Ve Sonunda İkisi De Ölür: Yarım Kalmış Hayatlar

spot_img

Sosyal medyada ve kitap okuma platformlarında son zamanlarda adından oldukça söz ettiren ve hatta diziye de uyarlanacağı söylenen bu kitabın neden bu kadar çok konuşulduğunu anlayabilmek adına sizler için kitabı inceledik.

“Belki hayat boyu yanlışlarla yaşamaktansa bir gün doğru yapıp mutlu olmak daha iyidir.”

24 saat içinde öleceğinizi bilseydiniz neyi farklı yapardınız?

Kitap gün içinde öleceğini öğrenen iki çocuğun yaşayamadığı koca bir hayatı tek bir güne sığdırmasını konu alıyor. Kitap bir distopya yaratabilecekken bundan ziyade karakterlerin hayatlarına odaklanmayı seçmiş.

‘Ölüm Habercileri’ denen kişiler her gece o gün ölecek kişileri arayarak hayatlarının sonuna geldiklerinin bilgisini veriyor ve aradıkları insanlar için dünyadaki hayatlarında geri sayım başlıyor. İnsanlar da tabii ki bu durumdan faydalanarak bir ‘Son Arkadaş‘ uygulaması geliştiriyorlar. Öleceğini öğrenen insanlar, ölecek olanları teselli etmek isteyen insanların birbiriyle buluştuğu, son günlerini yalnız geçirmemek için kendileri gibi olan insanlarla tanışabilecekleri bir platform kurulmuş. Kitapta da Ölüm Habercileri’nden 24 saat içinde öleceğinin haberini alan ve bu uygulama üzerinden birbirini bulan Mateo ve Rufus’un son günleri anlatılıyor.

Bugün öleceğinize dair telefon aldıysanız bunun bir daha geri dönüşü olmuyor. Bunu düzeltmek için yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Size sadece son saatlerinizi istediğiniz gibi yaşamak kalıyor. Hangi saatte, ne şekilde öleceğinizi bilmeden tüm gün hayatınızın sonlanacağı o anı bekliyorsunuz.

Yazar, kitabın adıyla daha en başından spoiler veriyor ama buna rağmen okumaya merakla devam ediyoruz. Hayatta da öleceğimizi bile bile yaşıyor oluşumuza minik bir atıf yapılıyor aslında bu hareketle. Kitabın sayfalarını çevirdikçe öleceklerini bildiğiniz halde ölmemelerini diliyorsunuz. Çünkü daha yapacak çok fazla şeyleri var.

“Bitiş çizgisindeydim ama yarışta hiç koşmamıştım.”

Kitap, fantastik konusu ve yarattığı distopik dünya ile çok güçlü bir alt metin verebilecek ve mutlaka okunması gereken eserler listesine adını yazdırabilecekken oluşturulan kurgu dünyasının altı yeteri kadar doldurulamamış ve hikaye eksik kalmış. Bunun yerini son günlerinde birbirlerini bulan ve geçirecek başka zamanları olmamasına rağmen birbirlerine aşık olan iki insanın hüzünlü aşk hikayesi almış.

Kitap bir çırpıda okunabilmesi nedeniyle bir yolculukta, bir arkadaşımızı beklerken rahatlıkla okunacak türden bir kitap.

Adam Silvera sizi kitabı okurken kendinizi sorgulatan ve ‘ben bu hayatta ne yapıyorum?’ derinliğine iten bir eser ortaya çıkartmış diyebiliriz. Hepimiz bir gün öleceğimizin bilincine varıp neden her günü son günümüzmüş gibi yaşamıyoruz? Neden yapacaklarımızı sürekli erteliyoruz? İstediklerimizi yapabilmek için yeterli zamanımız olduğunu düşünmektense neden elimizdeki zamanı değerlendirmiyoruz?

Yarınlara bel bağlamaktansa bugünü dolu dolu yaşayabilmemiz gerekir. Eksiklikler olsa da kitap özünde size bunu hissettiriyor. Mateo, tüm hayatını evin içinde bilgisayar oyunları oynayarak geçirmiş dışarıdaki dünyadan habersiz bir gün insanlığa karışabilmeyi beklerken artık bunu yapacak vaktinin kalmadığını öğreniyor ve son gününü evde yapayalnız geçirerek tek başına ölmekten korkuyor. Bir diğer yandan da Rufus, sahip olduğu hayatı pervasızca sonunu düşünmeden yaşamış ve kendi içinde yaşadığı pişmanlıklarla hayatını yaşamayı hep ertelemiş ancak ertelediği hayatı yaşamak için yeterli vakti kalmadığını öğreniyor. Bu iki insanı buluşturan ise hayattan istedikleri son bir şans. Dolu dolu yaşayabilecekleri tek bir günleri kaldı ve artık erteledikleri hayatı yaşamaya başlama çağrısını aldılar.

Kitap Oscar Wilde‘ın “Yaşamak nadir bulunan bir şeydir çoğu insan sadece var olur, o kadar” sözüyle başlıyor. Verdiği mesaj ise çok basit. Tek bir hayatınız var ve bunu doya doya yaşayın. “Kendi insanlarınızı bulun ve her günü koca bir ömürmüş gibi yaşayın.” ( sayfa, 295). Kısa süreli terapi etkisi yaratan ve sizi hayatınızla ilgili düşündürmeye iten bu kitaba bir şans verebilirsiniz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.