Yaratık Külliyatı: Osmanlı Cadılık İnancı ve Hortlaklar

Editör:
Sudenur Sarıyıldız
spot_img

Popüler kültürde özellikle Batı ile ilişkilendirilen cadı ve hortlak isimli hayali varlıklar, geçmişte insanların zihninde gotik varlıklar olarak yer edinirken Osmanlı’da da kendine tutunacak bir yer bulmuşlardır. Osmanlı’da resmi belgelerde bile adı geçen bu varlıkların tanımları, Batı ile etkileşim sonucu değişip anlam genişlemesine uğramış olsa da cadı ve hortlak inanışının tamamen Batı etkisiyle bu topraklara geldiğini söylemek ise doğru olmaz.

Osmanlı’dan Batı’ya: Hortlak, Cadı ve Vampir Kavramlarının Evrimi

The Duckingstool by Charles Stanley Reinhart Tech Worm

Osmanlı topraklarındaki cadı tanımı ile Batı’nın cadı tanımı arasında farklılıklar bulunmaktadır. Hatta tarihin belirli bir noktasında cadı, hortlak ve batılı vampir tanımı birbirlerine oldukça yaklaşırlar. Batı’da vampir olarak tanımlanan, öldükten sonra dirilen ve yaşayanların kanlarını emerek ölümden sonraki yaşamına devam eden varlıkların karşılığı; Osmanlı topraklarında cadı ve hortlak kavramlarıyla görülmektedir. 

Anadolu’da karakoncolos, çarşamba karısı ve albastı isimleriyle de görülen cadı ve hortlak benzeri doğaüstü varlıklar, eski Türk inanışlarından da etkilenip toplumda yer bulurken özellikle Rumeli bölgesinde Batı kültürüyle etkileşime geçip Batı’nın bazı özelliklerini de ödünç alır.

Evliya Çelebi meşhur Seyahatname’sinde de obur isimli yaratıkların varlığını kayıt altına almıştır. Evliya Çelebi, Abaza ve Çerkez topraklarında öldükten sonra dirilen ve insanların kanından beslenen bu oburların gökyüzündeki kanlı savaşına bizzat şahit olduğunu ileri sürmektedir. Evliya Çelebi’ye göre ise obur isimli varlıklar kara koncoloz yani câdû varlığına işaret eder. 

Library of Congress

Cadı, diğer bir ismiyle karakoncolos adlı varlıklar; bazen karşımıza yaşlı ve kötü bir kadın olarak çıkarken bazen de vampir ya da hortlak kavramına daha çok uyan, yani mezarından hortlayan, diğer mezarlardaki taze cesetlerle beslenen, insanların kanını emen, insanlara rahatsızlık verip eşyalarına zarar veren, ve bazen de ölümlerine neden olan bir yaratık olarak Anadolu’da belirir. 

Bunlara ek olmakla birlikte, vampir kelimesinin kökenin Türkçe bir kelime olan oburdan upir kelimesine ve son olarak da vampire dönüşmüş olabileceğini iddia eden araştırmalar da mevcuttur. Kökeni net olmasa bile eski şaman inançlarıyla vampir inancının bağlantısı olduğu görülmektedir. Nitekim, bazı Batı kaynaklı dirilen ölülerin bulunduğu öykülerde Türklerin de olduğu görülmektedir. 

Bu öykülerin bir örneği ise Sırbistan’da geçen bir cadı öyküsüdür. Öykünün baş kahramanı Ali Ağa isimli biridir ve Ali Ağa kendisine sığınan bir adamın eşini cadılıktan kurtarmada yardımcı olur. Bu örnekte bir Türk bir kurtarıcı olarak görülmektedir. Ancak, Türklerin cadıcı ya da cadı olarak adının geçtiği olaylar de bulunmaktadır. Bu olaylardan en meşhuru ise Tırnova’daki cadı olaylarıdır.

Tırnova Cadıları

David Henry Friston Wikimedia

Bulgaristan’ın Tırnova bölgesinde geçmekte olan bu cadı, ya da hortlak, olayında en önemli noktalardan birinin cadı olarak düşünülen kişilerin Tetikoğlu Ali Alemdar ve Abdi Alemdar isimli iki yeniçeri olmasıdır. Takvîm-i Vekāyi‘nin 21 Cemâziyelevvel 1249 yani 6 Ekim 1833 tarihinde yayınladığı habere göre bu bölgede iki yeniçeri öldükten sonra mezarından dirilip görünmez bir formdayken insanları korkutmaya ve rahatsız etmeye başlarlar. Evleri karıştıran ve insanlara saldırdığı söylenen bu cadılar, çok sayıda insanın mahallesini terk edip başka bir bölgeye taşınmasına neden olur. Bu durumla başa çıkması için Cadıcı Nikola isimli biri mezarları incelemesi ve cadıları etkisiz hale getirmesi için çağrılır. 

Cadıcı Nikola ise mezar incelemesi sonrası bu yeniçerilerin gözlerinin kanlı, cesetlerinin çürümemiş; saç ve tırnaklarının uzamış olduğunu bildirir. Bu durumun, bahsedilen yeniçerilerin kötü birer ruha sahip olmalarından kaynaklandığını öne sürer. Nikola, yeniçerileri etkisiz hale getirmek için cesetlerin karınlarına kazık saplandıktan sonra üstlerine kaynar su dökülmesini sağlar ama bu sonuçsuz kalır. Şeriata uygun olup olmadığı bazı yetkililerce onaylandıktan sonra ise bu cesetler yakılarak cadı tehlikesinden kurtulmuş olunur. 

Zeynep Aycibin, şeytani cadılar olarak lanse edilen kişilerin yeniçeri olmasının sebebinin yakın zamanda yeniçeri ocağının kaldırılması olmasına ve yeniçerileri kötü göstermek için yapılan bir propaganda olma ihtimali üzerinde durmaktadır (Aycibin 59). Buna ek olarak Aycibin, cadı olaylarının ise genellikle Rumeli bölgesi yani Türk nüfusunun iskanının devlet için önem taşıdığı bölgelerde ortaya çıkmasının da önemini belirtir. Türk nüfusunun Balkanlarda azalmasının Osmanlı Devleti için olumsuz olduğu bilinirken bölgedeki halkı uzaklaştırmak için bu tarz iddiaların ortaya atılmış olma ihtimali şaşırtıcı değildir. Bu duruma ekleme yapmak gerekirse, Osmanlı Devleti’ndeki vergi adaletsizliği sonucu halkın daha az vergi ödeyeceği yerlere göçebilmek için cadı dedikoduları yaymış olma durumu da oldukça olasıdır. 

Cadı Fetvası

Adil Medya

Üst üste yaşanan cadı vakaları sonucu Şeyhülislam Ebussuud Efendi de bu konulara dahil olmak ve fetva vermek zorunda kalır. Ebussuud Efendi; cadı olduğu kesinleşen bir kişinin mezarına kazık saplanması, bu işlem etkisiz olursa cesedin kafasının gövdesinden ayrılıp bacakları arasına ayrılması, bu da işe yaramazsa son çare olarak yakılarak cesedin yok edilmesi yönünde birer fetva yayınlamıştır. Bu fetva sonrası yaşanan yeni cadı, vampir, hortlak vakalarında, bu yöntemler şeriata uygun olduğu da bilinerek uygulamaya konulur. 

Bu durumun iki örneği ise Edirne‘de yaşanan iki cadı olayıdır. Vakaların ilkinde cadı Müslüman bir erkek iken diğerinde ise yakın zamanda ölmüş olan yaşlı bir kadındır. Bu uygulamalar tedirginlikle hayata geçirilir ve fetva sonrası cadı vakalarında seyrekleşme görülür. 

Cadı vakalarında önemli noktalardan biri de cadıcı isimli bir meslek kolunun varlığıdır. Cadıcı isimli bu kişiler; cadı, vampir, hortlak vakalarında ne yapılması gerektiğini iyi bilinen ve devlet tarafından ücret karşılığı bu olaylarda görevlendirilen kişiler olarak kayıtlara geçer. Cadı inancı, toplumda Batı’ya kıyasla o kadar da sık görülmez fakat devlet arşivlerinde gerçek olmamasına rağmen kayıtlara resmen geçmiştir.

Cadılar ve Mizah

iROZHLAS

Cadı olaylarının sık yaşandığı dönemde bunun mizah dergilerine yansımamış olması şaşırtıcı olurdu. Karaferye Cadıları olarak geçen vakadan sonra birkaç yazar bu olayı hicvederek yayınlar. Hatta bu konularda haber yapan ya da yapmayan bazı gazeteler de mizahi bir dille eleştirilir. Cadı-hortlak konusu ile dalga geçen yayınlar ise bilimsel açıdan ne kadar imkansız bir durum ile karşılaşıldığı düşüncesini yaptıkları mizahın arkasında anlatırlar. 

Sonuç olarak cadı, hortlak ve vampir kavramları; Osmanlı Devleti’nde yaşamakta olan Müslüman halkın bile inançlarına tam uymamasına rağmen bir şekilde hayatlarına girmiştir.  Çok dinli ve kültürlü bir toplumun içinde yaşamanın sonucu olarak farklı inançlardan da etkilenen cadı, hortlak ve vampir konseptleri daha karmaşık bir yapıya bürünmüştür. Eski Türk toplumlarının inançları ve İslam inancı da Anadolu’da birleşirken Batı’dan gelen batıl inançlar da Osmanlı topraklarında farklı bir sentez ortaya çıkarır. Osmanlı’da topluma yansıyan her cadı vakası; politik, siyasi ya da ekonomik nedenlerle ortaya çıkmıştır demek adil olmayacaktır. Nitekim, halkın bir kısmı bu varlıkların gerçekten de var olduğuna inanıp korkuya kapılmış olma ihtimali de vardır. Ancak zaman ilerleyip ve bilimsel düşünme yöntemleri aydın kesimde daha çok yer edindikçe cadı, hortlak ve vampir varlıkları; mizah malzemesi olmaktan öteye gidememiştir. 


Kaynakça

  • Aycibin, Zeynep. “Osmanlı Devleti’nde Cadılar Üzerine Bir Değerlendirme”. OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma Ve Uygulama Merkezi Dergisi, c. 24, sy. 24, 2008, ss. 55-70.
  • Yaltırık, Mehmet Berk. “TÜRK KÜLTÜRÜNDE HORTLAK-CADI İNANIŞLARI”. Tarih Okulu Dergisi, c. 2013, sy. XVI, 2012.
  • Demirkol, G. “SÖYLENCE İLE GERÇEKLİK ARASINDA: 19. YÜZYIL OSMANLI MİZAH BASININDA KARAFERYE CADILARI”. Akademik İncelemeler Dergisi, c. 15, sy. 1, 2020, ss. 449-480.
  • Kapak Görseli: My Jewish Learning
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.