A Quiet Place; izole olmuş bir aile hakkında. Yalnız yaşayan, hiç ses çıkarmayan, canavarlardan saklanan… Herkesin işaret diliyle anlaştığı, parmak ucuyla yürüdüğü bu ailede tehdit belli; zayıflıkları bilinmeyen, kör, sese son derece duyarlı bir yaratık. Dünyanın büyük çoğunluğu bu yaratıklara yem olmuş, olmayan kısımsa tıpkı ailemiz gibi sessiz, izole bir hayat sürmeye çalışıyor. Düşünsenize, hapşırsanız yaratığın sofrasına düşeceksiniz. İşte film bu sessiz atmosferle ve acı verici bir sahneyle başlıyor. Sonuna kadar (birkaç sahne dışında) bu sessiz atmosferi ve acı verici sahneleri sürdürüyor tabi.
Aradan bir yıl kadar geçiyor. Yaratık hala peşlerinde. Tabi bu sırada ailemiz dağılmaya başlıyor. Suçlamalar, pişmanlıklar, korkular, yüksek sesle dile getirilemeyen sevgi sözcükleri…
Emily Blunt ve eşi John Krasinski her zamanki gibi oyunculuklarını konuşturmuş. Onlardan yaşça küçük diğer oyuncuları (Millicent Simmonds, Noah Jupe) daha önce izlemesem de bu filmdeki oyunculuklarıyla kendilerini kanıtladıklarını düşünüyorum.
Son zamanlarda izlediğim en farklı, en etkileyici korku filmiydi. Karakterlerin psikolojileri, fedakarlıkları, aptallıkları, her bir duygu ve her bir hareket yerli yerindeydi. Ne bir fazla ne bir eksik. Senaryo, oyunculuklar, yeterince bilgi sahibi olmadığım ama filmi böylesine etkileyici kılan her bir unsur. Sinema salonundan çıkarken gözyaşlarımı silmeme neden olan her bir sahne. Sonuna kadar tatmin ediciydi. Sonuna kadar yerimde duramadım. Gerilim müziği verip bir anda kedi çıkması ya da korku adı altında oyuncuların iç organlarını görmemiz gibi sahnelerden uzak, kaliteli bir filmdi.