‘’Saygıdeğer karıncalar gözlerini yuvada açar,besbelli orada kaparlar;bu müspet ve sebatkar davranışlarıyla da büyük bir onuru hak ederler. Fakat insan hercai, bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil, gayeye giden yolu sever. Kim bilir (emin olamayız tabii) belki de insanların yeryüzünde ulaşmaya çalıştığı tek gaye, bu gayeye ulaşma yolundaki daimi çaba,başka bir deyişle hayatın ta kendisidir,yani iki kere iki dört cinsinden bir formül olan gaye değildir; zaten iki kere iki dört,hayat değildir baylar,ölümün başlangıcıdır.’’
Sayfa:36
Sağlığımda,arzulamaya kudretim varken böyle bir apartman yapısına tek bir tuğla koyarsam,elim kırılsın. Demin billur sarayı sırf dilimi çıkaramayacağım için reddedişime bakmayın. Bunu dil çıkarmaya bayıldığımdan söylemedim. Belki de beni kızdıran, bugüne dek yaptığınız binaların hepsinin insanda dil çıkarma isteğini uyandırmasıdır. Dil çıkarmak istediğini unutturacak değişiklikler yapılırsa, o zaman şükran duygularımı göstermek için dilimi bile keserim. Buna imkan yoksa, eldeki evlerle yetinmemiz gerekiyorsa, bana ne! Niçin ben böyle arzularla yaratılmışım? Yoksa dünyaya gelişimin biricik sebebi,varlığımın sadece bir yalan olduğu neticesine varmak mıdır? Maksat sadece bu mu? İnanmam.
Gene de biliyor musunuz, bizim gibi yeraltı takımının dizginini sıkı tutmak gerektiği kanısındayım. Çünkü kırk yıl ses çıkarmadan yeraltında otururuz, ama bir fırsatını bulup yeryüzüne çıkarsak çenemizden kurtulamazsınız…
Sayfa: 40
İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez; bu hal hiç şüphesiz çok gülünçtür. Şu halde insan daha doğuştan gülünç bir yaratıktır, işin hoş tarafı da budur zaten. Gene de, ne olursa olsun, şu iki kere iki pek musibet bir şey. Bana göre iki kere iki sadece bir küstahlıktır efendim. İki kere ikiyi yolumuzun ortasında külhanbeyi gibi durmuş, elleri belinde, ortalığı tükürüğe boğarken düşünüyorum. İki kere ikinin dördün üstünlüğünü kabul ediyorum elbette;fakat her şeyi hoş görmeye karar verdikten sonra,iki kere ikinin beş etmesinden bile hoşlanmak mümkündür.
Sayfa:37
‘’Bakın, yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat kümes beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakmam. Bana gülecek,hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap veririm ben de.’’
Sayfa: 39
İstediğiniz kadar gülebilirsiniz, bütün alaylarınıza katlanırım, ama karnım açken ‘’tokum’’ diye diyemem; uzlaşmayla avunmayacağımı, sırf tabiat kanunlarına göre oluştuğu ve gerçekten var olduğu için de kısır döngüyle yetinemeyeceğimi biliyorum. Bin yıllık kontratlı, fakir kiracılarla dolu ve her ihtimale karşı kapısında Dişçi Wagenheim tabelası asılı bir apartmanı baş tacı demem, üstüne titrenecek emelim sayamam. Arzularımı yok edin,bütün ideallerimi silin,bana daha iyi şeyler gösterin,seve seve peşinizden koşarım. Eğer uğraşmaya değmez derseniz,o zaman siz de benden aynı cevabı alırsınız. Ciddi ciddi konuştuğumuz halde bana önem vermek istemiyorsanız öyle olsun, yalvaracak değilim. Nasılsa yeraltım var.
Sayfa: 40