Oyun uyarlamalarının genellikle kötü olduğuna dair yaygın bir durum söz konusu. Şimdiye kadar iyi sayılan oyun uyarlamaları bir elin parmağını geçmiyor. Castlevania ve Arcane’in oyun uyarlaması başlığı altındaki büyük başarısına şimdi bir yenisi ekleniyor: The Last of Us. Henüz ilk bölüm olmasına rağmen The Last of Us, HBO’nun büyük işlerini ayırdığı Pazar günü yayımını hak ediyormuş gibi gözüküyor. Dizinin ilk bölümünü şimdi BluTv‘den izleyebilirsiniz! Yazımız diziye dair spoiler içerir.
Dizi , 1968 yılında bir çift bilim insanının mantar virüsünün insanlık için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu konuşmalarıyla başlıyor. İklim değişikliği ve pandeminin getirebileceği korkunç bir kıyamete atıfta bulunuyor. Mantar virüsünün insanlara bulaşması halinde ne olacağı sorulduğunda, bilim insanı “Kaybederiz..” diye yanıt veriyor. Bu sekans, bizi hikayenin geri kalan kısmına hazırlıyor.
Tarih 2003’ü gösterdiğinde, Joel ve kızı Sarah ile tanışıyoruz. Sarah’nın hikayesi, onun meraklı genç gözlerinden görülen, yaklaşan salgından önceki hayatının kısa bir akışını sunuyor ve bölümün ilerleyen bölümlerinde aniden parçalanmadan önce bize onunla daha derin bir bağ kurmamızı sağlıyor. Bu ilk sahneler, bizi yalnızca bir zamanlar çok iyi bildiğimiz bir dünya atmosferiyle ilişkilendirmekle kalmayıp, aynı zamanda Joel ve Sarah arasındaki baba-kız ilişkisi adına da harika bir iş çıkarıyor.
Oyunun açılış kısmını güçlü yapan etkenlerden biri, Sarah’nın gözünden oynamak zorunda kalışımızdı. Dizi de buna benzer bir yol izleyerek, hikayenin anlatısını güçlendirme fikrini takip ediyor ve olayları Sarah’nın bakış açısından görmeye başlıyoruz. Her şeyin değişeceği gün, Joel’in doğum günüdür. Sarah okula gitmek için ayrılmadan önce Joel’in odasına girer. Joel’in bozuk saatini ve biraz para alır. O gece Sarah, babasına doğum günü için tamir ettirdiği saati verir. 2003 sekansı boyunca, Sarah’nın babasına ne kadar düşkün olduğunu yoğun bir şekilde hissediyoruz. Ayrıca Sarah aracılığıyla hissettiğimiz bir diğer şey, yaklaşan kıyametin ayak sesleri oluyor. Sarah -ve izleyici- neler olduğunu kavrayamasa bile, bir şeylerin ters gittiğini anlayabiliyor. Normal hayat sona ererken, yaklaşan felaket uğursuz bir şekilde odak dışında tutuluyor. Sarah’nın CD ararken arka planda bırakılan yaşlı komşusunun akıldan çıkmayan görüntüsü tam anlamıyla böyledir.
Bir bar kavgasından sonra kefaletle serbest bırakılması gereken Tommy hapisten aradığında, Joel kızını yatağına taşır ve kardeşine yardım etmek için ayrılır. Sarah, gecenin bir yarısında patlama ve helikopter seslerine uyandığında işler artık geri dönülemeyecek bir noktaya gelmiştir. Mercek, tıpkı bizim olduğumuz gibi, salgının hızlanan ivmesine maruz kalırken, alarm verici kırmızı ve mavi tonlar karanlıkta büyümeden önce sıcak güneş ışığı ekranı dolduruyor. Evde yalnız olan Sarah, komşularına uğradığında anlam veremediği bir görüntüyle karşılaşır. Tam bu anda izleyici de kordiseps salgınıyla tanışmış olur. Joel ve Tommy, tam doğru anda geri dönerler. Joel hikaye boyunca işleyeceği pek çok cinayetten ilkini işler ve enfekte komşularını öldürür. Joel, Sarah ve Tommy güvenli bir alan bulmak için bir arabaya binerken Joel, Sarah’a enfekte olanların sadece komşular olmadığını söyler. Yolda arabası bozuk bir aile görürler. Tommy, çifte ve çocuklarına yardım etmek için yavaşlar, ancak Joel devam etmelerini ister. Joel’in bu kararı, ileride vermek zorunda kalacağı büyük kararların alt yapısını hazırlar. Yolun ordu tarafından kapatıldığını fark ederler. Kısa bir süre sonra, büyük bir uçak sokağa çarparak patlar ve arabalarını alt üst eder. Joel ve Sarah, başka bir araba patlaması nedeniyle Tommy’den ayrı düşer. Enfekte insanlarla dolu bir sokaktan geçerler. Joel durakladığında, enfekte olmuş bir adam onu takip etmeye başlar. Bu takip bir askerin adamı öldürmesiyle sonlanır. Enfekte olmadıklarını bilmesine rağmen, askerin aldığı emirler son derece açıktır. Asker, Joel ve Sarah’a ateş eder. Asker silahını Joel’e doğrulttuğunda, Tommy askeri öldürür. Fakat Sarah karnından bir kurşun yemiştir. Joel onu kucağına alır ve her şeyin yoluna gireceğini söyler. Ancak bu doğru değildir: Sarah ölür. İnsanlığa tehdit oluşturan bir virüs söz konusu olduğunda bile, insanın en büyük düşmanının insan olduğunu görürüz. Sarah’ı öldüren bir insanın mermisidir. Bu sahne, oyundan ne olacağını bilenler için bile hala şok edici olmayı başarıyor. Her şeyin ani oluşu, Pedro Pascal‘ın çaresiz çığlıkları ve Sarah ile paylaştığımız 2003 sekansının masumiyeti, bu sahneyi yürek parçalayıcı kılmaya yetiyor. Bu ayrıca, dizinin ileride olacaklara dair uyarı yaptığı an oluyor: Bu dizi kalbinizi kırmaya devam edecek.
2023 yılına geldiğimizde ise kıyamet sonrası bir atmosfere geçiş yapıyoruz. Sarah’nın ölümünden sonra, kahverengiler, yeşiller ve griler dünyanın tüm doygunluğunu yok ediyor ve karanlık zamanların bir süre daha burada kalacağına işaret ediyor. 20 yıl geçmesine rağmen Joel’in kalbi hala kırıktır. Dünya ile paralel olarak o da acımasız birine dönüşmüştür. Joel, Sarah’nın ona verdiği ve tam da kızının öldüğü anı temsil eden saati çıkarmadan takmaya devam ediyor. O saati çıkarmamayı seçerek, bilinçli ya da bilinçsiz bir seçim olsun, Joel’in 20 yıldır ilerleyememiş olduğunu görüyoruz.
Daha sonra, Joel’in hem romantik partneri hem de suç partneri Tess ile tanışıyoruz. Joel ve Tess manevi olarak direnişçilere daha yakın hissetseler de bu yeni dünyada en büyük amaçları hayatta kalmaktır. Fireflies, karantina bölgelerinin askeri yönetim altında olmasına karşı çıkan bir direniş grubudur. Hükümeti yeniden kurmayı amaçlayan FEDRA boyunduruğundaki askerlerin Boston’un yetersiz kaynaklarını tükettiklerini öğreniriz.
Joel kayıp kardeşi Tommy’den bir sinyal almıştır. Tommy’e ulaşmak için bir araba aküsüne ihtiyaç duyar. Joel ve Tess’in araba aküsü arayışı onları Fireflies’ın alanına sokar. Fireflies ve liderleri Marlene tarafından başlangıçta net olmayan bir nedenle esir tutulan Ellie ile de burada tanışıyoruz. Ellie, 3 hafta önce bir enfekte tarafından ısırılmış olmasına rağmen hiçbir dönüşüm belirtisi göstermemektedir. Ellie, tıbbi bir mucizedir. Marlene, Ellie’nin virüse çare olabileceğini ümit ederek onu batıya götürmeyi planlamıştır. Fakat kendisi bunu yapamayacak haldedir. Bu yüzden Fireflies, Ellie’yi bir kargoymuş gibi taşıması için Joel’e iş teklifinde bulunurlar. Eğer Joel bu işi başarırsa karşılığında kendisine araba aküsü vereceklerdir.
Dizi, ilk bölümünden izleyiciyi yolculuğun kalan kısmına hazırlamayı başarıyor. Joel’in karakter gelişimine adım adım şahitlik edeceğimiz dizide, yapması gereken pek çok zor tercih olacak. Bunlardan ilki, yol kenarındaki aileye yardım etmeyi seçmemesiydi. Daha sonraki ise, Ellie’yi askeri bölgeden kaçırmaya çalışırken askeri öldürmeyi tercih etmesiyle gelir. Yol kenarında ihtiyacı olan bir aileye yardım etmeyi reddetmesinin de açıkça gösterdiği gibi, sonunda her ne olursa olsun Joel, sevdiklerini korumak için her şeyi yapacaktır.
“Karanlıkta kaybolduğunda ışığı ara.”
Pedro Pascal, Joel’in hem şefkatli hem de acımasız doğasını ustaca sergilerken, bize de Joel’in karmaşık ruhuna bir göz atmamız için şans veriyor. İzleyicinin kalbini kıran oyunculuklar ve aynı zamanda iyi bir tekniğe sahip oluşuyla, The Last of Us harika bir başlangıç yapıyor. Bölüm, 80 dakikalık bir süre boyunca çok şey anlatıyor. Ana hikayeye yer hazırlarken izleyicinin nefes almasına veya dünyaya alışmasına pek zaman tanımasa da bunu ustalıkla yapabiliyor. 2003 sekansında, The Last of Us’ın önem arz eden giriş kısmına yeni bir bakış atıyoruz. Sarah bir kamyonun arka koltuğunda otururken ve gelişen kaosu onun bakış açısından izlerken, oyundaki konumun birebir kullanıldığını görüyoruz. Bunun oyuna iyi bir selamlama oluşunun yanı sıra, Sarah’yı bir zamanlar oyuncu perspektifinden gördüğümüz gibi, şimdi izleyici perspektifinden görüyoruz ve bu etkili bir karar oluyor. Çünkü izleyici de tıpkı küçük bir kız çocuğu gibi, her şeyin ani gelişmesini sindirmek durumunda kalıyor. Dizi ilk bölümüyle iki önemli şeyi başarıyor: Sonraki sekiz bölümü içinde geçireceğimiz atmosferi kuruyor ve Joel’i olduğu gibi karmaşık bir karakter olarak yansıtıyor.
Son sahneye geldiğimizde, radyoda bir şarkının çaldığını duyuyoruz. 80’lerin parçalarının kullanılmasının radyoda tehlikeye işaret ettiğini birkaç sahne önce öğrenmiştik. Radyoda çalan şarkı ise 1987’de yayınlanan Depeche Mode‘un “Never Let Me Down Again” şarkısı. Yani bunun tek bir anlamı var: Tehlike çok yakında.