Türk Milletinin Fedaisi: Talat Paşa

Editör:
Sudenur Sarıyıldız
spot_img

Bu vatan toprakları birden fazla tarihi kişilik çıkarmış ve çıkarmaya devam ediyor. Bu yazımızda da tarihi kişiliklerden biri olan Talat Paşa ve hayatına ışık tutarak okuyucuya sunuyoruz. Talat Paşa, teşkilȃtçılığı ve siyasî zekasıyla ön plana çıkmıştır. Yaşadığı hayatın her damlasını vatanı için nasıl faydalı olacağını düşünerek hareket etmiş ve ilerlemiştir. Hep birlikte Talat Paşa’nın hayat serüvenine bir göz atalım.

Talat Paşa ve Eğitimi

Talat Paşa | haberglobalcomtr

Mehmed Talat, 1 Eylül 1874’te Edirne’de doğmuştur. Babası Ahmet Vâsıf Efendi, annesi Hürmüz Hanımdır. Talat Bey, henüz üç yaşındayken 93 Harbi‘nin şiddetli günlerinde İstanbul’a göç etmiş fakat bir yıl sonra tekrar Edirne’ye geri dönmüştür. Talat Bey, Vize iptidai mektebini bitirdikten sonra Edirne Askerî Rüştiyesi’ne girmiştir. Ailesinin ekonomik durumundan dolay idadiye (liseye) girememiş ve okulu yarıda bırakmak zorunda kalmıştır.

Meslekleri ve Sosyal Çevresi

Talat Paşa | aydinlikcomtr

Talat Paşa, 1885’te eniştesi İsmail Yürükoğlu ile tanışmıştır. Onunla vakit geçirdikçe fikir ve siyasi hayatı dönüm noktasına gelmiştir. İsmail Bey; mevcut rejimi devirmek, istibdatı kaldırmak için Avrupa ve Mısır’da çalışan Türk arkadaşlarının faaliyetlerinden bahsetmiştir. Talat Paşa’nın fikirlerinin gelişmesinde etkili olan bir diğer isim Hâfız İbrâhim Efendi olmuştur.

Babasının vefatından sonra ailesinin geçimini sağlamak için 1891’de memur olarak Edirne Posta ve Telgraf İdaresi’ne girmiş ve telgraf deposunda mukayyit olmuştur. Aynı zamanda şehirde bulunan Alyans İsrail Okulu’nda Türkçe öğretmenliği yapmış ve bu sırada da özel Fransızca dersleri almıştır.

1899’da Selanik Vilâyeti Posta ve Telgraf İdaresi’nde kâtip, 1903’te başkâtip olmuş; 21 Kasım 1907 tarihinde azledilinceye kadar görevde kalmıştır. 1903’te İtalyan Obediyası’na bağlı olan Makedonya Rizorta mason locasına girmiştir. Bu loca, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti‘nin dahil olduğu daha sonraki örgütlenmelere de katkılar sağlamıştır.

1908 seçimleriyle Edirne mebusu olarak Meclis-i Meb‘ûsan’a girmiş, birinci reis vekilliğine getirilmiştir. 1909’da İngiltere’ye gönderilen parlamento heyetine başkanlık etmiş yine aynı sene Dahiliye nâzırı olmuştur. 11 Şubat 1911’de bu görevden istifa ederek 4 Şubat 1912’de Posta ve Telgraf nâzırlığıyla yeniden kabineye girmiştir. Fakat, aynı yıl Said Paşa’nın kabinesi istifa edince bu görevi sona ermiştir.

Balkan Savaşı‘nda gönüllü asker olarak Edirne’de görev almış fakat muhalif propagandaları sonucunda İstanbul’a geri gönderilmiştir. 23 Ocak 1913’te Bâbıâli Baskını‘nı düzenleyen ve uygulayanlar arasında yer almış, II. Balkan Savaşı sırasında Edirne’nin geri alınması ve askerî harekât kararının verilmesinde rol oynayarak Bulgar heyetiyle barış görüşmelerinde Osmanlı heyetine başkanlık etmiştir. 1913’te tekrardan Dahiliye nâzırlığına getirilmiş, böylelikle devlet siyasetinin en önemli belirleyicilerden biri haline gelmiştir. Hem iç siyasette hem de dış siyasette hükümet adına birçok girişimde bulunmuş, I. Dünya Savaşı’na katılma konusundaki tartışmalarda savaşa dahil olma yanlısı görüşleri benimsemiş ve Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmasında etkili olmuştur. Tehcir Kanunu‘nun çıkmasında da Dahiliye nâzırı olarak büyük rol oynamıştır.

Eniştesi İsmail Yürükoğlu sayesinde Jön Türk düşüncesiyle tanışmış ve ilgilenmiştir. Talat Bey, Edirne’de daha sonra İpek mebusluğu yapacak olan Hâfız İbrâhim Efendi‘nin çabalarıyla gerçekleşmiş alt düzey bürokrat ve zâbitlerden oluşan bir muhalefet örgütlenmesine katılmıştır. Fakat hükümet, bu gelişmeden haberdar olunca cemiyetin Paris ve Cenevre teşkilâtlarıyla gizlice haberleşen üyeleri tutuklamıştır. 1896’da içlerinde Talat Bey’in de olduğu mahkemede üç yıl hapis cezası verilerek Edirne Hapishanesi’ne gönderilmiş ve memuriyetten azledilmiştir. Hükümet ve Jön Türkler arasında uzlaşma sağlandıktan sonra Talat Bey ve arkadaşları, bir yıl sonra affedilerek Selanik’e sürülmüşlerdir. Jön Türklerin etkisi azalınca Selanik’teki Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti dağılmıştır. Talat Bey, bu süre zarfında toplantılara katılmak ve yasak neşriyat takip etmek dışında siyasi bir şey yapmamıştır.

Jön Türkler

Jön Türkler | trthefeasjournalcom

“Genç Türkler” ilk defa 1828’de C. MacFarlane tarafından genç Osmanlı nesline atıfta bulunmak için kullanılmıştır. 1855’te J.-H. Abdolonyme Ubicini, hem II. Mahmud dönemindeki reform hareketlerine katılan devlet adamları için hem de Sultan Abdülmecid döneminin Tanzimat devrini tanımlamak için bu ifadeyi benimsemiştir. 1857 yılında bir kavram olarak ilk defa kullanan kişi H. Castille’dir.

Osmanlılar’da ise 1861’de Sultan Abdülaziz‘in cülûsu sırasında Mâbeyn-i Hümâyun’da görevli, padişahın aktif bir sadrazam tayin etmesine taraftar olan genç beyler “jönler” olarak adlandırılmıştır. Bu kavram, daha sonra Mustafa Fâzıl Paşa’nın maddî destekle Avrupa’da bir muhalefet hareketi örgütlemiş ve Yeni Osmanlılar’ı tanımlamak için paşa ve Avrupa basını tarafından kullanılmıştır. Mustafa Fâzıl Paşa, Nord gazetesinin 7 Şubat 1867 yılındaki sayısında Sultan Abdülaziz‘e hitaben yazdığı mektupla bu ifadeye yer vermiştir.

Talat Paşa, Jön Türklerle ilgili çok fazla bilgi edinmiş olsa da onlarla ilk iletişimini 1899 yılının Ağustos ayında Selanik’te arkadaşlarıyla toplantı yaparak ve artık harekete geçme zamanının geldiğini söyleyerek Avrupa’daki Jön Türklere bir mektup yazmıştır. Mektupta, Selanik’te gizli bir teşkilât kurmaya karar verdiklerini ve planlarını anlatmıştır. Paris’teki Jön Türkler, kısa süre içinde mektubuna olumlu yanıt vererek memlekete faydalı olacağını söylemişler ve desteklemişlerdir. Böylelikle Talat Paşa ve Jön Türkler arasında bir bağ oluşmuştur.

Kavram; Osmanlı Meclis-i Meb‘ûsanı’nın tatilinden sonra Kânûn-ı Esâsî’nin (anayasanın) yeniden yürürlüğe konmasını, meşrutî idareyi (parlamenter sistemi) savunanlar için de kullanılmıştır. Genç fikirlerin siyasete ve yönetime fikir sunmasıyla Osmanlı’da 20. yüzyılın çeyreğine kadar “Jön Türkler” kavramı devam etmiştir. Çıkış tarihi ve kullanım amacıyla tarihte doğru ya da yanlış birçok faaliyet göstererek etkili olmuştur.

İttihat ve Terakkî Cemiyeti

İttihat ve Terakki | listelistcom

Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti, Jön Türk hareketinin değişik bir muhalefet unsuru olmuştur. Temelleri, 2 Haziran 1889’da Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne’nin dört öğrencisi tarafından atılmıştır. İbrâhim Temo, Abdullah Cevdet, İshak Sükûtî ve Mehmed Reşid bir cemiyetin kurulması gerektiğinin fikrine kapılmış ve bu hareketle diğer okullardaki çok sayıda öğrenciyi etkileyerek bu cemiyete katılmalarını sağlamışlardır. Farklı noktalarda toplantı düzenleyip yurt dışında basılan gizli gazetelerin eski sayıları okutulmuş ve Nâmık Kemal ile bazı arkadaşlarının eserlerinin el yazısıyla çoğaltarak dağıtmışlardır.

Cemiyet, 1889-1918 yılları arasından birbirinden farklı organizasyonlarla faaliyet gerçekleştirmiştir. Gerek örgütsel yapısı, gerek üyelerinin niteliği, gerekse ideoloji olarak büyük farklılıklar göstermiştir.

1901’de eniştesi aracılığıyla Ahmed Rızâ Bey ile yazışmış fakat Jön Türk hareketi çöküntü yaşadığı için örgütlenme faaliyetine geçilememiştir. 1903 yılında İlinden Ayaklanması‘yla Selanik’teki muhalifler, yeniden örgütlenme çabasına girmiştir. Talat Bey ve birkaç arkadaşı, İngiliz Konsolosluğu’na giderek örgütlenme faaliyetlerine destek talebinde bulunmuşlarsa da tatmin edici bir cevap alamamışlardır.

Ahmed Rızâ Bey de Paris’teki merkezin, Selanik’teki muhaliflere yardım edemeyeceklerini belirttiklerini bildirmiştir. Yılmayan ve yeni yollar arayan Talat Bey ve arkadaşları, uzun süren toplantı ve tartışmalar sonucunda 7 Eylül 1906’da Hilâl (Muîn-i Hilâl) adlı gizli bir cemiyet kurmuş ve muhaliflere bildirmişlerdir. 18 Eylül 1906’da örgütün adı; Osmanlı Hürriyet Cemiyeti olarak değiştirilmiş, on kuruculu olan örgüt kısa sürede üye sayısını arttırmış ve düşük rütbeli subaylar üye olarak kaydedilmeye başlanmıştır. 27 Eylül 1907’de Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti ile Osmanlı Hürriyet Cemiyeti birleşme kararı almıştır. Talat Bey; bu teşkilâtın kâtibi olarak görev yapmış, şubelerle ve muhaliflerle haberleşmiş, İstanbul’daki beylerle görüşerek burada da faaliyetler düzenlenmesi için konuşmuştur. Talat Bey; takma ad olarak Sâî ismini kullanmış, Bahâeddin Şâkir Bey ile birlikte örgütün teşkilâtlanmasını denetleyen olmuşlardır.

Talat Bey; cemiyette hızlı bir şekilde yükselmiş, 1908 İhtilâli‘nin hazırlanmasında büyük rol oynamış ve ihtilâl sonrası Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti asını yeniden alan önemli idarecilerden biri olmuştur. Cemiyet; 1918’e kadar Osmanlı siyasetine güçlü bir şekilde dahil olmuş, Talat Bey de önemli unsurlardan biri olarak yerini korumuştur.

Talat Paşa Cemal Paşa Enver Paşa | aydinlikcomtr

Talat Paşa, 1917 yılının Ocak ayında sadrazamlığa tayin edilerek Osmanlı tarihinde sadrazamlığa getirilen ilk mebus olmuştur. 1918 Ocak – Şubat aylarında Bolşeviklerle Brest-Litowsk Mütareke Görüşmelerini, Osmanlı Devleti heyetinin baş delegesi olarak idare etse de anlaşmaya varılamamış bu yüzden İstanbul’a dönmüştür. Sultan Reşad‘ın vefatından dolayı usulen hükümete istifasını vermiş, yeni padişah VI. Mehmed (Vahdeddin) tarafından tekrar sadrazamlığa getirilmiştir. Osmanlı Devleti hükümetinin vazifeye devam edemeyeceğini görünce 8 Ekim 1918’de istifa etmiştir. Aynı yıl İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin feshine karar verilmiş ve son başkanlığını Talat Paşa yapmıştır. 1-2 Kasım gecesi Talat Paşa; Enver Paşa, Cemal Paşa gibi cemiyet liderleriyle Alman torpido gemisiyle Berlin’e gitmiştir.

Bundan sonra İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin yurt dışı faaliyetlerini Ali Sâî takma adıyla üstlenmiş, Bolşevik ve galip devletlerle iletişim kurmuştur. Talat Paşa, 15 Mart 1921’de Berlin’de Songhomon Tehliryan isimli Ermeni tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüştür. Katil, mahkeme tarafından yargılansa da suçsuz olarak beraat etmiştir. Talat Paşa’nın naaşı, yirmi iki yıl Berlin Müslüman Mezarlığı’nda kaldıktan sonra 25 Şubat 1943 yılında İstanbul’a getirtilmiştir.

Tehcir Kanunu

gztcom

1. Dünya Savaşı‘yla birlikte Ermeni azınlıklar, Ermenistan’ın kurulabilmesi için bu durumu fırsat görmüştür. Bu zamana kadar silahlandırılan Ermeniler, savaş başladığında Osmanlı Devleti’ne karşı savaşarak bağımsız olmak amacıyla İtilaf Devletleri ile iş birliği yapmıştır. Osmanlı’nın Sarıkamış‘ta yenilmesi ardından İngiltere ve Fransa‘nın Çanakkale‘ye saldırması, Ermeniler için bir fırsat olarak görülmüştür. Osmanlı ordularını arkadan vurmak ve her türlü yardım yolunu kesmek için silahlı isyanlara başlamışlardır.

27 Şubat 1915’te Ermenilerin toplu bir isyan hazırlığı olduğu öğrenilince Osmanlı Ordusu Başkumandanlığı, askeri birliklere verdiği emirle Ermenilerde yakalanan silah, bomba veya şifreli belgelerin ihtilal hazırlığına işaret ettiğini bildirmiş; bu yüzden de ordudaki Ermeni askerlerin silah kullanması yasaklanmış, Ermeniler içinde devlete sadık kalanlara zarar verilmemesi emredilmiştir.

Osmanlı ordusunun Çanakkale’de savaşta olduğunu fırsat bilerek Doğu Anadolu bölgesinde Zeytun, Bitlis, Muş, Erzurum, Van’da eylemlerini genişleterek şiddetini arttırmışlardır.

Ermenilerin faaliyetlerini kontrol altına almak ve olayları önlemek için Osmanlı hükümeti, tedbirler almaya çalışmış fakat alınan tedbirler sonuç vermeyince Ermenileri silahlandıran ve isyana teşvik eden komiteleri kapatmış, elebaşları da tutuklanmıştır. Dahiliye Nezareti, 24 Nisan 1915’te genelge yayımlamıştır. Bu genelgede bazı bölgelerdeki Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, zararlı faaliyetleri olan Ermenilerin tutuklanması talimatı verilmiştir. Genelge; Bitlis, Erzurum, Sivas, Adana ve Maraş gibi vilayetlerde Müslümanlar ile Ermenilerin arasında karışıklık çıkmaması için yayımlanmıştır.

gülcesanatcom

Döneminin çıkılmaz yollarında bir çıkış yolu aramış vatanperverlerden biri olmuştur Talat Paşa. Eğitimini yarıda bıraksa da öğrenmeyi ömrünün sonuna kadar bırakmamış ve sürekli kendini ileriye taşıyan biri olmuştur. Ömrünün son zamanlarını senelerce emek verdiği vatanından uzakta, başka bir ülkede geçirmiştir. Sanki ölümünün nasıl olacağını biliyormuş gibi tarihe şu sözleri bırakmıştır: “Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar. Vatan, benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir!”


Kaynakça

  • Babacan, Hasan. “Talat Paşa”. Atatürk Ansiklopedisi. Web. 17 Ekim 2024.
  • Hanioğlu, M. Şükrü. “İttihat ve Terakkî Cemiyeti”. TDV İslam Ansiklopedisi 23. (2001): 476-484. Web.
  • Hanioğlu, M. Şükrü. “Jön Türkler”. TDV İslam Ansiklopedisi 23. (2001): 584-587. Web
  • Hanioğlu, M. Şükrü. “Talat Paşa”. TDV İslam Ansiklopedisi 39. (2010): 502-503. Web
  • Sarınay, Yusuf. “24 Nisan 1915’te Ne Oldu?”. Marmara Üniversitesi Projesi. Web. Erişim Tarihi: 2024.
  • Kapak Görseli: haberglobal.com.tr
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!