Türk Edebiyatının en sevdiğim yazarıdır Oğuz Atay. Kitaplarını okurken onunla birebir sohbet ediyormuş, hikâyelerini ağzından dinliyormuş gibi hissederim. Edebi eserlerinin yanında Oğuz Atay’ın aşka olan aşkına da imrenirim hep. İlk eşi ve son eşinin arasında öyle bir aşk yaşamış ki Oğuz Atay, bu aşk Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar‘ı bize miras bırakmış. O aşkın baş karakterlerinden diğeri ise Sevin Seydi. Resmi olarak kamuya ulaşmış herhangi bir fotoğrafları yok aslında. Ama bazı fotoğraflarda Oğuz Atay’ın yanında yer alan adsız bir kadının Sevin Seydi olduğuna inanılıyor.
Söylentilerle Dolu Bir Tanışma

“Yeni tanışmanın verdiği şaşkınlıktan olacak: değerini bilemedik o anların.” (Tutunamayanlar s. 390)
Oğuz Atay‘ın büyük aşkı Sevin Seydi ile tanışmasına dair birçok söylenti dolanır edebiyat magazininde. Ancak, söylentilerin aksine ortada ne bir ihanet vardır ne de geride bırakılan insanlar. İkilinin büyük aşkı üç yıl sürer. Aslında tanışıklıkları ve dostlukları daha da eskiye dayanır. Oğuz Atay’ın ailesi, o lisede okurken Ankara’da yaşamaktadır ancak yaz aylarını İstanbul’da geçirirler. İstanbul’da geçirdikleri zamanın çoğunda yakın dostları ve akrabalarıyla birliktedirler. Oğuz Atay’ın kuzeninin arkadaş grubundaki bir kişi vardır ki Oğuz Atay’ın hayatını derinden etkileyecek insanları hep o tanıştırmıştır. Bu kişi ise Uğur Ünel‘dir. Ancak Atay ve Ünel ikilisinin dostluğunun ilerlemesi ileriki yıllarda yaşanır.
Tesadüfler ve Dostluklar

Aradan birkaç yıl geçer, Uğur Ünel ve Oğuz Atay bir gün İstiklal Caddesi’nde karşılaşır. Bu karşılaşmadan sonra Oğuz Atay’ın hayatının sonuna kadar sürecek dostluğu başlar. Birlikte aynı arkadaş grubunda zaman geçirirler, aynı siyasi ideolojiyi benimserler ve deyim yerindeyse yedikleri içtikleri ayrı gitmez. Ancak ne yazık ki hiçbir dostluk pürüzsüz değildir. Oğuz Atay ve Uğur Ünel için de pürüzler kendini göstermeye başlar. Uğur Ünel, aynı siyasi ideolojiyi paylaştıkları arkadaş grubundan farklı görüşleri nedeniyle ayrılır. Bu ayrılık sonucu Oğuz Atay ve Uğur Ünel’in arasında 1956 yılına kadar sürecek bir soğukluk başlar. Şimdi düşününce siyasi görüşler nedeniyle arkadaşlıkların bozulabilme ihtimali beni biraz güldürüyor. Evet, anlaşmak zor olabilir ancak uzun zaman sürecek bir küslük nasıl olur? Tam bunu düşündüğüm esnada aklıma tarihler takılıyor: O dönem şartlarında yaşasaydım ben ne yapardım diye düşünüyorum. En sonunda şu kanıya varıyorum: 1956 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nde bu küslükler çok normal olmalıydı.
Klan Grubu Oluşuyor

Oğuz Atay, 1956 yılının son aylarından birinde Uğur Ünel’in evine bir kitabını almaya gider. Bana kalırsa bu hareketi, Atay’ın dostluğunu yeniden kurmak için bir bahaneydi, ki eğer öyleyse bahanesi de işe yaramış. O günden sonra ikilinin dostluğu tekrardan başlar. Oğuz Atay, o gün gittiği evde Uğur Ünel’in yanında bir kadın görür: Sevin Seydi. Bu esnada Ünel ve Seydi’nin nişanlı olduklarını öğrenir. O günden sonra dostlukları eskisinden de sıkılaşır ve Oğuz Atay ölene kadar devam eder. Sadece ikilinin dostluğu yeniden kurulmaz: Uğur Ünel, Sevin Seydi, Özen Veziroğlu, Sinan Ersan ve Oğuz Atay’ın günlerini birlikte geçirdikleri bir arkadaş grubu oluşur. Bu gruba “klan” adını verirler ve birbirlerine gerçekten imrenilesi bir şekilde bağlanırlar. O zamanlar Oğuz Atay’ın içinde bir aşkın tohumunun atıldığını ama o tohumun yıllarca toprak altında doğru zamanda filizlenmeyi beklediğini söyleyebiliriz. Sevin Seydi ile Uğur Ünel evlenir ve 1961 yılında da Oğuz Atay ile Fikriye Gürbüz de evlenen bir diğer çift olur. Hatta Fikriye Gürbüz’ü Oğuz Atay ile tanıştıran ise yine Uğur Ünel’dir.
Aynı Evde Yalnız İki Ruh

“Fazla konuşmuyordu. Okuduğu kitaplar da dahil, hiçbir şeyden söz etmezdi. Genelde çok az şeyi paylaşıyordu. Bazen hikâye anlatır, güldürürdü. Çok güzel fıkra anlatırdı ya da kimi gündelik olayları…ama hepsi bu. İç dünyasını paylaşmıyordu…
Hissettiklerimi, düşündüklerimi Oğuz’a söylesem bir anlamı yoktu. Çok zekiydi, çok akıllıydı, zaten her şeyin farkındaydı. Kararlı bir saygımız vardı birbirimize karşı.”
Fikriye Gürbüz
Oğuz Atay, bizler tarafından bilinen ilk aşkıyla 1956 yılında tanışır. Bu yıl, Sevin Seydi’yle de tanıştığı yıldır. Hayatında en büyük etkiyi yaratacak üç kadından ikisiyle aynı dönemde tanışır ancak bunu bilmez. Çok korkunç değil mi? Hayatınızın akışını değiştirecek biriyle tanışıyorsunuz ancak onun ileride sizin için kazanacağı değerden haberiniz dahi olmuyor. Birkaç aylık bir zaman farkı olmasına rağmen Oğuz Atay, ileriki yıllarda Sevin Seydi’ye hissedeceği aşktan bihaber Fikriye Gürbüz ile Pelit Pastanesi’nde karşılaşır. O zamanlar İstanbul Teknik Üniversitesi’nde son sınıftadır. Fikriye ile evlenmeye çok kararlıdır ancak Fikriye Gürbüz’ün ondan daha büyük olması, bu evliliği beş yıl geciktirir. Altı yıl süren evlilik başlangıcının aksine sessiz ve uzak bir dostluğa dönüşür. Oğuz Atay, sadece kitaplarını alıp evinden çıktığında ise geride on bir yıllık hayat arkadaşı Fikriye Gürbüz’ü ve kızları Özge Atay’ı bırakır. Aynı yıl sessizce boşanan bir çift daha vardır: Uğur Ünel ve Sevin Seydi.
Büyük Aşk, Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar

Bazı kitaplar, şarkılar ve filmler vardır insanın karakterini derinden etkileyen. Ben de Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar’ı hiç okumasaydım, bu kitaplar sayesinde Oğuz Atay’ı tanımamış olsaydım aynı kişi olamazdım. Sevin Seydi olmasaydı bu kitaplar da Oğuz Atay’ın zihninden dökülmezdi. İkisi de eşlerinden boşandıktan sonra Klan grubundaki dostluk asla sarsılmaz. Birbirlerine öylesine sıkı bağlıdırlar. Hatta Sevin Seydi ve Oğuz Atay’ın romantik yakınlaşmalarından sonra bile arkadaş grubunun bağı kopmaz. Aşkları gün geçtikçe büyür ve çift Sevin Seydi’nin Beyoğlu’ndaki apartman dairesinde yaşamaya başlarlar. Yaklaşık iki yıl birlikte yaşarlar. İkisi de hayatlarının en buhranlı, en aşk dolu ve en yaratıcı günlerini birlikte geçirirler.
Sevin Seydi’nin Beyoğlu’ndaki dairesine yerleştiğinde Oğuz Atay, mühendislik fakültesinde bir akademisyendir. Seydi ile yaşarken Tutunamayanlar’ı kaleme almaya başlar. Tutunamayanlar’ın başında “Sevin için” yazar. Oğuz Atay, kariyerinin ilk eserini aşık olduğu kadın için yazmıştır. Tutunamayanlar, varoluşsal sancıların yoğunlukta olduğu bir eser olsa da kitapta geçen Sevgi karakterinin Sevin Seydi olduğu düşünülür.

Tutunamayanlar’ın Oğuz ve Sevin çiftinin bir bebeği olduğuna inanıyorum ben. Aşklarının en büyük geride kalanı Tutunamayanlar. Oğuz Atay, Tutunamayanlar’ı yazarken Sevin Seydi de yan masada İngilizceye çevirirmiş kitabı. Yazar olmayan biri için yazdığı ilk eseri sevdiği kişiyle anında paylaşması, Oğuz Atay’ın büyük bir cesaret örneği bence. Belki de cesaretinden öte aşkının büyüklüğünü gösteriyor. Bunun dışında Tutunamayanlar’ın ilk kapağını ressam olan Sevin Seydi tasarlamış. O kadar değerli ki bence bu: Aşık bir çift Türk Edebiyatına sonsuza kadar anılacak bir eseri birlikte bırakıyorlar. Bugün Tutunamayanlar’ın ilk baskısı sahaflarda binlerce liraya satılıyor. Her gördüğümde de içim gidiyor, keşke bende olsa diye. Bunun bir neden de Tutunamayanlar’da Sevin Seydi ve Oğuz Atay arasındaki aşkın somut bir şekilde ele alınması. Oğuz Atay, eserin genelinde hayata ve sisteme dair ironik bir tutuma sahip. Ancak konu ne zaman aşka, Sevgi karakterine yani dolaylı yoldan Sevin Seydi’ye gelse Oğuz Atay’ın dili ciddileşiyor. Bu onun aşkına duyduğu saygıyı okuyucuya iliklerine kadar hissettiriyor bence.
1969’un sonu ve 1970’in başında ise büyük aşk bir sona geliyor. İkilinin aşkı her ne kadar edebiyat magazininde çok konuşulsa da ilişkileri büyük bir gizliliğe sahip. Birliktelikleri neden sona erdi, aşkları hiç bitti mi soruları kimse tarafından yanıtlanamadı. Tek bilinen ise Sevin Seydi’nin büyük ayrılıktan sonra Londra’ya taşındığı ve Oğuz Atay’ın bir süre Uğur Ünel’in evinde kaldığı. Hatta Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar’ı Uğur Ünel’in evinde yazmış. Bu kitap da “Sevin’e” şeklinde ithaf edilmiş Sevin Seydi’ye. Tutunamayanlar’ın ithaf şeklinin aksine Sevin Seydi’nin gidişi belirgin bir şekilde hissediliyor. Zaten Tehlikeli Oyunlar eserinde Sevin Seydi’yi temsil eden Bilge karakterinin anlatıcıya yaşattığı ayrılık acısı yazarın kaleminden tüm gerçekliğiyle hissettiriliyor.
Artık Sevin Olmadığına Göre…

“Selim gibi, günlük tutmaya başlayalım bakalım. Sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi. Bu defteri bugün satın aldım. Artık Sevin olmadığına göre ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni; dert ortağım olsun. ‘Kimseye söyleyemeden, içimde kaldı, kayboldu,’ dediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız.”
25 Nisan 1970 – Oğuz Atay
Oğuz Atay’ın şimdi eserlerinden biri olarak yayımlanan, vaktindeki günlüğü yukarıdaki sözlerle başlıyor. Tam olarak Sevin Seydi‘nin Oğuz Atay’dan ayrılıp Londra ve İstanbul arasında bir yaşam sürdüğü ve Oğuz Atay’ın Uğur Ünel’in evinde yaşamaya başladığı dönemde. Ancak bu ayrılık ne arkadaş gruplarında ne de ikilinin dostluğunda negatif bir etki yaratmamış. Uzak mesafeler yalnızca Oğuz Atay‘ın mektup beklemektense günlük tutarak Sevin Seydi’ye anlatmak istediklerini yazıya dökmesine neden olmuş. Oğuz Atay, teknolojinin olmadığı bir dönemde en büyük alışkanlığı olan sevgiliyi bir anda kaybediyor. Bu alışkanlığın yarattığı boşluğu da günlüğüyle doldurmaya çalışmış bence.
Her şeye rağmen Seydi ve Atay en yakın arkadaş olarak hayatlarına devam ederler. Hatta Sevin Seydi, Londra’da Maurice Whitby‘e duygusal olarak yaklaşır. Ancak Whitbyy, Seydi’nin üniversiteden arkadaşı Esther ile evlidir. Bu evlilik kısa bir süre içinde sonlanır ve Seydi ile Whitby bugün hâlâ süren bir ilişkiye başlarlar. Seydi artık kalıcı olarak Londra’da yaşamaya başlar. Hatta 1970 yılında Sevin Seydi Rare Books adlı bir kitapçı dükkanı açarlar. Bu dükkanda çok nadir bulunan kitaplara yer verirler. Anlaşılan Sevin Seydi’nin kitaplara olan aşkı Oğuz Atay’dan sonra da devam etmiş.
Londra ve Gerçek Hayat Arkadaşlığı

“Garip bir şey: Londra’yı Sevin’le bir tutmaya başladım. Bu duygu beni rahatsız ediyor.”
27 Nisan 1970 – Oğuz Atay
Her ne kadar Sevin Seydi, Oğuz Atay ile olan ilişkilerini terk etmiş olsa da Oğuz Atay’ı hiçbir zaman terk etmez. Çok büyük bir özveri ve sabır gerektiren bir şey bence. Büyük bir aşk yaşıyorlar ve aşk bitse de her an birbirlerinin yanlarında oluyorlar. İkilinin arası bozulmadığı gibi, Seydi’nin sevgilisi Whitby de arkadaş gruplarına dahil oluyor. Günlük kitabında Oğuz Atay sık sık Sevin Seydi’den bahsediyor. Zaten onunla konuşurmuş gibi yazdığı sözlerden ona duyduğu özlemi derinden hissediyorum her okuduğumda. Üzülüyorum sonra Atay’a: Belki de bu kadar erken kanser olmasının sebebi zihnine sığdıramadığı acıları ve sorularıydı. Belki de ben, her hastalığa bir ruhani neden bulma hastalığımı Oğuz Atay’dan kaptım.
Atay, hastalığından ötürü Londra’ya geldiğinde de Sevin Seydi neredeyse her gün Atay’ın yanına gidiyor. Onunla konuşuyor, yanında oluyor ve acısını paylaşıyor. Kim bilir Günlük’e ve anılara yansımayan daha neler paylaştılar. Yaşadıkları aşkı, dostluklarıyla devam ettirip Oğuz Atay’ın son gününe kadar birlikte oluşları gerçek bir hayat arkadaşlığı nedir onu tanımlıyor bana.
Olric Yayınevi

Oğuz Atay, Sevin Seydi’den ne kadar çok bahsederse bahsetsin onun kim olduğuna dair neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Atay’ın hayatındayken de onun ölümünden sonra da gizemli ve sessiz bir hayat sürmüş Sevin Seydi. Hatta Oğuz Atay 1977 yılında hayatını kaybettikten sonra kırk yıl boyunca ortaya dahi çıkmamış. Ancak 2017’de, Atay’ın ölümünün tam kırkıncı yılında, Sevin Seydi sözünü tuttu. Oğuz Atay, Tutunamayanlar’ı yazarken yanıbaşında sayfa sayfa çevirdiği kitabı İngilizce yayımladı. Olric Yayınevi‘ni kurup Tutunamayanlar’ın çevirisini The Disconnected adıyla piyasaya sürdü. Kimi insan kırk yıl önce hayatını kaybetmiş bir aile yakınını bile anımsamazken Sevin Seydi, eski aşkına verdiği sözü tutmuş. Onun bu inceliğinin yanında çevirinin beni etkileyen çok ilginç bir yanı daha var: Tutunamayanlar’ın Sevin Seydi tarafından çevrilen İngilizce versiyonu 31 Mart gününde yayımlanmış. Yani benim doğum günümde. Bu bilgiyi görünce tüylerim diken diken oldu. Hayatımı değiştiren, yol haritamı çizmeme destek olan yazarı tanıdığım o kitabın çevirisi; hayatının aşkı tarafından sözünü tutarak benim doğum günümde yayımlanmış.
Oğuz Atay, Sevin Seydi olmasaydı belki de bugün adını hiç duymamış olacağımız biriydi. Çoktan ölüp gitmişti ve zihninde barındırdığı tüm sözler onunla birlikte toprağın altına gömülmüştü. İyi ki Sevin Seydi vardı da bugün Oğuz Atay’ı tanıyoruz. Atay’ın edebiyatı dışında iyi ki Sevin Seydi ve Oğuz Atay vardı da aşk ve dostluk birbirinden bir o kadar ayrıyken nasıl da aynı şey olduğunu görebiliyoruz.
Kaynakça
Ecevit, Yıldız. Ben Buradayım. İstanbul: Everest, 2023.
Atay, Oğuz. Günlük. İstanbul: İletişim, 2021
Altaylı Özemir, Birsen – Füsun Ataseven (2021). “Yazar Çevirmen İlişkisinde “Diyaloji”: Oğuz Atay ve Sevin Seydi”. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (ASOBİD). S.9, s.147-168.
“Olric Press books”. Book Scouter. Web. 31.08.2024
“About Sevin Seydi”. Sevin Seydi Rare Books. Web. 31.08.2024