The Godfather: Corleone Felsefesi

spot_img

 

  Hayata bir sıfır yenik başlamış bir ailenin, her şeye rağmen aile ve etik değerlerinden ödün vermemesi belki de hayata bir sıfır önde başladıklarına delalettir…

  The Godfather filminin temelinde insanın her şeyi yapabilecek bir varlık olması ve tüm gücü elinde toplayıp, hayatta kalma içgüdüsüyle hareket etmesi ön plana çıkar. Tabi ki bu konu film içerisinde oldukça dağınık şekilde ekrana yansımıştır. Örneğin filmin son sahnelerinde özellikle vurgulanan vaftiz sahnesinde bu belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Öncelikle bu sahnede standart bir vaftiz yapılırken sahne ilerledikçe fondaki borulu org sesinin gittikçe yükseldiğini ve müzik yükselirken de Michael karakterinin dini bir ritüeli tüm içtenliği ile yapmasını izleriz. Yani buradaki önemli nokta, ön planda bir vaftiz gerçekleştirilip dini inanışlar yeniden gün yüzüne çıkarken, arka tarafta Corleone ailesinin diğer büyük mafya ailelerini öldürüp bütün gücü eline toplamasıdır. Bu sayede ne kadar dini inanışımız olsa da hayatta kalmak ve gücü hakimiyetimize almak için yapamayacağımız hiçbir şeyin olmadığı üstü kapalı şekilde vurgulanmıştır.

  Bir diğer önemli nokta da ailenin ne denli önemli olduğudur. Çünkü film akışında bu konulara sıkça rastlarız. Örneğin filmin başında aile fotoğrafı çekilecektir fakat Michael orada olmadığı için onun gelmesi beklenilmiştir. Bu durum aslında manevi de olsa ailenin ne kadar önemli olduğunu ve ufak bir konuda bile ki bu konu aileyi olumsuz da etkileyebilir fark etmeksizin birlik olması gerektiğini göstermektedir. İlerleyen bir sahnede de bu örneği görmekteyiz. Bkz: Michael Vegasa kumarhane ve oteli satın almaya gider ve orada ağabeyi Fredo onu karşılar. Sonrasında otelin sahibi satmayı reddedince Fredo otel sahibini destekler nitelikte sözler söyler ve sonrasında Michael, ağabeyi Fredo’nun kulağına eyilip ”Bir daha asla ailenin karşısında olma, asla!” sözlerini sarf eder. Bunun yanında aile içi sorunların çözülebilmesi için bazı kişiler kendilerinden feragat edip ailesi için kendilerinden ödün verirler. Buna da bir örnek verecek olursak, Don Corleon’un 3. oğlu olan Michael’in diğer mafya liderlerinin koruması altındaki bir adamı öldürüp ailesini rahatlatmasını ve bunun sonucunda yaklaşık bir yıl ülkeyi terk edip gizli bir hayat yaşamasından anlarız. Bu sahneden çıkarabileceğimiz bir başka sonuç da Michael’in asla böyle bir insan değilken, babasına olanlardan sonra intikam alma dürtüsünün uyanmasından kaynaklanan, tabiri caizse içindeki canavarın uyanması diyebiliriz. Bu bize, her insanın içinde aslında her şeyi yapabilme potansiyelinin olduğunu bir kez daha kanıtlar.

  Film içerisindeki diğer önemli iki nokta ise üstün bir saygınlık hissettirilmesi ve dostluğun birçok şeyden önce gelmesidir.

  İlk olarak dostluktan bahsedeceğim. Aslında bu kavram film akışı boyunca gayet belirgin bir şekilde hemen her sahnede gözler önüne serilmiştir. Özellikle Tom karakterinin Don Corleon tarafından küçük yaşta evlat edinilip aile üyesi olarak sayılması ve en az öz çocuklar kadar aile içine dahil olması buna dayanır. Bu karakter, babanın gözünde bir oğul, öz evlatların gözünde ise gerçek bir dost ve kardeş figürü olarak kameraya yansır. Tom’a ”Consigliere – İtalyanca ‘danışman’ anlamında” demelerinin nedeni de aslında avukat olmasından değil, bundan kaynaklıdır. Çünkü o aile içi sorunlarda fikirleri kayda değer görülen ayrıca Corleon ailesinin sözcülüğünü yapan, önemli bir danışman karakterdir. Hatta son sahnelere doğru Tom’un consigliere ünvanının alınmasının nedeni de kurulan planların karşıt güçler tarafından aksatılmaması için alınmış bir önlemdir.

   İkinci olarak bahsedeceğim konu ise üstün saygıdır. Yine film akışı boyunca fark edilen durumlardan biri de budur. Filmin başındaki sahnede Don ve Bonasera arasında geçen bir diyalogda Don ”Bana bu kadar saygısızca davranman için sana ne yapmış olabilirim? Eğer bana dostça gelseydin kızını mahveden o serseriler çoktan acı çekmeye başlamış olurlardı ve eğer senin gibi dürüst bir adam tesadüfen olsa bile düşman kazansa, onlar da benim düşmanım olurdu. O zaman senden korkarlardı!” cümlelerini kurar. Sonrasında ”Benimle dost olsaydın…” diye ekler ve Bonasera ona ”Benim dostum olur musun, Baba!” diye sorar ve elini öper. Bu sahnede vurgulanan temel olay ise insanların bir kişiden korktukları için değil de o kişiye olan saygılarından dolayı üstün olarak kabul etmeleri vurgulanır. Yani Don’un, Bonaseraya el öptürmesi, Corleon ailesinde üstün bir saygı anlayışının varlığının göstergesidir. Buna benzer bir diğer sahne ise yemek masasında gerçekleşir. Corleon’ların kız kardeşleri bir olaya tepki verir ve eşi ona çenesinin kapamasını söyler. Bunun üzerine kızın abisi Sonny, sert bir ifade ile damada, kız kardeşi ile bir daha bu şekilde konuşmaması gerektiğini belirtir. Sonrasında ise Corleon kardeşlerin annesi Sonny’e onun karışmaması gerektiğini söyler. Yani burada aslında Sonny kardeşini kısıtlanmadan ve rahatça konuşabileceğini söyler fakat anneleri de artık kız kardeşinin evli olduğunu ve ayrı bir ailesinin olduğunu onun kocasının uyguladığı tavırlara saygı gösterilmesini ister.  

  Son olarak değineceğim nokta ise insan yalnızlığı üzerine olacaktır. İnsanın ne kadar uzun süre yalnız yaşarsa yaşasın, eninde sonunda bir kimsesizlik duygusuna kapılacağı aşikardır. Çünkü insan tek başına var olan fakat çevresindekilerle hayata odaklanan bir canlıdır. Bu bağlamda Michael’in filmin başlarında bir kız arkadaşı varken Sicilya’ya gittiği zaman onu unutup başka bir kadınla evlenmesi de bundan kaynaklıdır. Bunu daha da irdelersek, Sicilya’da evlendiği kadın bir suikast girişiminde ölür ve Michael Amerika’ya geri döndüğünde eski kız arkadaşına geri döner ve onu sevdiğini, ondan çocuklar yapmak istediğini söyler. O kadın da bunu kabul eder. Oysa ki Michael’in orada yaptıkları hakkında hiçbir fikri yoktur. Burada da, aslında insanın hayatı boyunca yanında birinin olması ve o kişiye karşı hisleri olmasa bile öyleymiş gibi davranması, insan doğasının çift olarak yaşanılası bir hayat üzerine kurulu olduğunun ve insanın yaşarken, yanında güvenebileceği kişilerin olmasını istemesinden kaynaklanan bir durumdur.

 

spot_img
Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk ve eğitim hayatımın birçoğu Seydişehir'de geçti. Bu sürelerde içimdeki yazma hissiyatı beni çepeçevre kapladı. Özellikle bu süreçte kısa öyküler ve sanat sineması için analizler yapmak hayatımın odak noktası oldu. Asla yazı yazarak para kazanmak gibi bir gayem olmadı. Sadece içimden geldiği şekli ile kendi görüşlerimi insanlara aktarabilmek ve bir nebze de olsa dünyada bir iz bırakabilmek için yazmaktayım. Her zaman farklı bakıştaki insanların eserlerimi olumsuz ya da olumlu yönde eleştirmelerini isterim. Çünkü bu davranışın benim yazın hayatımda etkili bir ilerleme olacağını düşünürüm. Bunlara ek olarak şu anda yaşantıma İzmir'de devam ediyorum ve Dokuz Eylül Üniversitesi/Arkeoloji bölümünde eğitimimi sürdürüyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.