90’ların sonu 2000’lerin başında 60’lara duyulan özlemi sona erdiren, rock müziğin kurtarıcıları olarak görülen; Julian Casablancas (vokal), Fabrizio Moretti (davul), Albert Hammond Jr. (gitar), Nick Valensi (gitar) ve Nikolai Fratiure’dan (bas gitar) oluşan üyeleriyle The Strokes New York merkezli bir Amerikan rock grubudur.
Julian, Nikolai, Nick ve Fav Manhattan’ın Yukarı Doğu Yakası olarak bilinen, genellikle varlıklı ailelerin oturduğu bir semtte büyüdüler. Julian, Nikolai ile 6 yaşındayken Fransızca eğitim veren Le Lycee okulunda, sonrasında Nick ve Fab’le Dwight School isimli özel okula giderken tanıştı. Dörtlü, okuldan sonra bir araya gelerek 70’lere damga vuran sanatçıların parçalarıyla zaman geçirdiler. 15 yaşındayken İsviçre’deki La Rosee yatılı okuluna giden Julian, grubun diğer üyesiyle orada tanışacaktı ve bu üye Albert Hammond Jr.’dan başkası değildi. Albert, mezun olduktan sonra ilk olarak film okuluna gitmek için Los Angeles’a oradan da The Strokes’ta yer almak istediğini fark ettiği için New York’a taşındı. Böylece grup üyeleri tamamlanmış oldu ve çalışmalara başladılar.
Özellikle Bob Marley, The Velvet Underground, The Doors gibi sanatçılardan/gruplardan etkilenen The Strokes; indie, garage ve post-punk türlerinde müzik yapmaktadır.
Grup, 2001 yılında yayınladıkları The Modern Age EP’si ile hayatımıza girdi ve çıkması pek mümkün olmadı. İlk albümleri Is This It, 30 Temmuz 2001’de piyasaya sürülmüştür. Casablancas albümün dönemin müziğine benzememesini ve geçmişten gelen bir kayıt tadı vermesini istediğini belirtmiş ve bunu da başarıyla gerçekleştirmiştir. Casablancas’ın genel olarak vokalini geride tutması ve bizim enstrümanları duyuyor oluşumuz, The Strokes’un belki de en çok ortaya çıkan özelliği olabilir. 2003’te Room On Fire, 2006’da First Impressions Of Earth, 2011’de Angles, 2013’te Comedown Machine ve son olarak 2020’de The New Abnormal albümlerini çıkarmışlardır.
Rock müziğin günümüzdeki yerine baktığımız zaman bu bakış açısını The Strokes‘tan bağımsız düşünemeyiz. Çünkü Arctic Monkeys, Kings of Leon, The Killers, Franz Ferdinand gibi son yirmi yıldır kulaklarımızın pasını sildiğimiz grupları etkileyen bir gruptan söz ediyoruz.
Gelin birlikte The Strokes‘un başarılı albümlerine göz atalım!
Is This It (2001)
30 Temmuz 2001’de piyasaya sürülen Is This It, 2000’lerin başındaki rock müziğe yeni bir hava getirmiştir. Aslında yeni olarak tanımladığımız bu hava bize 70’leri anımsatıyordu ve bu da 2000’lerde eksikliği hissedilen bir durumdu. Albüme ismini veren Is This It şarkısını albümdeki en sakin, yavaş tempolu şarkı olarak nitelendirebiliriz. Ayrıca albüm Last Nite, Hard to Explain, Someday gibi hit parçaları içermektedir.
Dear can’t you see, it’s them it’s not me
(Sevgilim göremiyor musun, sorun onlar ben değilim)
We’re not enemies, we just disagree
(Biz düşman değiliz, sadece aynı fikirde değiliz)
If I was like him, all dissing his Pa
(Eğer babasına kötü davranan olsaydım, onun gibi)
He changes his mind, says I went too far
(Fikrini değiştirir, çok ileri gittiğimi söyler)
We all disagree I think we should disagree, yeah
(Hepimiz farklı düşünüyoruz sanırım farklı düşünmeliyiz, evet)
Room On Fire (2003)
Is This It albümüyle beraber müthiş bir başlangıç yapan ve yerini ilk günden sağlamlaştıran The Strokes, 28 Ekim 2003 yılında Room On Fire albümü ile döndü. İlk albümünde devasa bir başarıya ulaştıkları için ilerleyen süreçte onları zorlu bir yol beklemekteydi. Bu albümle beraber eleştirmenlerin çoğu grubun beklentilerin karşılandıklarını belirtmiştir. Klasik The Strokes sound’una sahip olduğunu söyleyebileceğimiz albümün öne çıkan parçası Reptilia ile beraber Meet Me in the Bedroom, What Ever Happened? gibi biraz daha deneysel diyebileceğimiz şarkılarla da karşılaşıyoruz.
I said please don’t slow me down
(Lütfen beni yavaşlatma dedim)
If I’m going too fast
(Eğer çok hızlı gidiyorsam)
You’re in a strange part of our town
(Sen bizim şehrimizin farklı bir parçasındasındır)
First Impressions Of Earth (2006)
Grubun üçüncü albümü 2 sene sonra, 30 Aralık 2005’te First Impressions of Earth adıyla piyasaya sürüldü. Albüm çoğunlukla beğenilmiştir ancak bazı eleştirmenler tarafından ilk iki albümüne kıyasla “en zayıf albümleri”, “albümdeki şarkılara baktığımızda kötü şarkıların iyi şarkıları geçtiğini görüyoruz” şeklinde eleştirilerine maruz kalmıştır. You Only Live Once gibi günümüzde klasikleşmiş olan bir şarkıyla başladığımız albümde 14 şarkı bulunmaktadır.
Some people think they’re always right
(Bazı insanlar hep haklı olduklarını düşünürler)
Others are quiet and uptight,
(Diğerleri sessiz ve gerginler)
Others, they seem so very nice-nice-nice-nice, oh
(Diğerleri çok iyi-iyi-iyi-iyi görünüyorlar, oh)
Inside they might feel sad and wrong, oh, no
(Ama içten üzgün ve yanlış hissedebilirler, oh hayır)
Angles (2011)
Çıkış yaptıkları tarihten 21 Mart 2011’e kadar en uzun arayı verdikleri 4. albümleri Angles, 10 şarkıdan oluşmaktadır. Casablancas olmadan albüm için toplanan grup, bir süre sonra prodüksiyondan memnun olmadıklarını ve Casablancas’ın dahil olması gerektiğini belirtmişlerdir. Nick Valensi, grup bu şekilde devam ederse sonraki albümde yer almayacağını belirterek memnuniyetsizliği dile getirmiştir. Kayıtların ayrı yapıldığına dair dedikodular çıksa da Casablancas bunun doğru olmadığını ve herkesin sürece dahil olduğunu belirtmiştir. Bu zorlukların dışında Albert Hammond Jr.’ın da özel hayatında yaşadığı sorunlar albümün kayıt sürecinde aksamalara sebep olmuştur. Grubun içinde yaşanan problemlere rağmen Machu Picchu, albümden sıyrılan parça olmuştur.
Darling,
(Sevgilim)
Ain’t nobody gonna tell us
(Kimse bize söylemeyecek)
They’re gonna be oh so jealous
(Çok kıskanacaklar)
Comedown Machine (2013)
26 Mart 2013’te 2 yıllık bir aradan sonra çıkan 5. albümleridir. Call It Fate Call It Karma, Welcome To Japan, 80’s Comedown Machine gibi parçaları içermektedir. The Strokes, albümü yayımlamadan önce basında reklamını yapmama kararı aldılar ve sessiz sedasız bir albüm çıkardılar. Müzik çevresi, ilk albümlerine kıyasla özlerinden uzaklaşmış oldukları şeklinde yorumlar yapmıştır.
Can I waste all your time here on the sidewalk?
(Tüm zamanımı bu kaldırımda harcayabilir miyim?)
Can I stand in your light just for a while?
(Işığında biraz kalabilir miyim?)
I’ve waited around and oh no, you are are not around
(Hep seni bekledim ama sen buralarda değildin)
I made up more time watchin’ you
(Seni izlerken daha fazla zaman kazandım)
The New Abnormal (2020)
Dünyada Covid-19’dan kaynaklı değişiklikler yaşanırken The Strokes, 7 yıllık bir aradan sonra yayımladıkları bu albümle 2021 Grammy’de En İyi Rock Albümü ödülünü almıştır. Ara verdikleri dönemde kariyerlerine kişisel olarak devam eden grup üyelerine buna bir son verdikleri için müteşekkiriz. Başlangıçlar ve bitişler… Aslında yalın ve yoğun bir şekilde bizlere bunu veren bir albümle karşı karşıyayız. The Adults Are Talking geride bıraktıklarımızla vedalaşırken, Ode To The Mets ile artık geriye bakmamamız gerektiğini ve hayata devam etmemiz gerektiğini görüyoruz. Özellikle Ode To The Mets‘te 3:04’ten sonra Casablancas’ın sesiyle kendimizi kulaklıklara teslim etmemiz gerekiyor.
The New Abnormal albümü hakkında daha fazla bilgiye sahibi olmak için sitemizdeki albüm incelememize göz atabilirsiniz: The New Abnormal: The Strokes Geri Döndü.
Old friends, long forgotten
(Eski dostlar, artık unutuldular)
The old ways at the bottom
(Okyanusun dibindeki eski yollar)
Of the ocean now has swallowed
(Şimdi içe çekildiler)
The only thing that’s left
(Kalan tek şey)
Is us, so pardon
(Biziz, bu yüzden affet)
Yazımızın sonuna gelmişken sizleri The Strokes‘un en çok sevilen şarkılarıyla baş başa bırakıyoruz.