“kelimeler, bazısı tüyden bazısı demir”
Petrol: Günümüzün vazgeçilmez enerji kaynaklarından olan petrol, Fransızca pétrole sözcüğünden dilimize geçmiştir. Fransızca sözcük Geç Latince petroleum yani “taş yağı” anlamında olup, Latince “taş” anlamındaki petra ve “yağ” anlamındaki “oleum” sözcüklerinin bileşiğidir.
Ve Arap şiirinin en büyük ve en politik isimlerinden biri olarak gösterilen Suriyeli şair Nizar Kabbani “Gırnata’dan Çıkan Son Kuş” şiirinde petrolü günümüzün değişilmez acı kaynaklarından biri olarak tasvir etmiştir.
“Petrol, bu ölümcül sıvı
Ulusun değil
Arabın değil
Halkın değil
Tüm savaşlarda yenilen bu tavşan
Eyyamcı kodamanların içkisi petrol
Halkların içkisi değil!”
Acı: Yüzyıllar boyunca insan denen varlığın en çok duyumsadığı duygulardan olan acı, Eski Tükçe “açıg” kelimesinden türemiştir. Kelimenin birincil anlamı “acı tad, hoşnut olunmayan tat”tır. Ancak daha çok ikinci anlamı olan “ağrı, sancı, canı yanmak” yarattığı duygu bakımından hafızamızda büyük bir yer edinmiştir.
Ve Brezilyalı yazar Jose Mauro De Vasconcelos’un, on iki günde yazdığı Şeker Portakalı kitabı acının belki de en saf kaynaklarındandır. Kitabın kalbimizi ezen başkahramanı minik Zeze, babasından da öte gördüğü Portuga’nın ölümü üzerine çocuk kalbini kaplayan acıyı dünyadaki bütün büyüklerden daha iyi tasvir etmiştir…
“…Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.”
Nikbin: Pek azımızın duyduğu ve neredeyse hiç kullanmadığı bu kelime “güzel gören” anlamında olup, Farsça “iyi, güzel, hoş” anlamındaki nīk ve “gören” anlamındaki bīn sözcüklerinin bileşiğidir.
Ve Türk şiirinin hece tanımaz şairi Nazım Hikmet Ran “Nikbinlik” adını verdiği şiirinde her zamanki gibi en güzel olanı görmüştür.
“Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler
göre-
-ceğiz…
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz…
Açtık mıydı hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi…”