini ortaya koyuyor. Bazı sanat tarihçileri tarafından Roma tanrısı Satürn ve oğullarının hikayesine dayandığı düşünülen resim, Goya’nın bizzat tanık olduğu savaş ve politik facialarla birlikte değerlendirildiğinde daha farklı bir boyut kazanıyor. Ressamın kendisi tarafından sergilenmesi planlanmayan eser, sanat camiasına kazandırıldığından beri karanlık ve ürpertici tasviriyle görenleri dehşete düşürerek Romantizm akımı dahilinde sarsılmaz bir yer tutmaya devam ediyor.

Kaynak

“Saturn Devouring One of His Sons by Francisco Goya-A Study”, Art in Context, Web. 14.05.2023

“Saturn Devouring His Son”, The History of Art, Web. 15.05.2023

“The Mystery of Goya’s Saturn”, JSTOR, Web. 15.05.2023

spot_img
Ahsen Hırlak
Ahsen Hırlak
Ars longa, vita brevis, occasio praeceps, experimentum periculosum, iudicium difficile.

2 YORUM

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.